Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Babamı İlk Görüşüm

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
April Diana Lancaster
Poseidon'un Çocuğu
Poseidon'un Çocuğu
April Diana Lancaster


Mesaj Sayısı : 115
Kayıt tarihi : 23/01/11

Babamı İlk Görüşüm Empty
MesajKonu: Babamı İlk Görüşüm   Babamı İlk Görüşüm Icon_minitimeC.tesi Şub. 19, 2011 1:55 pm

Kampta boş boş dolaşırken birden kafamın içinde bir ses duydum. "Olimpos'a gel April, sana söylemek istediklerim var." Bu derinden gelen garip ses kafamın karışmasına neden olmuştu. Ne sesin kime ait olduğu ne de Olimpos'un nerede olduğu hakkında bir fikrim vardı. En iyisi bunu kardeşlerimden birine sormaktı. Kulübeme doğru giderken yolda Isabelle'yi gördüm. O da beni gördü ve selam verdi. Yanına giderek "Merhaba Bells, sana bir şey sorabilir miyim?" Isabelle başını sallayarak "Tabi ki sorabilirsin April." dedi ve gülümsedi. Ben de onun gülümsemesinden cesaret alarak sordum. "Biraz önce kafamın içinde Olimpos'a gel diye bir ses duydum. Sence bu ne anlama geliyor? Umarım delirmiyorumdur." Bells önce söylediklerime kıkırdadıktan sonra yanıt verdi. "Merak etme April, delirmiyorsun. Bu bir mesaj, babamız yollamış olmalı. Olimpos'a, yani Empire State Binası'na gitmen gerekiyor." Şimdi kafam iyice karışmıştı. "Empire State Binası mı? Ama orasının Olimpos ile ne ilgisi var ki?" diye sordum şaşkınlıkla. Bells anlayışla gülümsedikten sonra "Olimpos, yani Tanrı ve Tanrıçalar'ın yaşadıkları yer, Empire State Binası'nın 600. katında bulunuyor." Gözlerimin şaşkınlıktan kocaman olduğuna emindim. "600. kat mı? Hem ben oraya nasıl gideceğim ki?" diye sordum endişeyle. Bells de "Çok basit. Oraya pegasusun sayesinde gidebilirsin. Üstelik istersen ben de seninle gelebilirim." dedi gülümseyerek. Sevinçle Bells'e dönerek "Bu harika olur Bells." dedim. "Öyleyse daha fazla vakit kaybetmeden pegasuslarımızın yanına gidelim." Bells bunu söyledikten sonra kolumdan tuttu ve beni Pegasus Ahırları'na doğru götürmeye başladı. Ahırlara girip pegasuslarımızı çıkarttık. Aslında başta biraz korkuyordum ama Bells beni sakinleştirmeyi başarmıştı. Sonuç olarak kazasız belasız pegasuslarımıza binmiş, havada süzülüyorduk. Her ne kadar bu kadar yüksekte olmaktan biraz korksam da bu hissin yerini hiçbir şey tutamazdı.

Empire State Binası'ndan içeri girdiğimizde Isabelle bir adamın yanına gitti. Döndüğünde elinde bir anahtar tutuyordu. Beni bir asansörün önüne getirdi. Tam asansöre biniyordum ki Bells'in gelmediğini fark ettim. "Sen gelmiyor musun Bells?" Bells başını iki yana salladı. "Hayır, buradan sonrasını kendi başına halletmelisin April." dedi. Sanırım haklıydı. Babamla ilk görüşmemi yalnız başıma yapsam daha iyi olurdu. Asansörle 600. kata çıktıktan sonra etrafıma bakındım. Biraz ileride arkası dönük bir adam duruyordu. Eğer elinde tuttuğu üçlü yaba olmasaydı onu normal bir insan sanabilirdim. Ama üçlü yaba Poseidon'un simgesiydi. Yani babamın. Bunu fark edince heyecanım doruğa çıktı. İlk kez babamı görecektim. Babam bana doğru döndü ve "Hoşgeldin April." dedi gülümseyerek. Ancak şaşkınlığımı üzerimden attıktan sonra ona "Merhaba." diyebildim. Babam yavaşça yanıma geldi, elinde bir kutu tutuyordu. Kutuyu bana uzatarak "Bunu sana vermek istiyorum." dedi. Şaşkınlığım giderek artıyordu. Babamın elinden yavaşça kutuyu aldım ve açtım. İçinde açık mavi renk, damla şeklinde parlak bir taş duruyordu. İçindeki zinciri görünce bunun bir kolye ucu olduğunu anladım. Ben bir şey diyemeden babam açıklamaya başladı. "Bak kızım, bu kolyeye dokunup istediğin şeyi düşlediğinde hemen önünde beliriverir. Kılıç, defter, kalem hatta bir külah dondurma! Sadece düşünmen yeterli." Duyduklarım karşısında donup kalmıştım. Ne yani, şimdi bu küçücük şey sayesinde istediğim her şey önümde belirecekti, öyle mi? İnanmak çok zordu. Ama bunu söyleyen bir Tanrı olunca işler değişiyordu tabi. Sonra kolyeyi incelemeye başladım. Her tarafını iyice inceledikten sonra kolyeyi boynuma taktım. Babama teşekkür etmek için başımı kaldırdığımda babam çoktan yok olmuştu bile. Malum, o bir Tanrı'ydı ve birçok işi olmalıydı. Yüzümde hafif bir gülümsemeyle asansöre binerken içimde babamı görmenin ve bana hediye vermesinin sevincini taşıyordum.


*Rp Sonu.*
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Babamı İlk Görüşüm
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Babamı İlk Görüşüm [Görev]
» Paris'i ilk görüşüm
» Babamı ilk kez görüyorum
» Babamı görüyorum
» Babamı istiyorum

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Olimpos :: Empire State Binası/Olimpos-
Buraya geçin: