Stell'le Güzel Bir Gün...

8- Bir arkadaş edinip kulübesine ziyarete gideceksin.
Mekan: Arkadaşının kulübesi
Katılacaklar: Sen ve arkadaşın.


Odam da sıkıntıdan patlıyodum.Dışarı çıkıp biraz gezmeye karar verdim.Hades'in kulübesinin önünden geçerken aklıma Stell geldi.Kampa geldiğim günden beri hep bana yardım etmişti,ben de onu ziyaret etmeye karar verdim.Kapıyı tıklattım.

"Stell işin yoksa gelebilir miyim?"dedim.

"Ah,Anna hoş geldin.İçeri gir."dedi.Bende hemen içeri girdim.

"Eee Anna neler yapıyosun bakalım?"diye sordu.

"Kulübenin içinde 15 dakikadır sıkıntıdan patlıyodum ve sonunda aklıma sen gelince seni görmeye geldim.Yani kurtarıcım oldun Stell çünkü 16. dakikada sıkıntıdan delirebilirdim"dedim.Birlikte uzun bir süre güldük.Stell gerçekten iyi bir arkadaştı.

"Eee, sen neler yapıyosun?"diye sordum.

"Seninle aynı derdi paylaşıyordum Anna. Sıkıntıdan ölcektim neredeyse" dedim gülümseyerek. Anna geleli birkaç gün olmuştu ve gerçekten gelir gelmez aynı Lucy gibi benden hiç çekinmeden arkadaşım olmuştu. Ki o Afrodit'in kızıydı!

"Ah, ne kadar kabayım, sana bir şeyler ikram etmedim" dedim ve dolaptan sakladığım cipslerden birini çıkartıp Anna'ya verdim. Bana şaşkınlıkla bakıyordu. Kampta abur-cubur yemenin yasak olduğunu biliyor olmalıydı.

"Arada stoklarız birkaç tane. Tanrıça da biliyor ama kızmıyor artık. Kampın yarısında bu cipslerden var. Bence melez kafede satılmaya başlanmalı" dedim ve cipsi Anna'ya uzattım. Hemen aldı ve yemeye başladı. Bu cipslerden ayrı kalmanın her Amerikalı için zor olduğun biliyordum. Anna bu zamana kadar iyi dayanmıştı.

"Sağol Stell, özlemiştim cips yemeyi" dedi gülümseyerek. Bende gülümsedim.

"Eee Anna, kampa gelme maceran nasıldı?" diye sordum. Ama emin olduğum bir şey vardı. Zor bir hayat geçirmişti, her melezin hikayes buydu. Ama ben canavarlı kısımlarını merak ediyordum.

"Hiç canavar öldürdün mü?" diye sordum ilk sorunun cevabını beklemeden.

(Anna )

Stell'in bana verdiği cipsleri yerken bir yandanda sorusunu yanıtlamaya hazırdım.

"Aslında canavar öldürmedim ama onlardan kaçmayı başardım.Afrodit'in kızı olduğum için narin olduğumu düşünebilirsin ama kafama koyupta yapamayacağım şey yoktur."dedim gülümsedi.

"Yani o canavarı öldürmeyi isterdim ama yanımdaki satir arkadaşım arkama bakmadan koşmamı söyledi ve bende son anda sınırdan içeri girmeyi başardım."dedim.

"Peki nerde öğrendin melez olduğunu?"diye sordu.

"O gün değiştirdiğim 5. okula gidiyordum.Disleksi ve DEHB yüzünden yani.Otobüsteyken satir arkadaşımla karşılaştım.Sonra otobüse bir adam bindi.Ve arkadaşım beni tuttuğu gibi dışarı çıkarttı.Kampa gelip de durduğum zaman bana herşeyi anlattı ve melez olduğumu öğrendim"dedim.Beni dikkatle dinlemişti.

"Hmm"dedi.Sonra sordum.

"Peki sen nasıl öğrendin?"

"Yolda karşılaştığım satir söyledi. Biliyorum, pek alışıldık bir yol değil ama Central Park'ta yürürken bir çocukla karşılaştım. Birazcık konuştuk ve peşimize Nemea aslanı düştü. Dolayısıyla o sırada melez oluğumu öğrendim" dedim. Anna bana döndü.

"Peki Nemea aslanını öldürdün mü?" diye sordu. Başımı evet anlamında salldım.

"Hemde iki kere! Sağolsun Zeus'la aramızda bir mesele var, onu çözmek için sürekli bana canavarlar yolluyor. Alınmadın ya Zeus?" dedim gökyüzüne bakarak. Yanımızda iki adet şimşek çaktı. Kulübenin içinde!!

"Gördüğün gibi, Zeus benden nefret eder. Bende onu sevmem işin aslı. Ama Zeus beni sevse bu kadar eğlenemezdik" dedim gülerek. Anna'da gülümsedi.

"Eee, Afrodit'in kızı olmak nasıl bir duygu? İlk öğrendiğinde tepkin ne oldu?" diye sordum. Malum benim tepkim başımaçok şey açmıştı ve onunkinin neye benzeyeceğini merak etmiştim.

"Afrodit'in kızı olmak güzel.Ama sanırım güzel olmam dışında ki özelliklerim biraz Afrodit kızı olmaya uygun olmadığı için şaşırmıştım,yani Selly'le beni karşılaştırırsak kişisel özelliklerimizden onun Afrodit kızı olduğu daha belli oluyo.Ama ben yinede mutluyum."dedim ve gülümsedim.Stell düşünceli bir şekilde:

"Hmm,şu "Kişisel Özelliklerim" bölümünü daha detaylı anlatır mısın?"diye sordu.Bende hemen yanıtladım,çünkü belki o bu konuda benim rahatlamama yardım edebilirdi.

"Mesela bir Afrodit kızına göre daha zekiyim,aramızda kalsın gittiğim 4 okulda da okul 1.siydim.Ondan sonra,önceden de dediğim gibi aklıma bir şey koyduğum zaman onu ne olursa olsun yaparım,süsüm ve makyajım bozulcak olsa bile"dedim.

Düşünceli düşünceli bana baktı,endişelenmiştim.

(Stell )

"Aslında tüm özelliklerini annenden almıyorsun. Sen bir melezsin, yani annen kadar babandan da özellik almış olman gerekiyor. Sanırım bu yüzden olsa gerek" dedim. Kendim ne yönlerden anneme çektiğimi düşünmeye başladım. Ve hiçbir ortak yanımızı bulamadım. Tamamen babama çekmiştim.

"Biliyor musun, böylesi çok daha iyi. Yani demek istediğim benim annemle hiçbir ortak yanım yok. Ben birkaç küçük özellik dışında tamamen Hades'e benziyorum. Bu da bazen insanı bezdirebiliyor" dedim.

Anna seni anlıyorum dercesine başını salladı. Sonrada:

"Eee, senin ilk tepkin ne olmuştu?" diye sordu. Gülümsedim.

"Ah, babamdan nefret etmiştim. Ne bileyim, ben Zeus'un falan kızı olmayı istemiştim. Ama şimdi olmadığım için dua ediyorum. ilk başta babamla bu yüzden kavga ettik. Lucy ve beni üç zorlu teste soktu, neredeyse ikimizde ölecektik. Sonunda anlaştık. Şu anda onun kızı olduğum için gurur duyuyorum" dedim gülümseyerek.

(Sıra senden Anna )

Stell'in söyledikleri içimi rahatlatmıştı.Sonra kendi hikayesini anlattı.

"Hmm,sonuçta babanla iyi anlaşman çok güzel bende annemle iyi anlaştım,ama şu sıralar biraz
desteğe ihtiyacı var sanırım."dedim.Stell meraklanmış gibi gözüküyordu.Kim olsa meraklanırdı,çünkü bir tanrıçanın neden desteğe ihtiyacı olsun ki?

"Neden ki?Yani tanrıça Afrodit,güzellik ve aşk tanrıçası Afrodit'in neden desteğe ihtiyacı olur ki?"
diye sordu.Tam tahmin ettiğim gibi,ama dediğim gibi kim olsa merak ederdi.

"Sanırım üvey babam tanrı Hephaistos'la sorunları var çünkü sürekli ona kızgın olduğunu seziyorum."dedim.

"Ve bu beni doğal olarak rahatsız ediyor,galiba Hephaistos annemi biraz boşlamış."dedim.Ama sonra kendime kızdım,çünkü bu meseleleri konuşmaktan sıkılmış olabileceğini düşündüm.

"Ah,Stell özür dilerim.Seni sıktım galiba"dedim.

Gülümsedim.

"Olur mu öyle şey? Babam Yeraltı ve ölüler tanrısı diye ben aşk hikayesi dinlemekyen sıkılır mıyım sanıyorsun? Hem Afrodit'in aşk hikayelerine bayılırım. Geçen yaz kampta ateşin başında onun hakkında o kadar çok şey duydum ki!" dedim. Anna rahatlamış gibi gülümsedi.

"Aslında Hephaistos meşgul bir tanrı. Sanırım Afrodit'le ilgilenmemesinin sebebi bu olmalı" dedim. Anna iç çekti. Annesinin durumuna çok üzüldüğü belliydi. Onu teselli etmem gerektiğini düşündüm.

"Üzülme Anna. Anneni az çok tanıyorum. O kendini teselli edip hayatını yaşamaya devam edebilir" dedim. Malum, 1000 yıl önce yine Hephaistos'ta beklediği aşkı bulamayınca Ares'le sevgili olmuş, gayet de mutlu olmuştu.

"Umarım öyle olur" dedi. O sırada Anna'nın elindeki cipsin bittiğini fark etttim. Onun için yeni bir tanesini çıkarttım. Ve yanında da bir kutu kola verdim. Anna bu sefer kolaya şaşırdı.

"Kola da mı var?" diye sordu.

"Favorimdir" dedim ve kendime de bir kutu çıkarttım. Karşılıklı kolalarımızı tokuşturup içerken rahatladığımı hissettim. İşte hayat buydu!

Stell gerçekten iyi bir dosttu.Cipsten sonra kola verince gerçekten şaşırmıştım ama kola iyi gelmişti.Birlikte kolalarımızı içiyorduk.Bende sessizliği bozmak için konuyu yeni melezlerden açtım.

"Kampa hergün yeni melezler geliyor,aslında ben de bir erkek kardeş istiyorum.Acaba Jen'e söylesem olur mu?"dedim.Gülümsedi.

"Bence söyle,baksana ne istese oluyor."dedi bende gülümsedim.Bir süre konuştuktan sonra havanın karardığını fark ettim.

"Stell,ben gitsem iyi olacak,yarın belki yine uğrarım.Görüşürüz."dedim ve kulübeye doğru yola çıktım.

( )