Kampın çıkışında bulduğum küçük kırmızı elması elimde tutuyordum. Bu küçük elmas için çok güzel bir fikrim vardı. Onu annemin bana hediye ettiği küçük altın kalp şeklinde ki kolyem ile birleştirecektim. Herkesten uzak bir masa şeçtim. Masada ithtiyacım olan herşey vardı. Boyumda ki altın kolyeyi çıkardım ve elmasın yanına koydum.
Ardından malzeme kutusundan ihtiyacım olan aletleri aldım ve başladım çalışmaya. Herkes bir Afroit kızının bu kadar hararetli ne yaptığını sorar gibi bana bakıyorladı ama ben onlara aldırmıyordum. İşime konstantre olmuştum ve tam o sırada küçük Ell - saırşın küçük kız - belirdi. Ne yaptığımı anlamaya çalışıyor gibi bir hali vardı. Evet, belki gerçekte değildi ya da sadece bu Dünya'ya tıkılıp kalmış bir ruhtu ama o hala bir çocuktu. Ona gülümsedim o da bana gülümsedi ve ona kolyemi gösterdim. Kalbin tam ortasına simetrik bir şekilde yerletşridğim elmas çok güzel parlıyordu. Ell, de bu güzellik karşısında dilini yutmuştu küçük ellerini çırptı ve kolyenin taşına dokundu.
Benim dışımda Ell'i kimse göremiyordu bu yüzden bana garip bakışlar ile bakanlara döndüm ve ''Ell, burada''dedim. Son birkaç haftadır Ell konusunda çok hassastım. Artık bana deliye bakar gibi bakmaları hiç hoşuma gitmiyordu. Bu yüzden yeteneğimin getirdiği bu küçük kızı bilmelerini istiyordum. Sadece üç hafta önce Ell'i suların üstünde görüyordum. Boğuluyordu ve benden yarım istiyordu. Belki de ölümü böyle olmuştu. Küçük kız düşüncelerimi hissetmiş gibi durdu ve bana o küçük mavi gözleri ile baktı. Ona sadece gülümsedim. Ardından kolyemi yeniden boynuma taktım ve oradan ayrıldım.