Her şey yavaş çekimde olmuş gibi:Ayağım ağır bir taşa takılıyor,elimden dökülen meyve suyu ve soslu cips sayesinde herkesin ayağı kayıyor,ve benim sayemde yaklaşık on kişi kendini yerde buluyor.
Bugün yeni başladığım okulun ilk günü ve ben daha yemek teneffüsünde rezil oluyorum.Niye böyleyim?Sırf çıkardığım olaylar yüzünden beşinci sınıf dahil (ki şu an beşinci sınıfın ikinci dönemi) yedi okul değiştirdim.Düşünebiliyormusunuz,tam yedi okul!Ama babam beni hep aynı şekilde uğurluyor yeni okuluma:
-Alexia,bu sefer iyi olmaya çalış,ben sana hep inanacağım.
-Baba,zaten elimden geleni yapıyorum!
-Olsun,yinede kendini biraz daha zorla.
Ama ne yapabilirim,felaket yaratmak benim doğamda var.Hatta annemin bile bazen böyle dediği oluyor.Hani hep inanacağım diyor ya,hep yalan söylüyor.Bana güvenen tek kişi arkadaşım Boncuk.Biliyorum adı komik ama yine de iyi biri. Dizlerinde sorun var,aksayarak yürüyor.Ama kantindeki kahveler tükenirken nasıl yakın mesafe koşucusu kesildiğini görmelisiniz.
Her zaman benim arkamda durur,ama şansa bakın ki bu gün hastalandı ve korkunç hemşire Martina'ya esir olmak zorunda kaldı.O yüzden hep zamansız yerde harekete geçen reflekslerimle tek başıma ayağa kalkmak zorundayım.Ama ne yazık ki,şu lanet olası cipslerden biri,bana tuzak kurup ayağımı altında beklemiş.Tam kalkarken kayıp popo üstü yere düşüyorum.Herkese (zaten her tarafları cips ve meyve suyu olmuştu) biraz daha meyve suyu sıçratıyorum.Mükemmel Kraliçe Melissa bana öyle bir bakıyor ki neredeyse eriyorum.Aslında yalan değil,bir tuhaf oluyorum.Sanki içimden bir elektrik akımı geçiyor,ama sonra atlatıyorum.Kapıdan boncuğun koşarak geldiğini görüyorum.Tahmin edebilirsiniz,arkasından da Martina. Hemen beni sarıyor,Martina'ya iyileştiğini söyleyip beni arbaya bindiriyor.Yaşı tutmuyor ama olsun,beni o rezillikten kurtarıyor.Arkamızdan Martina'nın geldiğini görüyorum,Boncuk'a ''Dur,kadın ölecek!''diyorum,onun cevabı ise ''O ölmez,o İyi Kimseler'den.''oluyor.Dikiz aynasından bir bakıyorum,kadının yüzü buruşmuş, kanatları çıkmış,yani Yunan Mitolojisi kitabımdaki Furialar'dan biri oluyor.Boncuk kaza yapıyor,beni arabadan aşağı itip cebimden bir bileklik çıkarıyor.Ama sorun,o bilekliği hiç görmemiş olmamda.
Bilekliğin ortasında inek derisinden bir boncuk var,ipi ise ateş renginde. Boncuğun arkasında Antik Yunanca bir şeyler yazıyor,ama ben nasılsa bunun Tanrıça Hera anlamına geldiğini biliyorum.Hatta altında da...
''Annen mi?''diye bağırıyorum.Boncuk ''Evet,annen Hera.Sen de bir melezsin ve ben bir satirim.''diyor.Ben de ne yaptığımı anlamadan inek derisi boncuğa basıyorum ve bileklik bir kılıca dönüşüyor.Furia'ya koşup onun kafasını kesiyorum.Ve hemşiremizi buharlaştırıyorum.Yani,sadece kafası kalıyor.Boncuk'un gözleri önünde bayılıyorum ve uyandığımda kendimi Hera Kulubesi'nde (yani buranın öyle olduğunu düşündüm) buluyorum.Etrafımda benim yüz hatlarımı taşıyan birkaç kişi var.Ve o an anlıyorum ki,bunlar benim kardeşlerim.Ben,gerçekten de bir melezim.
Not:Bunu notumu yükseltmek için yazdım.