Turkuaz rengi bikinisi ile Long Island Kıyısında güneşleniyordu. Çok olmamıştı kampa geleli. Belki birkaç gün. Oysa şimdiden bir sürü kardeşi gelmişti. Amphitrite, Poseidon'un ondan olmayan çocuklarını sevmiyordu, öyle duymuştu Katherine. Ama kıskanmayı bırakıp biraz da kendine bakmalıydı. Kardeşlerini seviyordu Katherine. Ama annesini sevmiyordu. Onu, kampa gelene kadar korumamış olan annesinden nefret ediyordu hatta. Babası hala yaşıyordu evet. Ama Katherine onun ne kadar yara aldığını da biliyordu. Belki fiziksel belki zihinsel. Babası, acaba Katherine'nin annesinin bir Tanrıça olduğunu bilse ne düşünürdü. Evet. Babası normal bir kadınla yattığını düşünmüştü. Gözlerini kapattı ve o anıyı gözünde canlandırmaya çalıştı. Babasının yüzü düşüncelerinde şekillenirken birden yüzüne yediği su ile uyandı. Güneşlendiği yere yakın duran kızlar, kıkırdamakla meşgulken, Katherine, küfretmeye başlamıştı bile. "Şimdi bunu ödeteceğim size!" Onların peşinden koşmaya başladı ama kızlar bunu bekliyormuş gibi suya doğru koşmaya başladılar. Katherine'nin durmaya niyeti yoktu. Kızlar suya girip kaybolurken yine durmadı. Su onun mekanıydı. Poseidon tehlikesini geçersek. Hızını arttırdı ve suya atladı. İlk önce soğuk yüzünden ürperdi, kısa süre sonra alışan vücudu artık ona gözlerini açabileceğini gösteriyordu. Kısa bir tereddüt yaşasa da sonra gözlerini açtı ve çevresine baktı.
Hayranlık ve şok.
Bu iki duygu gözlerini açtığı anda ilk hissettiği şeylerdi. Rengarenk balıklar etrafında yüzüyor, güneş ışınları suya girip, her tarafın parıldamasını sağlıyordu. Bir süre gülümseyerek etrafına bakındı. Sonra derinlere doğru yüzmüş olan kızları gördü. Derine doğru yüzmek istedi ama nefes alacağından emin değildi. Yine de denemeye değecekti değil mi? Burnunu tutmayı bıraktı ve nefes almayı denedi. Nefes alabildiğini görünce sevindi. O da tıpkı üvey kardeşleri gibi, suyun altında nefes alabiliyordu. Önce ne yapacağını düşünerek durdu. Sonra kızları hatırladı ve derinlere doğru yüzmeye başladı. Basıncın onu etkilemesini beklemiyordu. Etkilemedi de. Sanki yüzeyde yüzüyormuş gibi rahattı. Aslında, derinlere gittikçe güçlendiğini hissediyordu. Etraf karanlıklaşıyordu da. Ne olduğunu anlamamıştı Katherine. Long Island Kıyısı'ndaki bu nehir ne zamandan beri bu kadar derin olmuştu. Bunda bir iş vardı. Yine de derinlere doğru yüzmeyi sürdürdü. İçinden bir ses yüzmeye devam etmesini söylüyordu. Gözlerini kapatma ihtiyacı duydu. Açtığında, sudaki değişimi hissetmişti.
Karşısında duran, ne kadar büyük olduğunu çıkaramadığı saray, her şeyi açıklıyordu zaten. Nefret ettiği annesi, almış onu Poseidon ile onun olan sarayına getirtmişti. Kızını bu kadar mı az önemsiyordu bu kadın? Poseidon'a yakalanırsa, kızına neler olur, hiç düşünmüyor muydu? Etrafta bazı deniz canlılarının ona baktığını hissedebiliyordu Katherine. Bu onu daha çok rahatsız etmeye başlamıştı. İşleri falan yok muydu bunların? Tek bir çaresi kalmıştı. Saraya girmesi gerekiyordu. Yüzerek, kendini bulduğu ilk pencereden içeri aldı. Şimdi de, kulübesinin en az on katı büyüklüğünde bir salonda duruyordu. İki taht vardı ama bir tanesi boştu. Öbüründe ise bir kadın duruyordu. "Amphitrite." Dedi Katherine hiç düşünmeden. Kadının o olduğunu biliyordu. Amphitrite, sakin bir şekilde başını evet anlamında salladı ama gözleri endişeli olduğunu saklamıyordu. Endişeli miydi? Neden? "Merhaba kızım. Seni buraya getirmem gerekti. Bak..." Tahtından kalktı ve Katherine'e doğru yürümeye başladı. Kızının tam karşısında durduğunda, Katherine, onunla hiç benzemediğini düşündü. Belki zihinsel olarak benziyorlardı ama bundan fazlası yoktu. "Sana bakmadığımı düşünüyor olabilirsin, biliyorum. Poseidon her an gelebilir bu yüzden acele edeceğim. Sen benim en küçük kızımsın Katherine Williams. Babana gerçeği söylemediğim ve seni bırakıp gittiğim için kızgın olduğunu biliyorum. Ama buna mecburdum..." Konuşmasına devam edecekti ama Katherine sözünü kesti. "Biliyorum, kurallar falan." Amphitrite, gülümsemedi. Ciddiydi. Sonra elini açtı. Beliren şey, camdan yapılmış, saydam bir bir kolyeydi. Ama onun içindeki cılız bir ışık gördüğüne yemin edebilirdi. Dikkatli baktığında, bunların şekil değiştiren deniz canlıları olduğunu gördü. "Tehlike anında, bu kolyeye dokun ve dönüşmek istediğin deniz canlısını düşün. Anında ona dönüşeceksin." Ne yani? Annesi vere vere bu hediyeyi mi vermişti? Peki Katherine, karada tehlikede olduğunda ne yapacaktı? Bunları sormak için ağzını açtı. Ama konuşamadan, ağzını kapattı. "Artık gitmelisin. Yeniden görüşeceğiz kızım. Bundan emin olabilirsin." Gitmeden önce söyleyebildiği tek şey. "Ben de bundan korkuyordum." Oldu. Gözlerini kapattı ve yumuşak kumu hissedene kadar açmadı. Yeniden Long Island Kıyısı'nda olduğundan emin olana kadar öylece kaldı bir süre. Sonra yeniden gözlerini açtı. Eli boynuna gitti hemen. Oradaki ağırlığı hissetmişti. Kolyesi, Amphitrite. Gerçekti. Oraya gitmiş ve geri dönmüştü. Söylenerek ayağa kalktı ve kulübesine gitti. Amphitrite'den hala nefret ediyordu.