Yine uykumun kaçtığı bir gün,avcı kıyafetlerimi giyip sessizce kulübeden çıktım.İlk başta avlanmaya gitmek istemiştim;fakat zihnim fazla doluydu.Hatta son güzlerde hiçbir şeye yoğunlaşamıyordum.Bu yüzden plaja gitmeye karar verdim.Bir Poseidon kızının sus sesleriyle rahatlaması en doğal şey olmalıydı.Kumların üzerinde zorlukla yürüyüp denize en yakın şezlonga oturdum.Etrafımı incelemeye başladım.Plaj gece fazlasıyla tehna olurdu.Sadece uyuyamayanlar,üzgün olanlar ya da sevgililer yalnız kalmak için gelirlerdi buraya.Siyah giysilerimle zaten pek fark edilmiyor olmalıydım.Ayakkabılarımı çıkarıp şezlonga uzandım ve çantamdan mp3'ümü çıkardım.En son dinlediğim şarkı çalmaya başladı:Linkin Park,Not Alone.
I break down, fear is sinking in
The cold comes, racing through my skin
Searching for a way to get to you
Through the storm you...
Go, giving up your home
Go, leaving all you've known
You are not alone
With arms up stretched into the sky
With eyes like echos in the night
Hiding from the hell that you've been through
Silent one, you...
Go, giving up your home
Go, leaving all you've known
You go, giving up your home
Go, leaving all you've known
you are not alone
Şarkıya pek yoğunlaşamıyordum;çünkü aklımda hep 'o' vardı:Heres.Onu birkaç haftadır göremiyordum,görevde olduğu söyleniyordu.Ve ben onu en kısa sürede görmek istiyordum.Şarkıyı dinlerken gözlerimi yumdum,'o' varken ben de yalnız değildim.Ben Heres'i düşünürken,yüzüme yayılan aptal tebessümü fark etmemiştim sanırım.Yanıma gelen Lexi şaşkın bakışlarını bana dikmişti.Beni hiç böyle görmemiş olmalıydı.Hemen mp3'ümü kapadım ve şezlongda doğruldum.Ayakkabılarımı ayağıma geçirmeye çalışırken Lexi bana ''Şey...Lena.Bilirsin,melezler hep tehlike içinde yaşarlar ve her zaman başarılı olamazlar.'' dedi.Ayakkabılarımı giymeyi başardığımda şezlongdan kalkıp ona doğru yürümeye başladım.''Bunu neden şimdi söylüyorsun?'' dedim.Lexi gözlerini benden kaçırdı ve parmaklarıyla oynamaya başladı.Bunu sadece bir şey sakladığında yapardı.''Az önce kulübeye Danielle geldi,Persephone kızı olan.Heres'in sana karşı olan duygularını biliyor ve...ımmm...'' diye konuşmaya başladı;fakat devamı gelmedi.Zaten konuşmasına gerek yoktu,her şey açıkça belliydi.Heres'e bir şey olmuştu.Belki de ölmüştü.Lexi'nin elini tuttum ve ''Ona ne oldu,nerede?'' diye sordum acımı gizlemeye çalışarak.''Ogygia Adası'nda.Yaşıyor;ama geri dönemeyebilir.Ayrıca yaralarının çok fazla olduğu söyleniyor.Üzgünüm Lena.'' dedi titrek bir sesle.Hıçkırıklarımı gizlemeye çalışarak ''Önemli değil,ben bir şey hissetmiyordum zaten.'' dedim.Lexi omzumu sıvazladı ve beni yalnız bırakmak üzere kulübeye yöneldi.Birkaç adım atmıştı ki,omzunun üzerinden bana ''Bizler,kardeşlerin.Seni çok seviyoruz Lena.Sen hiçbir zaman yalnız değilsin.'' dedi.Ve arkasına bakmadan kulübeye doğru yürüdü.
O gittikten sonra yaşlarımı silip Ogygia Adası'na nasıl gidebileceğimi düşünmeye başladım.Orası haritalarda bile yoktu.Ayrıca sadece yaralı erkek kahramanlar oraya gidebiliyordu,Kalipso'nun yanına...Kıskançlık etmemeye çalışarak oraya gitme yollarını düşünmeye başladım.Aklıma bir fikir gelmişti en sonunda;fakat işe yarayıp yaramayacağını bilmiyordum.Yine de denemeye değerdi.
Annemin verdiği kolyeyi boynumdan çıkardım.Bu kolyenin kötü ruhları uzak tuttuğu söylenirdi ve tanrıların seveceği hoş bir parçaydı.Kolyemi havaya fırlattım ve o yükseğe doğru süzülürken ''Düşlerin tanrısı Morpheus!Düşlerimde Ogygia Adası'nı ziyaret etmeme izin ver ve sana adadığım bu kolyeyi kabul et!'' diye bağırdım.Kolye birden kayboldu ve göz kapaklarım ağırlaşmaya başladı.