Temizlik Denetlemesi 11

Her seferinde olduğu gibi, yine çalar saatlerimin cırtlak sesleriyle homurdanarak uyandım. Bir kez daha temizlik denetlemesi yaklaşmıştı ve biz bir kez daha temizlik yapmak zorundaydık. Banyoda buz gibi suyla uykumu açtıktan sonra hazırlandım ve tek tek kardeşlerimi uyandırmaya başladım.
Önce en küçüğümüz olan Ryzell'i uyandıracaktım. Çaylak yastık kafa olarak temizlik denetlemesinin şanssızı o olacaktı. Dağınıklıktan geçilmeyen odasına girdiğimde "Ryzell bu odanın hali ne böyle!" diye çığlık attım. Normalde kardeşlerime çok karışan biri değildim ve bu kadar büyük tepkiler vermezdim ama burası cidden çok kötü durumdaydı.
Çığlığımla uyanan Ryz korku ve şaşkınlıkla bana bakıyordu. "Ne oldu abla? Saldırıya mı uğradık?" dedi uykulu bir sesle. Gözlerimi kısarak "Kulübe sağlam ama odan büyük bir savaşa ev sahibi olmuş anlaşılan! Bu odanın hali ne Ryz!?" dedim.
Şaşkınlıkla etrafına bakındı ve kızararak "Imm, özür dilerim. Biraz dağıtmışım." dedi. Küçük kardeşim çok tatlı duruyordu ama yumruğumu masaya vurmamın vakti gelmişti. "Çaylak! Hemen kalkıyorsun ve hazırlanıp oturma odasına iniyorsun." dedim ve hışımla odadan çıktım.
Biraz sert davranmış olabilirdim ama buna mecburdum. Özellikle de o odanın halini gördükten sonra mecbur olmamak imkansızdı.
Jasmin'in odasına daldığımda David'i de alıp göreve gittiği aklıma geldi. Başarılı olmalarını umarak kapıyı kapattım ve aşağı indim. Koskoca kulübeyi iki kişi temizleyecek olmanın üzüntüsüyle aşağı indim ve gerekli olacak malzemeleri ortaya koyarak Ryzell'i beklemeye başladım.

Temizliği bırakıp kaçtığına inanamıyordum! Kulübeye geldiğinde başına gelecekleri biliyor muydu acaba!?
Koca kulübeyi tek başıma temizleyemeyeceğim için Georgina'yı kaldırmak zorunda kalmıştım ve emindim ki Ryzell iki ablasından çok kötü birer fırça yiyecekti.
Georgina'ya baktım ve "Pekala kardeşim, sen oturma odasını, mutfağı, kendi odanı ve Jasmin'in odasını temizlerken, ben de kendi odamı, Nikolaos, David, Henry ve Ryzell'in odasını ve banyoyu temizleyeyim. Uygun mu?" dedim.
Ona hafif işler vermeye çalışmıştım, çünkü kampa yeni gelmişti ve şu anda temizlik yapması bile saçmaydı! Kabul etmeseydi, haklı olurdu.
"Uygun." dedi ve salonun ortasına yığmış olduğum malzemelerden birkaçını aldı. Ben de gerekecekleri aldım ve odamı temizlemek için merdivenleri tırmandım.
Odama girdiğimde genel olarak düzenli biri olduğum için şükrettim. Elimdekileri kapının yanına bıraktıktan sonra yıkanması gereken her şeyi çıkardım ve sürükleye sürükleye banyoya götürüp kirlilerin arasına attım. Odamın temizliğine başlamadan önce centilmen (!) kardeşlerimizin odalarındaki kirlileri de banyoya yığdım.
Kirlileri yığma işi bittikten sonra camları açtım ve içeri giren temiz havayla gülümsedim. Odaları havalandırdıktan sonra uyumak çok daha zevkli oluyordu. Aslında tembellerin odalarını temizlememek vardı ama bunu yaparsak denetlemeden geçemez ve bulaşık yıkamak zorunda kalırdık.
Odama döndüm ve etrafın tozunu almaya başladım. Ben burada nasıl uyumuştum acaba!? Kendi kendime "Babam burada uyuduğumu görse hakaret olarak algılayıp ömrümün sonuna kadar birazcık bile uyku vermez bana!" diye homurdandım.
Etrafın tozunu iyice aldıktan sonra komidinimi ve çalışma masamı düzenledim, çalar saatlerimi yerlerine yerleştirdim. Ah, benim canım çalar saatlerim! Onlar olmadan nasıl uyanabilirdim ki ben?
Ben böyle düşünceli düşünceli temizlik yaparken camların çok pislendiğini gördüm. Bezi kaptığım gibi camlara hücum ettim. Parıldayana kadar da durmadım. Uykucu bir kulübe olabilirdik, ama pis değildik. Yani... Genellikle!
Camları da sildikten sonra biraz dinlendim. Cam silmek bir minotorla savaşmaktan çok daha zor bir işti.
Biraz dinlendikten sonra yıkanması için banyoya götürdüğüm örtülerimin yerine yedeklerini serdim ve yedek perdeleri taktım. Etraf oldukça temiz görünüyordu. Bana baharı hatırlatan oda parfümümü sıktım ve şaheserime baktım. Nasıl da uykumu getiriyordu!
Kendimi çimdikledim ve malzemelerimi değiştirmek üzere banyoya gittim. Pis bezlerle Henry'nin odasını temizlemem beklenemezdi sonuçta. Yeni malzemelerle Henry'nin odasına giderken 'Umarım çabuk bitiririm.' diye düşündüm.
Bu sırada Georgina'ya "Orada işler nasıl?" diye seslendim. Olumlu yanıt alınca Henry'nin odasına girdim ve kapıyı kapattım. Açıkçası işim gerçekten çok zordu.

Lacivert ve beyazla döşenmiş odaya girdiğim anda mutluluktan gözlerim yaşardı. Gerçekten de bir erkekten beklenmeyecek kadar düzenli bir odaydı. Eh, bunda Henry'nin uzunca bir süredir kampa gelmemesinin de etkisi vardı.
Yerdeki kağıtları, çeşitli çöpleri çöp poşetine tıkıştırdım ve kapının yanına koydum. Sonra toz bezini kaptığım gibi etrafın tozunu almaya başladım. O kadar çok toz vardı ki, öksürmeden duramıyordum. En sonunda toz alma işim bittiğinde bir bardak su içmek için aşağı indim.
Georgina koltuğa kıvrılmış uyuyordu. Onu uyandırmak istemesem de mecburen uyandırdım ve suyumu içtikten sonra tekrar yukarı çıktım.
Henry'nin odasının yerlerini de silince bu odada yapmam gereken tek bir şey kalmıştı, o da yedek perdeleri takmak ve yatak örtüsünü sermekti. Bunları da yaptıktan sonra odaya parfüm sıktım ve kapıyı kapatıp tekrar yeni malzemeler almak için banyoya gittim.
Yeni bezlerimi de alıp Ryzell'in odasına gittiğimde oturup hüngür hüngür ağlamamak için kendimi zor tuttum. Bu ne dağınıklıktı böyle!? Etrafta çöpler, yastıktan fırlamış olduğunu düşündüğüm tüyler, kıyafetler geziyordu.
Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. Onu elime geçirdiğim zaman paratoner olarak kullanmaları için Zeus çocuklarına verecektim! Çöp torbamı elime alıp çöpleri ve tüyleri topladım. Torba birazdan dolacaktı, bu nedenle ağzını bağlayıp koridora bıraktım. Bu odada işim bittiğinde atabilirdim, değil mi?
Kıyafetleri de topladım ve kirli olanları kirli sepetine, temizleriyse katlayıp dolaba koydum. Bu çocuğun kâbusuna girmek lazımdı. Başka türlü akıllanmayacaktı yoksa.
Toz bezini alıp tipik toz alma işlemime başladım. Uzun sürse de etraftaki gri tabaka yok oldu ve oda birazcık daha temiz göründü gözüme. Yerleri de sildikten sonra belim çok kötü ağrımaya başlamıştı. Sinirle "Bunu çok kötü ödeteceğim sevgili kardeşlerim." dedim.
Kirliye attıklarımın yerine yedekleri yerleştirdikten sonra odaya parfüm sıktım ve kapıyı çarparak çıktım. Sinirim iyice tepeme çıkmıştı. Aşağıdan "Ne oldu!?" diye bağıran Georgina'ya "Ryzell'e olan sinirim geri döndü, önemli bir şey değil!" diye seslendim ve çöp torbasını atmak için aşağı indim.

Koşturarak odama çıktım ve babamın ceza olarak verdiği görevin sonunda aldığım ödülümü çıkardım. Küçük bir şişede uyku iksiri... Küçük olmasına rağmen o kadar etkiliydi ki, bir damlası bile en az iki gün uyutuyordu.
Aşağı indiğimde Georgina'ya "Geçenlerde babamın verdiği bir görevden kazandım." dedim şişeyi göstererek. "Uyku iksiri mi?" diye sordu sırıtarak. İntikam planlarının verdiği mutlulukla "Hem de en güçlüsünden." dedim.
Tam bu sırada cama isabet eden bir boyanın ve kahkahalar atan Hermes çocuklarının sesi duyuldu. "Ne yapıyoruz?" diye sordum.
Georgina elindeki küçük su balonlarını göstererek "Ateşe ateşle karşılık veriyoruz!" dedi. Hafif endişeli bir ses tonuyla "Georgina, bu iksir çok güçlü. O balonlara biraz fazla olmaz mı? Athena bizi öldürür!" dedim. Gözlerini devirerek "Su ekleriz." dedi ve mutfağa koştu. Tabii ben de peşinden gittim. Balonların yarısına kadar su doldurdu ve ben de içlerine birer damla iksir damlattım. Biraz uykudan zarar gelmezdi, değil mi?
Biz çalışırken boyalar hâla atılıyordu. On tane balonu paylaştık ve üst katın iki odasından saldırıya başladık.

Georgina'nın çok abartmamasını umarak üst kata çıktım. Banyoyu temizleyebilirdim, ancak önce kalan iki odayı halletmem gerekliydi.
Malzemelerimi alıp David'in odasına gittim. İşte bir savaş alanı daha! Odalarını nasıl bu kadar çok dağıtabildiklerini anlamıyordum. Çöp torbasını alıp etraftaki çöpleri topladım. Her odada aynı şey vardı, çöp! Kağıdı çöp kutusuna atmak bu kadar zor bir iş miydi ya?
Toz bezimi alıp derin bir nefesle "Başlamazsan bitiremezsin." diyerek tozlara hücum ettim. Her şeyde bizden üstün olduklarını iddia eden erkeklerin bu kadar pis olmaları akıl alacak iş değildi.
Bu odada da astım hastası olmama ramak kala toz alma işimi bitirdim. Yorgunluktan ölüyordum ve aşırı derecede uykum gelmişti, ama uyanık kalmak zorundaydım. Banyoya gidip yüzümü yıkayınca eski enerjikliğime döndüm. İşlerimin azalmasının verdiği neşeyle David'in odasına dönüp yerleri sildim. Yakında bel fıtığı hastası olmazsam şanslıydım.
Perde ve yatak örtülerini de hallettikten sonra insana ormanı hatırlatan parfümü sıktım ve kapıyı kapatıp çıktım.
Nikolaos'un odasına geldiğimde, yeni olmasının avantajıyla karşı karşıyaydım.

Yüzüne su döktüğüm çocuk gözlerini açtı. İyi ki Alexis'in uyku iksiri vardı -benim uyku iksirimden kullanmak zorunda kalsaydık yüzüne su döksem de yanlarında davul çalsam da uyanmazlardı. Çocuğun kendine gelmesine fırsat vermeden onun üzerinde yeteneğimi kullanmaya başladım.

Lütfen camları sil! Hadi! Masanın üstündeki bezlerden birini kullan!

Hipnozum yine işe yaramıştı. Çocuk masanın üstündeki cambezlerinden birini alarak camı silmeye başladı. Üç tane oğlan vardı şu anda içeride. Etrafta kaç cam olduğunu kontrol ettim. Beş altı tane cam vardı. Hepsine ikişer ikişer sildirecektim. Ben burada keyif içinde otururken onlar camı siliyor olacaktı.

Çocuk iki camı da bitirince onu Alexis'in masanın üstünde bıraktığı şişeyle yine uykuya yatırdım. Aslında bütün işi ona yaptırmak vardı ama diğerleri de silsin istiyordum.

Diğer iki çocuk da diğer camları silerken ben koltukta oturup çay içiyordum. Son çocuk camı silmeyi bitirince onu da iksirle uyuttum ve üçünü de sırayla taşıyarak -pardon, yerde sürükleyerek- kilere kilitledim. Nasıl olsa uyuyor olduklarından bir şey farketmezlerdi ama uyandıklarında... Şeytanca bir kahkaha atıp halıları temizlemeye koyuldum.

Nikolaos'un odasında toz alırken bir yandan da Georgina'nın fazla abartmamış olmasını umuyordum. Toz almam bitince yerleri de sildim. Yatağın kenarlarını silerken yatak altına tıkıştırılmış birkaç kıyafet buldum. Dolabına koymak varken, eğilip buraya tıkmanın mantığını çözemeyerek hepsini kirli sepetine attım ve silmediğim bölümleri de silip camlara geçtim.
Zor da olsa camları da sildikten sonra düşmeden içeri girdim ve perdeleri taktım. Sonra yatak örtüsünü de serdim ve parfümü de sıkınca bir odayı daha bitirmiş oldum.
Uyumaktan dağıtmaya vakit bulamamamız işimize yarıyordu. Tabii istisnalar vardı, ancak istisnalar kaideyi bozmaz.
Tüm malzemelerimi toplayıp banyoya gittim. İlk iş olarak kirli suları döktüm ve bezleri yıkayıp, kuruması için balkona astım. Sonra kirli sepetine attığım renklileri çamaşı makinesine attım ve onlar yıkanırken etrafı silmeye başladım. Burada tek tek tüm fayansları silmek vardı, ama o kadar yorulmuştum ki viledayla yerleri sildim ve duvarların kirli olmamasına sevinerek lavaboyu vs.yi ovdum.
Pilimin bittiğini hissediyordum, malzemelerimi yerlerine bırakarak odadan çıkıp aşağı indim ve oturma odasını temizleyen Georgina'ya "Hermes çocukları nerede?" diye sordum.
Sırıtarak "Kilerdeler." dedi. Şaşkınlıkla "Ne demek kilerdeler!?" dedim ve koşturarak kilere gittim. Kapının kilidini açtığımda hafif uykulu bir şekilde bana bakan Hermes çocuklarıyla burun buruna geldim.
"Hadi kalkın sizi yaramazlar!" dedim ve bir iki tokattan sonra ayık bir vaziyette oturma odasına götürdüm. Georgina şaşkınlık ve sinir karışımı bir sesle "Neden çıkardın ki onları?" dedi.
"Bir hata yaptılar ve cezasını çektiler. Daha fazla süründürmeye gerek yok." dedim ve üç Hermes çocuğuna dönüp "Eğer bir daha bizi hafife alıp eğlenmeye çalışırsanız merhamet göstermem, haberiniz olsun." diyerek kapıyı açtım. Onlar çıkarken Georgina umutsuz vaka olmamla ilgili bir şeyler homurdanıyordu.
Gülümseyerek "Umutsuz vaka sensin. Ben tüm görevlerimi yaptım ama sen hâla buradasın, üstüne üstlük bir de yardımcıların vardı." dedim. "Bitirdin mi!? Ne çabuk!" dedi.
Esneyerek "Kaç denetleme geçirdim, insan alışıyor bir süre sonra." dedim ve yatağıma kavuşmak üzere üst kata çıktım. Bu sırada camları kapatmayı unuttuğumu farkettim ve tüm camları kapatıp odama gittim.

Değerlendirmede