Küçük tanrılar mahallesi çok güzel bir yerdi. Ama biraz temizliğe ihtiyacı vardı.
Temizliği de ben yapacaktım. Denetlemeden 1 puan aldığımız için ceza almıştık. Hiç görmediğim kardeşlerim pek de düzenli değillerdi anlaşılan. Tabii ilk olarak Olimpos'a gitmem lazımdı. Pegasusum αξιοπρεπής benim ahıra geldiğimi görünce çok mutlu oldu.
''Bir yolculğa çıkıyoruz oğlum. Hadi Olimpos'a.'' Pegasusumla Empire State'in önüne geldik.
''Tamam sen gidebilirsin oğlum. Benim bazı...işlerim var.'' Pegasusum tekrar havalandı. Homurdanıp içeri girdim. Görevliye Olimpos'a gitmek istediğimi söyledim.
''Bak ufaklık, dışarıdan bakılınca buranın 600 katlı göründüğünü sanmıyorum. Defol.'' İyice sinirlenmeye başladım. Bu salağa haddini bildirmeliydim
''Ben sana 600 katla ilgili bir şey söylemedim. Olimpos'a dedim.'' Adam nefretle bana bakmayı sürdürdü. Canım sıkılmıştı. Temizlemem gereken bir mahalle vardı! Elimi kaldırdım. Avcumda toz pembe bir parıltı oluştu.
''Ben Hekate'nin kızıyım. Büyü tanrıçası olur kendisi...Biliyor musun geçenlerde bir büyü öğrendim. Bir insanı fareye dönüştürme büyüsü...Ama ne yazık ki şimdiye kadar kimsenin üzerinde deneyemedim.'' Adam homurdanıp asansörün kapısını açtı. 600. kata bastım. Asansör cidden yavaş gidiyordu. ABBA'dan Gimme! Gimme! Gimme! şarksının eşliğinde 600. kata geldim. Olimpos'un ne kadar güzel olduğunu düşündüm. Vay be! Bu tanrılar işlerini biliyorlardı! Havada uçuşan taşlara basıp Küçük Tanrılar Mahallesi'ne geldim. Etrafta bir sürü küçük tanrının evi vardı. Bence onlar cidden şanslıydı. Ama yine de pek temiz oldukları söylenemezdi. İçimi çekip önce ne yapmam gerektiğini düşündüm. Sahi nerden başlayacaktım? Burası güzel olduğu kadar büyüktü de. Keşke bana birileri yardım etseydi. Şu an bana kimse yardım edemezdi. Başa gelen çekilir, diye düşündüm. Eh, ne yapalım bu böyleydi. Önce yerdeki çöpleri toplamalıydım. Her evin önünde bayağı çöp vardı. Yaklaşık 10 ev görüyordum. Bir de sokaktaki çöpler vardı. Tek tek toplamaya başladım. Çöpleri bir kenara diziyordum. 5. evin çöplerini de topladıktan sonra sıra 6.'ya gelmişti. Burada diğer 5 evin neredeyse toplamı kadar çöp vardı. Sahibi pek de titiz biri değildi anlaşılan. Evin önündeki tüm çöpleri 5 dakikada ancak toplayabilmiştim. 7. , 8. ve 9. evlerde pek zorlanmadım. Hepsini 7 dakikada çöplerden arındırdım. Ama 10. ev...Bir felaketti! 6. evden de beterdi! Moralim bozulmaya başladı. Neredeyse yarım saattir çöpleri topluyordum ve artık yorulmuştum. Kendimi zorlayarak 10 numarayı 10 numara çöplerden temizlemeye başladım. Tüm evlerin önü temizlendiğinde canım çıkmıştı. Tabii bir de sokaktaki çöpler vardı. Ama garipti ki sokağın evlerin önü kadar temizliğe ihtiyacı yoktu. 15 dakikamı aldı tüm çöpleri toplamak. Sıra sokağı ''süpürmeye'' gelmişti. Melez Kampı'ndaki kulübemden aldığım temizlik malzemeleri ortaya çıkarmanın zamanıydı. Süpürgeyi elime alıp yine evlerin önünü temizlemeye başladım. Evlerin önü bayağı tozluydu. Tek tek her tozu süpürdükten sonra 15 dakika geçmişti. Sıra sokağı temizlemekteydi... Süpürgeyi elime alıp yine temizliğe başladım. Eh, bu işte bitene kadar bir 15 dakikam daha geçmişti. Her şey bittiğinde başımı kaldırıp şöyle bir sokağa baktım. Etkileyici görünüyordu. Yani sabahkinden daha güzel olduğuna şüphe yoktu. Artık geri dönebilirdim. Aynı yolu izleyerek asansörün önüne geldim. Asansöre binmeden son bir kez daha Olimpos'a baktım. Burası muhteşem bir yerdi. Asansörde 1. kata basıp aşağı indim. Pegasusumu çağırıp eve dönme zamanıydı. Tabii gitmeden o gıcık adama ters bir bakış fırlatmayı ihmal etmedim.
NOT:Konuyu yanlışlıkla Hektor'un Evi'ne buraya açmışım.
Özür dilerim.