Long Island'a geldiğim zaman Hephaistos kızı Juliet'le karşılaştım. Genelde melezlerle peki dialoğa girmemeye çalışırdım, ama bu kız çok girişgen ve sıcakkanlıydı. Yanıma oturmak için izin aldı, oturmasını söyledim ve onu tanıdığımı söyleyince şaşırdı. Tyler'ın anlattığı kadarıyla kim olduğunu çıkarabilmiştim. Ki bir tanrıça için bu hiç zor değildi. Juliet hayranlıkla bakarken, ''Efendim gözleriniz çok güzel, keşke sizin gözleriniz bende olsaydı'' dedi. Gülümseyerek ona baktım, ''Seninkiler de öyle Juliet.'' diyebildim. ''Üstelik, Juliet ismini çok severim, Shakespeare'e yeni oyun yazacağı zaman Juliet ismini ben aklına sokmuştum. Tabii bu çok çok öncedendi.'' eskileri hayırlayıp, elimi geçiştirir gibi yaparak sustum. Juliet'e döndüğümde şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu. ''Karakterin ismini siz mi söylediniz yani?'' Tiz bir kahkaha attım, ''Hayır sevgili çocuğum. Biz tanrılar, melezler dışındaki insanlarla genelde iletişime geçmeyiz, Ama Shakespeare'in Apollon'un melezlerinin soyundan olduğu söylentisi ise gerçektir.'' gülümseyerek Juliet'e baktım.