Demeter üçümüzü bir görev için çağırmıştı. Böyle bir görev hiç de kolay olmayacaktı. Sonuçta yeraltına inecek, Hades'e yakalanmadan Persephone'yi bulacak, mesajı ona verecek ve sağlam bir şekilde oradan çıkacaktık. Bunu başarma olasılığımız sıfıra yakındı ama imkansız değildi. Şimdi yeraltına nereden ineceğimize bir karar vermeliydik. Ben melezlerden duyduğum ve yeraltına giden bir yol olduğu söylenen Nakil Sırasında Ölüm Plakçılık denilen bir yer olduğunu biliyordum. ''Nakil Sırasında Ölüm Plakçılık adında bir yer varmış, Los Angeles'da. Orası yeraltının girişiymiş, oradan gidebiliriz yeraltına.'' İkisi önce bana sonra birbirlerine baktılar ve tamam der gibi kafalarını salladılar. Tamamdır, Los Angeles'a gidiyorduk. ''Tamam beyler. Hemen hazırlıklarını tamamlayın. Yarım saat sonra Pegasus Ahırları'nda buluşalım.'' Hızlı bir şekilde kulübeme yöneldim. Yarım saat içinde hemen hazırlıklarımı tamamlamalı ve ahırlarda diğerlerine yetişmeliydim. Aralarında hazırlıksız gelen bir tek bendim anlaşılan.
Kulübeye geldiğimde drahmimi kontrol ettim. Yanımdaydı. Üzerime Hephaistos çocuklarına yaptırdığım ince ama dayanıklı olan zırhı giydim. Başıma da Thor'un kaskına benzer olan kaskımı geçirdim. Bu zırh ve kask gerçekten bana yakışıyordu. Yüzüğümü ve silah olan drahmimi kontrol ettikten sonra. Yanıma biraz drahmi aldım. Oradan geçerken drahmi istendiğini duymuştum. Kulübeden koşarak ayrıldım. Geç kalmak istemiyordum. Ahırlara geldiğimde diğerlerinin beni pegasuslarının üstünde beklediklerini gördüm. Hemen bir selam verip ahıra girdim. Ahırda 3 küp şeker alıp Gölgeyele'nin yanına yürüdüm. Onları teker teker attım ve hızlıca yanına gidip başını okşadım. Ahırdan çıktığımda diğerlerinin önden havalandığını gördüm. Gölgeyele'nin üstüne atladığım gibi onları takip etmeye başladım. N.S.Ö.P.'nin yerini ben biliyordum, onlar niye önden gitmeye kalkıyorlardı?
RP'nin devamı Nakil Sırasında Ölüm Plakçılık'da.