Burada 300-400 yıl kalınca insan haliyle alışıyor. Sokaklar yine cıvıl cıvıldı tabiki ama bu bana pek de güzel gelmiyordu. Yandaki Hektor'un evinden yine parti çığlıkları geliyordu. Diğer evlerin kapıları kapalı camlarındaki perdeler örtülmüştü , içeriden çıt bile çıkmıyordu
-Bir ara kendime de bir yer alsam iyi olacak
Ne düşündüğünüzü biliyorum. 400 yıldır falan buradasın ve bu fikir şimdimi aklına geldi ? dediğinizi duyar gibiyim. İşin aslı şu ki burayı hiçbir zaman sevmedim. Ben hep maceralara atılan , canavar biçen , hatta diğer küçük tanrıların deyişiyle ölüm makinesi gibiydim. Hey hephaestos çocukları... sakın öyle birşey düşünmeyin , makine mecazi anlamdaydı.
Yandan bazı melezler geçiyordu. Nedense hayatım boyunca kimse benimle konuşmak için doğrudan bir istek duymamıştı... Bu güne kadar.
Önümde uzun boylu bir çocuk duruyordu. Yaklaşık 13 yaşlarındaydı ve gerçekten heyecanlıydı. Ahh hayır nedenini şimdi anladım.
-Bir imza alabilir miyim Lord Artius ?
Hayır , hayır , hayır bu kötü haberdi işte. Tek istediğim huzur dolu bir yürüyüş yapmaktı ve şimdi karşıma bu çıktı öylemi. Bakın ben şu anki ve eski hayatımda çok ünlü biriydim. Bundan her an nefret etmiştim ve hala ediyorum indanlar yanınıza gelip ''Hey ! Bu GreyWarden'' diye bağırdkları anda kalabalık üstünüze yağmur gibi düşüyordu. Yinede bu çocukta başka bir şey vardı. Bakışları derindi ve duruşu dikti. Tam bir savaşçıydı.
-Evlat neden bir imza istiyorsun ?
Çocuk bir anda şaştı kaldı. Sanırım cevabı biliyordu ama benim böyle bir tepki vermem onu bayağı şaşırtıştı.
-Siz ejderha çağında dünyayı kurtardınız
-Bunu biliyorum...
-Bende bunun için bir imzanızı istiyorum !
Derin bir iç çektim ve onu yandaki banka oturttum. Kendim de yanına oturup elindeki kağıdı aldım ve imzaladım. Çocuğu döndüm ve kağıdı uzamadan önce şöyle dedim.
-Bak evlat geçmişte olmuş olan şeylerin bir önemi yoktur. Değerlidirler ama şimdi dünya bir daha tehlike altına girerse ne yaparız ?
-Bir daha kurtarırsınız
-Hayır evlat arkadaş toplarım
-Neden o yaratığı kendiniz biçtiniz ya
-Evet ama o yere gelene kadar arkadaşlarımın yardımını aldım
-Bunun konuyla ne alakası var ?
Bir iç daha çektim ve önüme döndüm
-Bazen evlat... başka kişilerin imzasını istemek seni havalı gösterir , bir o kadar da zayıf... onları başka birinin damgası yerine kendin etkilesene
Ona döndüm ve yüzüne baktım. Benim dediklerimi düşünüyordu. Kaşları çatıktı ve yere doğru bakıyordu. En sonunda bana döndü
-Sizin yaptıklarınızı yapamam ki
-Neden böyle bir yasamı var ?
Çocuk yine kaşlarını çattı ama bu sefer yere bakmadı. Direkman gözlerime baktı sanırım bu sefer dediklerimi anlamıştı. Elindeki kağıdı havaya kaldırdı. Ortadan ikiye böldü ve yere attı. Tekrar bana dönüp gülümsedi
-Deneyeceğim Tanrı Warden
Bana tanrı demesine bu seferlik aldırmayıp gülümsedim. Yanımdan kalktı ve diğer arkadaşlarının yanına döndü. Bu esnada yanıma başka bir küçük tanrı oturdu.
-Çocuklar... bazen anlıyabiliyorlar
Yeniden önüme döndüm ve yere doğru baktım , ellerimi ortada birleştirdim.
-Her şey anlatım şekliyle ilgili aslında...