Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Bilinçlendirme Mücadelesi / Kurgu 3.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Perseus Carter
Zeus'un Çocuğu
Zeus'un Çocuğu
Perseus Carter


Mesaj Sayısı : 1204
Kayıt tarihi : 01/01/11

Bilinçlendirme Mücadelesi / Kurgu 3. Empty
MesajKonu: Bilinçlendirme Mücadelesi / Kurgu 3.   Bilinçlendirme Mücadelesi / Kurgu 3. Icon_minitimePerş. Şub. 10, 2011 5:27 am

Ahırlara varınca sessizce kapıdan içeri baktım. Bekçi hala uyuyordu. Bu benim için çok iyiydi, kaçmak zorunda değildim. Bekçinin uyuyor olmasının verdiği rahatlıkla yavaşça Fotia’yı aradım. Bulduğumda kafasını sevdim ve birkaç adet küp şeker verdim. “Bunlara ihtiyacın olacak dostum1 Fotia’nın üzerine eyerini yerleştirdikten sonra kayışlarının sağlamlığını kontrol ettim. Artık hazırdık, Fotia’yı kayışından tutarak dışarı çıkardım. Üzerine atlarken de “Bu sefer çok hızlı gitmeliyiz Fotia, dersteki hızına ulaşmanı istiyorum” dedim. Fotia bana anlamsız bir ifade ile baktı “Cornelia, ders” gibi iki basit kelime kullandım. “Cornelia” kelimesini duyan Fotia hemen heyecanlandı. Sanırım hızlı gitmesi gerektiğini anlamıştı. Dizginleri aşağıya doğru çekerek ayağım ile popsuna hafifçe vurdum. Fotia büyük bir hızla gökyüzüne yükseldi, bu sefer derstekinden de hızlıydı. Bu hızla uçarken onu kontrol etmek zordu fakat yavaş, yavaş alışıyordum. Bu hıza alışmaya çalışarak Fotia’yı gitmek istediğim yere götürüyordum: Olimpos.

Empire State binasının kapısına gelince Fotia’dan indim. Her ne kadar uçuşumuz kısa da sürmüş olsa yere ayak bastığım için mutluydum. Fotia’nın eyerine taktığım çantamı aldıktan sonra ona yükselmesini söyledim. Fotia bu taktiğimize alışmıştı, nereye gidersek gidelim hep bu taktiği kullanıyorduk. O gökyüzüne çıkıyordu ardından benim ıslık çalmam ile geri dönüyordu. Fotia uzaklaştıktan sonra sakin adımlar ile güvenlik görevlisinin yanına gittim. Adam bana “yine ne istiyorsun” dercesine baktı. Ben de ona Küçük Tanrı Hektor’dan aldığım geçiş izni kartımı gösterdim. Adam kartı inceledikten sonra söylene, söylene bana asansör kapısını açtı. Asansöre binince kapı arkamdan kapandı, yine o sıkıcı müzik ile baş başa kalmıştım. Bir ara müzik anlayışı olan bir Tanrı şu asansöre bir el atmalıydı. Asansöre her binişimde uykum geliyordu, anlayacağınız çalan müzik gayet yavaş ve rahatlatıcı bir müzikti. Gerçi rahatlatıcı özelliği sadece Tanrılar üzerinde işe yarıyordu ama neyse. Düşünceler ile Olimpos’a varmayı beklerken bir anda asansör sallandı ve o klasik “bing” sesi duyuldu. Ardından asansörün kapıları Olimpos’a açıldı. Aslında burası çok korunaksızdı, aşağıdaki güvenlik görevlisini geçtiğin anda iş kolaydı. Bir ölümlüye gidip “pardon bakar mısınız, Olimpos’a çıkış şu asansörden tek yapmanız gereken güvenlik görevlisini kandırmak” desen büyük ihtimalle sana deli derlerdi. Gerçi ben bu “deli” lakabını birçok kez yemiştim. Düşüne, düşüne Küçük Tanrılar Mahallesine doğru ilerlemeye başladım. Artık buraya alışmıştım, yerini hemen bulabiliyordum. Gerçi buranın yolunu birkaç defa kaybolarak ezberlemiştim. Cidden, birisi buraya yön tabelaları asmalıydı. Ne olur ne olmaz belki kaybolup buradan aşağı düşebiliriz bile.

Küçük Tanrılar Mahallesine geldiğimde sokağın sonunda bulunan ve en çok güneş gören eve doğru ilerlemeye başladım. Burası sessiz ve aydınlık bir evdi, tam bir Psişik Güçler Tanrısına yakışır bir yerdi anlayacağınız. Kapının önüne gelince “umarım meditasyon yapmıyordur” diyerek kapıyı çaldım. Meditasyon yaparken bizimle konuşması için çağırdığı klonu çok korkunç bir şekilde önümüze çıkabiliyordu. Sabırla kapının açılmasını beklerken yerde bir siyahlık oluştu. Evin köşesinde bulunan tek gölgelik yerden çıkmıştı bu siyahlık. Yavaşça şekillendi, beden hatları belirginleşti ardından Hektor’a çok benzeyen siyah bir dumana dönüştü. “Ben gölge yardımcı, Hektor’a hizmet ederim. Size nasıl yardımcı olabilirim ?” Bu soruyu sanki “sizi nasıl yiyebilirim” dercesine sormuştu. Anlaşılan, Hektor en son görevde edindiği gölge hizmetkarlarını kullanmaya başlamıştı. “Ben Küçük Tanrı Hektor ile görüşmeye geldim, onun arkadaşıyım” Hayalet garip bir ses tonu ile söylediğimi tekrarladı “Arkadaş ?” Sanırım bu sözcüğü uzun zamandır duymuyordu. Belli bir süre beni süzdükten sonra bir yerden bir bilgi alıyor gibi garip, garip kaş, göz hareketleri yapmaya başladı. Yüz ifadesi düzeldiğinde “Selam dost Pers, içeri gel” dedi. Sanırım bunu Hektor söylemişti, temkinli bir şekilde kapıdan içeri girdim. Hektor yine bağdaş kurarak oturmuştu. Bu sefer etrafında onu bir çember şeklinde saran mumlar vardı. Yaklaşık olarak on adet mum onu çevreliyordu. Hektor’un her nefes alışında mumların hepsi güçleniyor, her nefes verişinde mumların hepsi eski haline dönüyordu. Tabii bu sırada yaptığı garip el işaretlerini saymıyorum bile, gerçi artık onun elleri ile garip işaretler yapmasına alışmıştım. Sanırım bu işaretler enerji kontrolü için kullanılıyordu. Neyse, kafamı bunlarla yoramazdım. Kısık ve Hektor’u rahatsız etmeyecek bir ses tonu ile “Gaia kim ?” diye sordum. Sorumun üzerine tüm mumların üzerindeki ateşler titremeye başladı. Sanırım bu söylenmemesi gereken bir addı. Hektor sorumu algılayınca birkaç mantra söyleyip meditasyonunu bıraktı. Ardından konuşmaya başladık.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Hektor Carter
Küçük Tanrı
Küçük Tanrı
Hektor Carter


Mesaj Sayısı : 178
Kayıt tarihi : 27/01/11

Bilinçlendirme Mücadelesi / Kurgu 3. Empty
MesajKonu: Geri: Bilinçlendirme Mücadelesi / Kurgu 3.   Bilinçlendirme Mücadelesi / Kurgu 3. Icon_minitimePerş. Şub. 10, 2011 5:30 am

Perseus beni ziyarete gelmişti. Tam sırasıydı(!) güzel bir meditasyon yapıyordum. Büyük ihtimal meditasyonu bozmak zorunda kalacaktım, umarım konuşucağı önemli bir konudur. Onu kapıda beklemesi için emrimdeki gölgelerden birini yollamıştım. Pers’ün önemli bir sorunu olduğunu fark edince de onu içeri almıştım. Meditasyonun ortasında gelmiş ve bana Gaia’nın kim olduğunu sormuştu. Gaia adı anıldığı anda bedenimi bir ürperti sardı. Sanki soğuk bir rüzgar yemişim gibi tir, tir titremeye başlamıştım. Pers bana böyle önemli bir şey sormaya gelmişse kesin kötü bir şeyler oluyor demekti. Meditasyonumu mantralar söyleyerek bitirdikten sonra Pers’e döndüm
“Onun adını ağzına almazsan sevinirim, lütfen onun adını söylemeden konuşmaya devam et. “G” desen anlarım”
“Peki, tamam. Neden G’nin tam adını söylememi istemiyorsun ki?”
“O hakkında konuştuğumuz G, tüm Tanrıların ve Titanların anası. Bunu lafın gelişi olarak söylemiyorum, cidden onların annesi”
“Bu G kötü biri mi? Yani bize zararı dokunur mu?”
“Önceden olsa bize zararı dokunmazdı fakat şu sıralar kendisi kızgın, her an her şeyi yapabilir. Buna Tartarustaki ölüleri diriltmekte dahil”
“Peki, sence bu G uyanışta olsa neler olurdu? Kötü mü olur?”
“Ağzını hayra aç Pers, aman ha. G’nin uyanışta olması çok kötü olurdu. Neyse daha fazla hakkında konuşmayalım, zaten pek bir bilgim de yok”
“Peki tamam, yardımların için teşekkürler ben gitsem iyi olacak” dedi Pers ve vedalaşıp çıktı. Acaba bu çılgınca fikre nereden kapılmıştı. Umarım sadece bir fikirdir, eğer daha fazlasıysa çok kötü olurdu. Gözlerimi kapattım ve rahatlamaya çalışarak meditasyonuma tekrar başladım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Perseus Carter
Zeus'un Çocuğu
Zeus'un Çocuğu
Perseus Carter


Mesaj Sayısı : 1204
Kayıt tarihi : 01/01/11

Bilinçlendirme Mücadelesi / Kurgu 3. Empty
MesajKonu: Geri: Bilinçlendirme Mücadelesi / Kurgu 3.   Bilinçlendirme Mücadelesi / Kurgu 3. Icon_minitimePerş. Şub. 10, 2011 5:35 am

Demek Gaia’nın uyanışı çok kötü olurdu, eğer Kheiron’dan duyduklarım doğruysa çok kötü şeyler olacak gibi görünüyordu. Bu kadar bilgi bana yetmezdi, daha çok şey öğrenmeliydim. Kafamdaki sorular hala tatmin olmamıştı, daha fazla yanıt bulmalıydım. Kime sorabilirdim ki bunu? Olimpos Konseyinden birine sormalıydım, fakat kime? Athena mı? Yok, ona sorsam kesinlikle beni geçiştirirdi. Zeus mu? Yok, o da benimle ilgilenmezdi. Aslında Hermes bana yardımcı olabilirdi fakat ona ulaşabileceğimi sanmıyordum. Kim olabilirdi başka kim, kim? Olimpos sokaklarında düşünceler içine yürüyordum. Hala kime sorabileceğimi bulamamıştım. Derken aklıma ailem geldi, tabi ya babamdam yardım isteyebilirdim. Babam bana her konuda yardımcı olurdu. Sonuçta o benim babamdı. Günün bu saatinde nerede olurdu ki o? Büyük ihtimalle tamirhanesindedir. Başka nerede olabilirdi ki, onu sadece orada bulabilirdim galiba. Hızlı adımlarla Olimpos Sokaklarında babamın Tamirhanesini aramaya başladım. Birkaç kez yolda kayboldum, çoğu kez asansörüm oraya geri dönmek zorunda kaldım. Bu babamın Tamirhanesi çok uzak bir yerde olmalıydı. En son umutsuzca sokaklarda yürürken bir adama çarptım. Daha doğrusu bir tanrıya. Bu çarptığım küçük bir tanrıydı, kendisini tanımıyordum. "Pardon, Hephaistos'un Tamirhanesini nerede bulabilirim ?" diye sordum. Küçük tanrı bana garip bir yol tarif etti. Cidden babamın Tamirhanesi uzak bir yerdeydi. Küçük Tanrının tarifi üzerine Tamirhaneye doğru ilerlemeye başladım.

-Devamı Tanrı Hephaistos'un Tamirhanesinde-
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Bilinçlendirme Mücadelesi / Kurgu 3.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Bilinçlendirme Mücadelesi / Kurgu 3.
» Bilinçlendirme Mücadelesi / Kurgu 3.
» Bilinçlendirme Mücadelesi / Kurgu 3.
» Bilinçlendirme Mücadelesi / Kurgu 3.
» Bilinçlendirme Mücadelesi Özel Görevi/ Perseus Grace

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Olimpos :: Olimpos Şehri :: Küçük Tanrılar Mahallesi-
Buraya geçin: