Kulübede her zamanki gibi boş boş oturuyordum. Diğer kardeşlerim gibi macera meraklısı bir melez olmadığım için boş boş oturmak çok fazla canımı sıkmıyordu. Elimde kitabım onu okurken birden kapı çaldı. Kitabımı bırakıp ağır ağır kapıya yöneldim. Yine kim gelmişti, ne istiyordu? Kapıyı açmamla birlikte karşımda iki tane kızla karşılaştım. Boş gözlerle onlara baktım, benden ne istiyorlardı? "Selam Dan. Biz kulübelerimizde çok sıkıldık ve en sonunda medusanın inine gitmeye karar verdik ama iki kız biraz tehlikeli olur diye bir erkek alalım dedik ve işte burdayız." Ben bu kadar maceraya atılmamaya çalışırken onlar beni bir maceraya mı çekmek istiyorlardı? Fakat daha sonra ettikleri ısrarları görünce asla vaz geçmeyeceklerini anlayıp kabul ettim. Beş dakika zaman isteyip içeri girdim. Üzerimi hızlıca değiştirdim ve yüzümü yıkadım. Daha sonra paramı cebime koyup kulübeden çıktım. Kızlardan birinin "Hadi gidelim" demesiyle birlikte Pegasus Ahırları'na doğru yöneldik. Oraya geldiğimizde diğerlerine nereye gideceğimizi sordum. ''Buradan nereye gidiyoruz?'' Kızlardan biri konuştu, ''Los Angeles'a, Nakil Sırasında Ölüm Plakçılık'a.'' Orası neredeydi bilmiyorum ama epey garip bir yer olduğundan emindim.
Los Angeles semalarında süzülürken boş gözlerle çevreyi süzüyordum. Bu kızlar beni bir nevi zorla buraya getirmişlerdi. Ama fark etmezdi, bir kez gelmiştim, artık geri dönemezdim. Onların gösterdiği yönde alçaldım. İndiğimizde karşımda ufak bir dükkan gördüm. Buraya daha önce hiç gelmemiştim ama daha gördüğüm andan itibaren hoşuma gitmemişti. Burada garip olan bir şey vardı...