Kılıç antrenmanından çıktıktan sonra duş almaya gidiyordum. Yolda yürürken aklımdan bir sürü şey geçiyordu. Düşündüklerimden birisi annlerimdi, birisi insan birisi tanrıça olunca işler biraz garipleşiyor. Sanırım annem Nyks babamla birlikte olduktan sonra bana hamile kalmış ama ben dünyaya gelmeden babam ölmüş. Hiç bir akrabamda kalmadığı içinde beni yetimhaneye bırakmak zorunda kalmış. Sonra beni işkolik olduğu için çoçuk yapamayan ama hayatını düzene sokmak için bir çoçuğa ihityaç duyan bir kadın evlat edinmiş. Evet sanırım bu mantıklı. Düşündüklerim arasında dün akşam plajda nasıl rezil olduğumda vardı.Çılgın gibi plaja koşup sadece iç çamaşırlarıyla buz gibi bir suya atlamak bir melez için normal bir şey değildi heralde. Ayrıca plajda bulunan romantik çiflerin aklındada iyi bir yer edinmediğim belli. Düşüncelerimden sıyrılmaya çalışırken kulubemi çoktan geçtiğimifarkettim ve etrafa baktım. Buraya daha önce gelmemiştim. Etraftan sıııp! sıııp! diye sesler geliyordu. Sonra bir okun yanımdaki tahtaya girdiğini gördüm. Okçuluk alanındaydım ve belliki okları atanlar Apollon çoçukları yada Artemis avcıları değildi. Bunlar okçuluk eğitimi almaya gelmiş bir grup melezdi ve pekte yetenekli oldukları söylenemezdi. Aralarından biri sanki bu düşündüklerimi duymuş gibi bir ok daha attı ve t-shirt mü tahtaya sapladı. Eh? o kadar olaydan sonra bu şekildemi öleceğim yani diye düşündüm ve ordan kurlulmaya çalıştım. Delik deşikolmak istemiyordum. Sonra yine düşüncelirime engel olamayarak, delik deşik olduktan sonra su içersem suyun sırtımdan,boynumdan felan çıkıp çıkmayacağını düşündüm. Ve gülümsedim. Gülümsedim mi? Ne çeşit bir psikopatım lan ben? Hayatım tehlikede ve ben düşüncelerim yüzünden gülüyorum. O büyük hedef tahtaları yüzünden beni göremiyorlardı. Sonra gereğinden fazla keskin olan kulaklarım gerilmeye başlayan yayların sesini duydu. ''Ahh! Hadi ama burada ölemem! Öleceksem savaşta öleyim!'' dedim telaşla. Ayrıca bu okçular neden antrenmanda müziği son sese kadar açıyorlardıki. Ne kadar bağırırsam bağırıyım beni duymuyorlardı. Sonra son çare olarak, annemin bana verdiği yüzükleri kullanarak the black rose u ortaya çıkardım. İçimden paintball mermisi diye geçirdim ve fazla sert olmamasını istedim. Eğer çok sert bir şekilde vurursam sinirlenebilirler ve beni bir peynire çevirebilirler diye düşündüm ve eğitmenlerden birini vurmasını isteyerek silahı ateşledim. Yaylar son gücüne kadar gerilmişken birden ''Durun! Hedeflerin arkasında biri var!''diye bir ses geldi. Sağol be! Sonunda farkedebildiler.