"Chris uyan artıık!"
"Ahh! Anne uyandırmak için başımdan aşağı su dökmen gerekmez biliyorsun değil mi?"
"Bilmiyorum, çünkü sen top patlasa uyanmazsın ! Suda ne varsa artık..Neyse hadi kalk Sue seni bekliyor."
Unuttuğuma inanamıyordum!Bugün Sue ile buluşup sokağın köşesindeki yüzme havuzuna gidecektik.Hemen yatağımdan fırladım ve mavi tuniğimle şortumu giydim.Giyindikten sonra hemen aşağı koştum.Sue içeri girmiş,beni bekliyordu.
"Üzgünüm Sue,biraz geciktim.Merak etme gazozlar benden" dedim göz kırparken.
"Önemli değil,alıştım artık" dedi Sue. (Bu arada Sue değişik bir kızdır.Ciddi fakat eğlencelidir,yani zıtlıklarla doludur.Nereli olduğu bile kesin değil.)
"Hadi ama Sue,biliyorum sen portakallı bir gazoza asla hayır diyemezsin" dedim ve ardından kıkırdadım.
"Sanırım haklısın,hadi ayakkabını giy de çıkalım.Sıkıldım" dedi Sue tuhaf - aynı zamanda kızgın - bir tavırla.Zaten Sue ne zaman bizim eve girse ona hep bir şeyler oluyor,kızıyordu.Ama annemden kaynaklandığını sanmıyorum daha çok babamdan.Yani ondan hoşlanmıyordu,aksine nefret ediyordu.Nedenini ben de anlamamıştım.Parmak arası terliklerimi giydikten sonra "Hadi gidelim" dedim Sue'a başımla işaret yaparak.'Hoşçakal' deyip evden çıktıktan sonra havuza doğru yola çıktık.Yalnız ikide bir birileri bizi izliyormuş hissine kapılıyordum.Sue da öyle gözüküyor,etrafı kolaçan ediyordu.Fakat ben sorduğum zaman 'Yooo' diyor hiçbir şey yokmuş gibi davranıyordu.Bu da benim sinirlerimi yerimden oynatıyordu.Havuza vardık yalnız tuhaf olan bir şey vardı ; etrafta kimsecikler yoktu.En ufak bir 'çıt' sesi bile yoktu.Bu beni ürkütmeye yetti ama yine de doğal davranmaya çalıştım.
"Sue, istersen geri dönelim burada kimse yok ve gürültü olmadan buranın zevkinin çıkabileceğine inanmıyorum doğrusu"
"Sen bilirsin Christina" Christina mı? Oh hayır kesinlikle bir şeyler oluyordu,Sue bana asla direk olarak gerçek adımla hitap etmezdi."Bir şeyin mi var Sue,tuhaf davranıyorsun biraz.Sue dalmıştı."Sue...Sue!Orada mısın?" dedim onu dürterek."Ne,ha..hayır.Bir şey yok Chris." dedi.Ama kesinlikle bir şeyler vardı.Yine de başımı sallayarak 'Tamam öyle olsun' dedim.Geriye döndük.PAT! Refleks olarak arkamı döndüm ve "Orada biri var mı" dedim."Bir şey yok hayatım benim" dedi babam tuhaf bir şekilde.Sue yine huzursuzlanmıştı ama bu sefer her zamankinden daha kızgındı.Beni dürtüp "Chris,lütfen gidelim" dedi.Gözlerimi devirdim.Babama dönd....AMAN TANRIM O DA NE ÖYLE! Babam yoktu onu yerine çirkin bir beden üzerinde iki kanat vardı! "Christina KAÇ!" diye bağırdı Sue.Ne yani o kalacak mıydı, yok daha neler?!"Sue seni bırakmam biliyorsun" dedim çirkin yaratığa bakmamaya çalışarak."O zaman ikinizi de öldürürüm" dedi canavar ve nasıl olduğunu anlamadan kendimi yerde buldum.Sue "Bunu yapmaya nasıl cesaret edebilirsin?!Diğerleri seni öldürecek pis Harpia!" dedi.Drakon yunan savaş zırhı giymiş yılan kadını olmuyor muydu? Onların kanatları var mıydı ki?Düşünemiyordum,beynim resmen sarsılmıştı.Ayağa kalkmaya çalıştım.Ama boşuna.
Bilincim kapandı.
Gözlerimi açtım.Evdeydim.Annem ve Sue başımdaydı.Dikkatimi ilk çeken şey ise Sue'nun üzerindeki kan lekesiydi."Christina,hayatım.Bunu sana nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum ama gitmen gerek.Aklında dolanan sorular da vardır eminim ki gidersen bunların cevaplarını bulacaksın." dedi annem.Şimdi bu da ne demek oluyordu!"Anne...." kelimesini söylerken ağlamaya başladım.Şoka girmiştim.Hayatımda böyle bir şey yaşamamıştım ki daha önce!"Ağlama Chris,bu ilk ayrılışın olmayacak." dedi Sue."Neyse,bavulun hazır.Gidiyoruz" bunu derken gülümsemeye çalıştı."Nereye?" "Melez Kampı'na" dedi annem...