Öfke mi ?
Ne bitmez, ne çetin bir gündü. Bahçeler, tarlalar kavrulmuştu sıcaktan. Heyecan ve adrenaline aşinâ iken kendimi tutamayıp dışarı çıktım. İnce bir ses kulaklarımı boğuyordu. Sıcaktan taş kesilmiş toprağın üzerind yürürken çıkan sesin kulübemin camından geldiğini fark ettim. Küçük ve kusursuz bir delik açılmıştı camımda. Kırık değildi bir şeyin çarpma etkisiyle de olamazdı. Aldırış etmeden koşar adım yürüdüm. Uzun zamandır tek başıma bir köşeye çekilip, kendime ait bir dünya yaratmıştım. Hayatımı parlak ve başarılı görüyordum. Dışarıdan bakan birisi benim yaşamımı tüm çıplaklığıyla görebilirdi. Adrenalin tutkunu, fetişist bir çocuk. Kavurucu sıcağın etkisiyle üzerimdeki t-shirti çıkardım ve geniş hazneli kapzamın çevresine sardım. Bir kaç tane pegasus sesi dikkatimi çekti. Olduğum yere çivi gibi çakılarak yukarı baktım. Bir düzine pegasus yarış yapıyordu. İlk önce onları başıbozuk pegasus grubu zannettim fakat eğim arttıkça üzerilerinde insanların olduğunu fark ettim. Pegasusların hızlı uçuşu beni yavaş göstermişti. Güneşinde kavuruculuk etkisiyle maraton yürüyüşümü kısa mesafeli koşuya çevirdim ve koşmaya başladım. Ayakkabılarım altından uçup giden toz bacaklarımın arasından bile görülebiliyordu. Çok soluk bir sarıya dönen çimen birikintisi beni telaşlandırmıştı. Sıcaklık gerçekten çok fazlaydı. Apollo'nun oğlu olmamın verdiği avantajla kalbimin fazla kan pompaladığını hissedebiliyordum. Alnımdan süzülen iki damla ter beni daha da etkilemişti. Ormanlık araziye yaklaştığımda biraz yavaşladım ve derin nefes almaya başladım. Yorulduğumdan değildi sadece diyaframımı kontrol altında tutmak istiyordum. Adımlarımı küçülterek ilerlemeye devam ettim. Etrafa göz gezdirdiğimde ne bir sincap ne bir yılan ne de bir mistik canlı görebiliyordum. Ağaçlar ve birtakım bitkiler haricinde hiç bir canlı belirtisi yoktu. Arazinin ortalarına doğru ilerlediğimde artan oksijen miktarı ciğerlerimi bayram ediyor tırmanma duvarında çektiğim karbonu dışarı atmamı sağlıyordu. sağ elimi sert kabuğu olan bir ağaca koyarak öksürük nöbetinde kaldım. Ciğerlerimi temizledikten sonra boğazımda beni rahat bırakmamıştı. Bir kaç adım attıktan sonra kendimi arazinin ortasındaymış gibi hissettim. Etrafıma simetrik olarak dizilmiş ağaçlar ve ortada çimenler vardı. Sanki bir arenaya benziyordu. Ardından güneşe bir önüme bir gölge düşmüştü garipti güneş tepedeyken gölge olması. Fakat sadece bende değil ormanda bir gölge oluştu. Güneşe baktığımda önüne bir cisim geçmiş gibiydi. Baktığımda o cismin yere düşmesi bir oldu. Düşen cisim değildi. Benim babam yani Apollo'ydu. Boğazıma zorla giden bir yutkunma sonrası şaşkın gözlerle babamı izledim. Babam bitkin düşmüş ve hırpalanmıştı. Kısa süreli bir korku içimi sarmıştı. Babamı bu duruma kim getirdi diye sormaya kalmadan dört tane Centour'u andıran mistik canavar babamın yakına inmişti. Aralarından iri olanı ' Nasıl ? ' diye sordu yanındakine. Yanındaki ' Haşat ! ' dedi sırıtarak. Dördüde kahkaya boğulmuşlardı bir anda. Ben ise hâla öfkelenmemiştim. Sinirlerime hâkim olmaya çalışırken zor bir yutkunmanın ardından 'Hey ! Sizi aptal yaratıklar, babamdan uzak durun ! ' dedim cesurca. Dördüde dikkat kesildiler bir anda. O kadar iriydiler ki dördü birleşebilse üç tane Ares ederlerdi. İçimden Athena olup bunları buharlaştırmak geçti fakat bunun bir eğlencesi olmazdı. Zaten Athena olabilme gibi bir şansım da yoktu. Sinirliliğimi eğlence gibi düşünmeye çalıştım. ' Burada kim varmış ? Aptal bir melez. Dur bakalım acaba bu kimin oğlu ? Hımm... güneş pili olabilir mi ? demesiyle birlikte grubun kahkahalara boğulması bir oldu. Kendime hakaret kabul ederdim ama soyuma ve babama yapılmış bir hakareti kabul edemezdim. Büyük bir sinirle bir adım öne çıktım ve Hypno'yu kabzemden çıkardım. Güneşin verdiği kuvveti hissedebiliyordum. O kadar sıcaktıki kabzem bile ısınmıştı. Kılıcımı elimde çevirirken kabzemin çalışmamasını umut ettim. İri olanı bir adım öne çıktı omuz silkerek ani bir hareketle yanıma geldi. Kocaman eliyle bana bir yumruk savurdu fakat eğildiğim için yumruğu savuşturabildim. Diğer koluyla bir yumruk daha sovuşturdu ve bütün vücudum yerinden sarsılmıştı. Sert bir zeytin ağacına çarptım. Kısa sürede doğrulduktan sonra. Yaratıkların babama tekme attığını gördüm. Bir saniye içinde atar damarımın yerinden kopacağını hissettim. Sağ koluma baktığımda damarlarım genişlemişti. Göz bebeklerim o kadar büyümüştü ki güneşin etkisi gözlerimi kapatamıyordu. Derin bir soluk almaya çalıştım... yapamadım. Gözlerimi kapatmaya çalıştım... yapamadım. Öfkelenmiştim. Babamı öyle görmek bana acı ve öfke katmıştı. Çok hızlı bir şekilde koşarak mistik canavarın sol tarafı boyunca koştum ve sert bir ağacı gözüme kestirdim. İri olanı bana bir yumruk savurduğu gibi zıplayıp kuvvetli bacaklarımla üzerine bastım. Kendimi daha sert bir şekilde kasarak ağaca yaklaştım. Göz ucuyla babama baktım beni görebiliyordu. Gözlerinin içi parlıyordu. Sadece zihnen yorulduğu belli oluyordu. Kim bilir hangi büyüyü yapmışlardı ona. Öfkemi kontrol edemiyordum. Ağaç bir kaç metre önümde belirdi bağırarak koştum... ve zıpladım. Ellerimin de desteğiyle kestimi yükseğe fırlattım ve alanın ortasına yani babamla o lanet canavarların dibine doğru. Yerden en az üç metre yüksekteyken güçlü bir sesle ' Incendes ! ' diye haykırdım. Kabzamın ısındığını hissettim ve gözlerim kamaştı. Kabzam parlamıştı ve yaratıkları yakmıştı. Yere zımbalandığımı hissettikten bir kaç saniye sonra gözlerimi açabildim. Bir çok ağaç yanıp kül olmuştu. Ağaçlara bakarken bir gölge bütün vücudumu kaplamıştı. Beni birisi tutup omzuna atmıştı. Şuurum az da olsa yerindeydi ' Aferim oğlum ' dedi basit bir sesle. Bu yüce sesin babama ait olduğunu anlamıştım.
Out: Incendes : Yak onları.
Konu: Jones Brain / RP yenileme. 
Cuma Ocak 07, 2011 12:17 am
