Tanrıça ebeveynim, yani Tanrıça Demeter beni sahiplendikten sonra kulübeme gittim. Kapının önünde biraz duraklayıp derin bir nefes aldıktan sonra yavaşça kapıyı tıklattım. Kapı, çok beklememe gerek kalmadan açıldı. Karşımda kardeşim olduğunu tahmin ettiğim açık kahverengi, sarıya çalan, saçları ve güven veren kahverengi gözleriyle bir kız durmuş, merakla bana bakıyordu. O an kendimi tanıtmam gerektiğini hatırladım. "Merhaba, ben Abigail. Kampa yeni geldim ve Tanrıça Demeter'in kızıyım. Demeter Kulübesinin burası olduğunu söyledil-" Sözlerim karşımda duran kızın sevinç çığlığıyla yarıda kesildi. "Mitch, Leslie buraya gelin, yeni bir kardeş gelmiş !" Ben ona şaşkın şaşkın bakınca da "Ah, sana kendimi tanıtmayı unuttum. Ben Maya Marie Collins. kulübe lideriyim." dedi gülümseyerek ve elini uzattı. Onun uzattığı elini sıkarken Maya'nın seslendiği kızlar da gelmişlerdi. Onlar da bana kendilerini tanıttıktan sonra beni içeri davet ettiler. İçerisi tam da Demeter Kulübesi'ne yakışır biçimdeydi. Yeşil tonları ağırlıktaydı ve içeride bir sürü bitki vardı. İşte bunu çok sevmiştim. Bana biraz bisküvi falan ikram ettikten sonra odamı gösterdiler. Leslie "Bu odada birlikte kalacağız, kardeşim." dedi. Beni hemen benimsemelerine çok sevinmiştim. Odada bir tane yeşil renkli çok şeker bir ranza vardı. Sevinçle kardeşlerime dönrek "B-ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Bu odaya bayıldım !" dedim. Kardeşlerimle birlikte eşyalarımı yeni odama yerleştirdikten sonra onlarla daha fazla tanışmak ve kaynaşmak için salona geçtik. Onları daha yakından tanımak için sabırsızlanıyordum.