Yeni bir okul günü başlıyordu Georgina için. Daha doğrusu lise günü. Georgina lise üçe gidiyordu. Ve okul ona göre çok sıkıcıydı. Hem hiçbir işe yaramıyordu ki. Gitse ne olurdu, gitmese ne olurdu...
Şu anda okulun girişindeki diğer çocuklara küçümsemeyle bakmakla meşguldü.Georgina sarı saçlı, buz mavisi gözleri ve soğuk zalim ve mükemmel gülümsemesi olan bir kızdı. Yetimhanede nefret dolu biri olarak büyümüştü o, bunun sonucunda da kötü biri olup çıkmıştı. Kimsenin iyiliğini düşünmezdi, başka insanlar onu düşünüyor muydu ki sanki?
Georgina sınıfa girdi. Geçerken biri ona çelme takmaya çalıştı.
"Hey, Orwell!"
Georgina döndü. Döndüğünde ona bakıp pişkince sırıtan Mellark ile yüz yüze geldi. Bu çocuğu ve arkadaş çetesini daha ilk geldiği gün bile gözü tutmamıştı.
"Maçta görüşürüz!" dedi Mellark ve sınıftan çıktı. Hıh! Umarım bir testerenin altında kalırsın! Bu da nereden çıkmıştı acaba?
İlk ders matematikti. Georgina bu dersten nefret ederdi. Adam hiçbir şey anlatmaz, bağırır dururdu. Haliyle de sesi kısıktı tabii. Georgina ne olduğunu bir türlü açıklayamadığı şeyi yapmayı denedi. Zihninde adamı canlandırıp yine zihninde ona emretti.
Dersi anlatma ve sınıftan derhal çık! Dersi anlatma ve sınıftan çık! Hadi!
Georgina tam işe yaramadığını düşünüyordu ki adam "Ders bitmiştir çocuklar!" deyip sınıftan dışarıya fırladı. Böylece herkes derin bir oh çekti. Georgina ise başını sırasına koyup uyumaya çalıştı. Nedense uykuyu çok seviyordu. Nitekim uyudu da.
Ama uykusu pek uzun sürmedi. Georgina ne yazık ki birinci ders tenefüs zilinde uyanmak zorunda kaldı. Ama aklını meşgul eden bir konu vardı. Neden Mellark ona maçta görüşürüz demişti? Ne maçı vardı? Sanki uyumak onun zihnini açıp her açıdan rahatlatıyor gibiydi.
Günün öğleye kadar olan kısmı da aynı geçti. Dersler, dersler ve dersler! Üçüncü ders Edebiyat dersiydi mesela, Aman tanrımi matematikten bile daha felaketti. Aslında Georgina o dersi anlayabilirdi, eğer disleksi denen illeti olmasaydı!
Öğleden sonra gelmiş, Mellark'ın bahsettiği maç gelip çatmıştı. Georgina o maçın ne olduğunu çok merak ediyordu. Oysa öğlen tenefüsü bitmek üzereydi ve ortalıkta maç falan yoktu. Georgina kendine kızıyordu, ne diye hemen Mellark'ın lafına kanmıştı?
Georgina yürüyordu. Durmadan yürüyordu okulun içinde. Oysa kendisi bunun farkında bile değil gibiydi. En sonunda kendine gelip etrafına bakındığında kütüphanede olduğunu gördü. İlk başta etrafta kimse olmadığını sandı ama sonra bir kenarda dikilmiş olan Mellark çetesini gördü. Yüzünde beliren alaycı bir sırıtışla Mellark'a baktı.
"Maç burada mı olacak yoksa Mellark?" dedi ona. Mellark'ın sinirlenmesini bekledi ama o Georgina'yı son derece şaşırtan bir cevap verdi.
"Evet, aynen burada olacak güzelim." deyip yanındaki ahbaplarıyla birlikte değişmeye başladı. Vahşi bakışlı, sivri dişli, kollarında yılan dövmeleri olan neredeyse iki buçuk metre boyundaki kocaman adamlara dönüşmüşlerdi.
Georgina belki de hayatındaki nadir korkulardan birini yaşıyordu. Nadir diyorum çünkü her yıl karşısına çıkan korkunç canavarlar ya da kendi asabilikleri yüzünden okuldan atılıyordu. Galiba Mellark'ın hangi oyundan bahsettiğini anlamıştı. Elinde bir top oluştu ve onu Georgina'ya fırlattı. İyi ki aktif bir kızdı yoksa oracıkta Georgina kızartmasına dönecekti. Topun yolundan hızla çekildi ve top bu yüzden Georgina yerine bir kütüphane rafını yaktı. Diğer dev Georgina'nın toptan kaçmış olmasının verdiği öfkeyle kükredi ve elinde bir atştopu oluşturup bana attı sonra hemen ardından ikinci bir alev topu yolladı. Hem de ikisi de farklı yöne. Bu yaratığın bu kadar zeki olmasını beklemiyordu Georgina. İkisinden de kaçmayı başardı ve kütüphane raflarının arasından kaçmaya başladı. Sonra aklına bir fikir gelmesiyle durdu. Yaratıklardan birini kontrol edebilirdi belki. Onlardan birini zihninde canlandırıp emiri verdi.
Beni bırak! Diğerlerine saldır! Hadi! Beni bırak! Diğerlerine saldır! Hadi! diye düşündü Georgina. Sonra neler yaptıklarını görebilmek için kızartma olma riskini göze alarak onları görebilmeye çalıştı.
En sonunda onları bulunca, başarıyla yaratıklardan birini kontrol edebildiğini anladı. Yaratıklar Georgina'yı unutmuş, birbirlerine saldırıyorlardı.
Sonra tuhaf bir şey oldu. Yaratıklar Georgina'nın yorgun düşmesiyle onun kontrolünden çıktılar ama ona saldırmaya kalkışmadılar. Dışarıda bir girdabın oluşmasıyla birden ortadan kayboldular ve onların gittiği yerde bir kadın belirdi. Georgina kadının güzelliği karşısında afalladı. Beline düşen siyah saçları ve maviyle yeşil arası gözeri vadı. Teni de giydiği elbise gibi bembeyazdı. Büyüleyiciydi.
"Siz - siz kimsiniz? O yaratıklar da neydi öyle?" diye sordu Georgina sesi titreyerek.
"Ben Kar Tanrıçası Khione. Korkma, birazdan sana her şeyi anlatacağım."