Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Katherina Jones.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Katherine M. von Dorff
Poseidon'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Pegasus Binicilik Eğitmeni
Poseidon'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Pegasus Binicilik Eğitmeni
Katherine M. von Dorff


Mesaj Sayısı : 4525
Kayıt tarihi : 05/03/11

Katherina Jones. Empty
MesajKonu: Katherina Jones.   Katherina Jones. Icon_minitimeC.tesi Mart 05, 2011 12:15 am

"Çabuk olun." Dedi arkasından gelenlere. Labirentin girişini bulmuş, kapıyı açmış diğerlerini bekliyordu. Step, Aldrich'i getirmeye çalışırken tazısı arkalarında durmuş onlara bakıyordu. "Aldrich, ayakların hala çalışıyor durumda. Şimdi ben gelip onları gerçekten kırmadan önce yürü." Bunu söylerken gözlerini kapattı. O kiklop yüzünden kırıldığını düşündüğü yerleri hala acıyordu. Kampa kadar dayanabilirse... Üstelik şimdi gittikleri yer de yerin altındaydı. Yani Claire'ın kendini rahat hissetmesi gerekirdi. Ama hissetmiyordu. Orası hakkında anlatılan çoğu şeyi duymuştu. Canavarlar, gideceğin yöne göre yer değiştiren duvarlar.. Oradan çıkıp çıkmayacakları bile soru işaretiydi. Yollarını kaybedebilir ve.. İç çekti. Kampa ulaşmanın en hızlı yolu buydu. Cehennem tazısı gölge yolculuğu yapmaktan yorulmuştu artık. Normal bir şekilde yolculuk yapmaları gerekiyordu. Diğerlerini beklemeden içeri girdi. İlerlemeye devam ederken arkasına bakmayı ihmal etmiyordu. Cehennem tazısı da içeri girince, labirente girdikleri kapı kapandı. Herkes bir an için susup o tarafa doğru baktı. O sessizlikte, yer değiştiren duvarların, canavarların ve daha ne olduklarından bile emin olmadıkları pek çok şeyin sesini duyabiliyorlardı. Bir an için hemen buradan çıkıp gölge yolculuğu yapmayı düşündü. Yorgunluk umrunda bile değildi. Ama sonra vazgeçti. Korkaklık yapmayacaktı. "Devam edelim. Sanırım yeterince oyalandık. Labirentte zaman, yukarıdakine göre farklı. Saati olan var mı?" Step, bir anda başını eğdikten sonra koluna baktı. Claire, bunun saat olduğunu biraz geç fark etse de saati söylemek üzere olan Step'e aldırmadan yürümeye devam etti. "Girdiğimizde de saate bakmıştım. Neredeye bir saat geçmiş." Anladığını belirtircesine başını salladı. "Bana beş dakika geçmiş gibi gelmişti. Peki o zaman. Hızlanalım. Aldrich bizi fazlasıyla oyaladı. Hey Aldrich!" Bir anda arkasını dönüp, Aldrich'e yumruk attı. "Bunu neden yaptın şimdi?" Yaptığı şeyi görüp yanına gelen Step'e baktı. "Bayılması gerekiyordu. Hadi onu tazıya yerleştirelim." Onu tazıya yerleştirirken Step söylenmeye devam ediyordu. "Bence onu bayıltmasan da binebilirdi." Claire, kahkahasını son anda öksürüğe dönüştürdü. "Dırdırından da sıkılmıştım. Gözü biraz moraracak ama olsun." Tazısına onları takip etmesini ve üstündeki ayyaşa aldırmamasını söyleyerek Step'e son bir bakış attı. Adımlarını hızlandırırken sürekli çevresine bakınıyordu. Her yer birbirine benziyordu. Her şey aynıydı. Nerede olduklarına ve nereye gideceklerine dair en ufak bir fikri yoktu."Ölümlü birini bulmalıyız. Veya Ariadne'nin ipini." Ölümlü biri. Step haklıydı ama onu nerede bulacaklardı ki. Mitolojiyi bilen ve ona yardım eden biri olmalıydı. "Buradan bir çıkış bulalım. Sonra ölümlüyü buluruz. Silahlarımızı görüp sis etki etmezse, onu kullanırız. Kolay... Ya da zor yoldan." Gözlerini kısarak içgüdülerine göre hareket etmeye başladı. Sesli konuşmuyor yalnızca el hareketiyle yönlendiriyordu. Sesli söylediği anda duvarların yer değiştireceğini biliyordu. "İki saat geçmiş Claire." Step, bir saat geçtikten sonra ona haber veriyordu hep. Bunun üzerine Claire da tamam anlamında başını sallıyordu. Birden cehennem tazısı Step'e çarparak ve Claire'ın düşmesine sebep olarak koşmaya başladı. İkisi de bir an şaşkınlık içerisinde birbirine baktılar. Step'in yardımıyla ayağa kalkan Claire, acı yüzünden küçük bir ciyaklama çıkarsa da en sonunda kendini toparladı ve tazısının peşinden koşmaya başladı. Üstünde duran Aldrich yüzünden değil. Tazısı kaybolursa en büyük silahlarını ve taşıtlarını kaybedeceği için. Sonra tuhaf bir şey oldu ve tazı bir yöne doğru havlamaya başladı. "Ne var orada?" Claire, o tarafa doğru ilerlerken bir an ışık görür gibi oldu. "Hadi canım. Bu gerçek olamaz!" Bu sefer attığı sevinç çığlığıydı. Çıkış bulmuşlardı. Nereye çıktığını bilmeselerde bir çıkış bulmuşlardı. Koşarak Deadalus'un işaretini aradı bir süre. Bulduğunda elini ona doğru bastırdı ve açılan kapıya baktı. Adımlarını hızlı ama dikkatli bir şekilde atarak kafasını uzattı ve nerede olduklarına baktı. Gözleri, şaşkınlığını belirtircesine açılırken, oldukları yer neredeyse mutluluktan zıplamasına sebep olacaktı. Burayı biliyordu. Evine giden yollardan biriydi bu. Kader Tanrıçaları yine iş başındaydı anlaşılan. "Step çabuk gelin. Kimi alacağımızı biliyorum." Sokak boyunca koşmaya başladı. İnsanların tazıyı ve üstündeki çocuğu nasıl gördüğünü bilmiyordu ama gerçek haliyle görecek birini tanıyordu. Yolda yanında koşan Step'e anlatıyordu ne yapacaklarını. "Benim üvey abim vardı. İsmi Jake'di ve annem gibi o da sisten etkilenmiyordu. Onu sen de hatırlıyor olmalısın. Labirentte ihtiyacımız olan o!" Gülümsüyordu. Jake'i yeniden görecekti. Ama Step yeniden konuştuğunda gülümsemesi yüzünden silindi. "Onu çok büyük bir tehlikeye atacağının farkındasın değil mi?" "Evet. Ama babamı o tırpandan kurtarmak için yapmalıyım bunu." Sonra ikisi de konuşmadı. Evine geldiğinde kısa süreliğine duraksadı ve kapıya baktı. O sırada kapı açıldı ve biri dışarı çıktı. Jake. "Jake!" Üvey abisi sesi duyup o yöne doğru baktığında asıl suratında bir gülümseme oluştu. "Claire! Tanrım ne işin var burada?" Ama onu dinlemedi ve koşup sarıldı. "Sana ihtiyacım var." Üvey abisi şaşırmış gibiydi."Hades'in kızına nasıl yardımcı olabilirim?"Bu sözü güldürdü Claire'ı. Sonra ona tazıyı gösterdi. Şaşırmasını beklediği abisi her zamanki gibi sakindi."Tazına bakmamı istemeyeceksin değil mi?" Step'i gördüğünde bir an için ona selam verdi. Claire'ın çocukluk arkadaşını tanıyacaktı tabi ki de. "Hayır. Labirenti biliyorsun değil mi? Deadalus'un labirentini. Oraya ineceğiz ve kampa dönmemiz gerekecek. Ama yolu bulamıyoruz bize yardım etmelisin. Sisten etkilenmiyorsun ve... Orada yolu bulmamızı sağlayabilirsin. Jake biliyorum seni tehlikeye atıyorum ama bu Tanrıları kurtarmak için." Hiç yalvarmayan Claire, tüm kurallarını bozmuşçasına, Jake'e konuşma hakkı vermeden konuşmaya devam ediyordu. O sırada abisi elini kaldırdı. "Hey tamam. Senin için yapmayacağım şey yok biliyorsun. Hadi gidelim." Claire gülerek sarıldı üvey abisine. Sonra yine koşarak labirentin girişine doğru ilerlemeye başladılar. O sırada Claire ona olanları anlatıyordu. "Rüyamda Titan Kalipso'yu görmemle başladı. Aslında kehanette yer alan sekiz melezden biriymişim ve onu kurban etmemiz gerekiyormuş. Şu tazının üstünde baygın yatan kişi, ben ve Step, gölge yolculuğu yaparak önce St. Helens Dağına gittik. Oradan lanetli hançeri aldık ve Kronos'un sarayında gittik. Orada Kalipso'yu öldürdüm ve işte labirente girdik, sonra da buraya geldim." Jake anladığını belirtircesine başını salladı ve tazının üzerinde hala baygın halde yatan Aldrich'e baktı. "Neden öyle yatıyor?" Küçük bir kahkaha attı. "Yumruk attım. Ama çok konuşuyordu." Üvey abisi de bu sözüne gülmüştü.

Labirente girdiklerinde Claire, üvey abisinin yüzünde oluşan hayranlık ifadesini gördü.
"Ne tarafa gideceğiz?" Jake bir süre etrafına bakındıktan sonra ilerisini gösterdi. Bir tarafa dönmeden yollarına devam edeceklerdi. Omuz silken Claire, o yönde ilerlemeye başladı. Hançerini çıkarmış her şeye hazırlıklıydı. Ama birden boğazına dayanan hançere değil. "Şu işe de bakın. Melezler ve bir insan." Tazısını görmemişler miydi yani? Claire arkasına bakmaya çalıştı. Ama görebildiği sadece abisiydi. Onu da yan tutuyorlardı. Ağzını oynatarak tazı demeye çalıştı. Üvey abisi olmadığını söylercesine başını salladı. "Hadi yürü bakalım. Antaeus çok sevinecek." Onun kim olduğunu biliyordu. Göreve çıkmadan önce araştırmıştı labirenti. Arenaya götürülüyorlardı. Claire, bu durumdan o kadar rahatsız değildi. Canavarlara alışıktı. Onun üzüldüğü şey Jake'di. Ama o da en az kendisi kadar sakin görünüyordu. Birden çığlık attı. Ayağının dibine bir satir düşmüştü. Yardım istediğini belirtircesine Claire'a baktı. Ama Claire ona nasıl yardım edecekti ki. Yardım etmeye kalktığı anda hem onu hem de arkadaşlarını öldürecekti. Tazısı da ortalarda yoktu. "Sıra sende." Dedi onu iten canavar. Arenaya çıktığında gözleri hemen koltuğuna gömülmüş olan Antaeus'u buldu. " Demek buranın sahibi sensin. Herkesi dövüştürüyorsun ve bundan eğleniyorsun."Birden böyle konuşmaya başlaması herkesi şaşırtmıştı. "Poseidon'a acıyorum. Senin gibi bir oğlu olduğu için." Antaeus, sinirli bir şekilde ayağa kalktı."Sen benimle nasıl bu şekilde konuşabilirsin? Sen kimsin?" Diye bağırdı. Claire, gülümsercesine büktü dudaklarını. "Ben ki Hades kızı. Ölülere hükmeden, korkulardan güçlenen Claire Masen. Saint Helens dağına gittim, Hephaistos'a rağmen lanetli hançeri aldım. Şimdi ise Antaeus, seni düelloya davet ediyorum!" Herkesin şaşkınlığı yüzünden kısa bir sessizlik oldu. En sonunda Antaeus ayağa kalktı. "Peki, öyle olsun Hades'in kızı. Babanın yanına göndereceğim seni!" Sonra arenaya atladı ve savaş başladı. Salladığı kılıçtan son anda kaçan Claire, hançerini çıkarmamıştı bile. "Seni öldürmek sandığımdan da kolay olacak." Dişlerini sıktı Claire. Eli, çantasında sakladığı miğferine gitti ve gülümsedi. “Sen öyle san.” Dedikten sonra miğferini çıkarttı başına taktı ve yok oldu. Antaeus’a doğru koşmaya başladı. Ayağına yakın olduğu yerde ses çıkartarak onun eğilmesini sağladı. Omzuna attığı ayağıyla kendini yukarı doğru itti ve sallanan zincirlerden birini tutmayı başardı. Eliyle kendini yukarı çekerken gülerek “Burdayım!” Diye bağırdı Antaeus’a. O, Claire’ın peşinden yukarı doğru çıkarken gülerek ilerlemeye devam etti. En sonunda hançerini çıkardı ve ayakları yere basmayan Antaeus’a fırlattı. “En son ne diyorduk? Neyse, ben de seni Hades’e kurban ediyorum tatlım. Tartarus’da iyi eğlenceler.” Bu sözü söyleyip kahkaha attıktan sonra yere indi ve tazısını çağırdı. Cehennem tazısı, tüm canavarları iterek geldiğinde Step’in ve üvey abisinin binmesini bekledi, sonra da kendisi bindi. “Bizi kampa götür.” Diye fısıldadı onun kulağına. Etraf karardığında Jake’in uzattığı elini tuttu.

Birden kampın ortasında belirdiklerinde herkes şaşkın bir şekilde onlara baktı. Ama Claire onlara aldırmadı bile. Aldrich’i indiren Step’e gülümserken abisine baktı. “Cehennem tazısı seni eve götürecektir. Kusarsan bu benim suçum değil.” Jake, bu sözüne gülümsedi. “Hey, hayatta kal olur mu? Senden her şey beklenir.” “Kalmaya çalışırım. Teşekkür ederim. Labirente geldiğin için.” Sonra geri çekildi ve tazısının gidişini izledi. Yavaş yavaş ayılmaya başlamış olan Aldrich, revire götürülürken Claire diğer melezlere baktı. “Önemli bir şey olmadı, sadece, sanırım Tayfun’u uyandırdım.” Bunları önemsiz bir şeymiş gibi söyledikten sonra kulübesine gitti. Kesinlikle uyumaya ihtiyacı vardı. Diğerleri döndüğünde onlarla konuşması gerekecekti.


Claire Masen'ın ikinci karakteriyim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://camelot.hareketforum.org/
Athena
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Athena


Mesaj Sayısı : 5210
Kayıt tarihi : 16/08/10

Katherina Jones. Empty
MesajKonu: Geri: Katherina Jones.   Katherina Jones. Icon_minitimeC.tesi Mart 05, 2011 4:19 am

Rp puanı: 100, tebrikler.


/Admin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://olimpos.my-rpg.com
 
Katherina Jones.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Katherina'nın Sırrı
» Leonard Jones (3.rp )
» Leonard Jones (4.rp)
» Leonard Jones (2. pr)
» Leonard Jones

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Karakter :: Karakter Oluşturma :: Rp Puanı Belirleme-
Buraya geçin: