25- Tüm kamp geçirilen mutlu bir akşamın rp'sini yazacaksın.
Mekan: Amfitiyatro
Katılacaklar: Tüm kamp
Anlatıcı: Lucy.
Stell ile Atlas'ın yanından dönmemizin üzerinden fazla zaman geçmemişti. Tüm kamp güzelce yemeğimizi yemiş -bugünün bulaşıkçısına acıyorum doğrusu- kamp ateşimizin etrafına toplanmıştık. Artık yazın sonlarına yaklaştığımızdan, herkes bu güzel saatlerin kıymetini daha iyi biliyor gibiydi. Heyecanımızın dorukta olduğunu da anlamıştım çünkü sihirli kamp ateşimiz metrelerce yükselmiş, kıpkırmızı parlamaktaydı.
Hep beraber antik Yunan şarkıları mırıldandık, mutluca ritim tuttuk. Gökyüzünü milyonlarca yıldız ve Tanrıça Artemis'in yönettiği ay süslüyordu. Sevinçten içi içine sığmayan tek kişi ben olmadığım için mutluydum. Stell, yanıbaşımda oturmuş sırıtışına engel olamıyordu, yarın ölü arkadaşı Luke'u ziyarete gitmesi gerektiğini düşünüyordu. Rose ve Robyn'inki ise bambaşka bir heyecandı, yarın birbirlerini anneleri ile tanıştıracaklardı!
Jenny, babasının ona son armağanı olan kolyeyi denemek için, karşısına bir canavar çıkmasını ümit ediyordu. Apollon kızları Crist ve Ange ile Artemis avcısı Sat, dün gece yaptıkları çılgın partiyi düşünüyorlardı, Ange bir yandan da yarın ok atma sahasına giderken ne giyeceğine kafa yoruyordu. Ares kızı Mia, heyecanla yarının gelmesini bekliyordu, çok iyi olduğu kılıç sanatında kendini daha da fazla geliştirmek için can atıyordu.
Hades'in oğlu Hector, mutluluktan neredeyse ağlayacaktı: kardeşleri Stell ve Robyn saatlerdir kavga etmemişlerdi. Alex, yeni icatlarına kafa yoruyordu ama aklının magazinsel tarafı, babasına Afrodit ile barışmasını söylemekle doğru mu yaptığını ölçüp tartmaktaydı.
Kardeşim Dia, yeni geldiği yuvasına ve hayatındaki çalkantılara alışmaya çalışıyordu ama kendini evinde hissettiği ve yakın arkadaşlar kazandığı için mutluydu. Bugün annemizin karşısına çıkıp ona 'hoşgeldin' dediği an, bir saniye olsun aklından çıkmıyordu.
Kısacası, tüm kampın düşünceleri ayrı telden çalıyordu ama ortak bir noktamız vardı; hepimiz çok mutluyduk.
Ben mi? Diğerlerinin zihinlerini okumak daha da mutlu olmamı sağlamıştı ama içimdeki hafif hüzün dalgasına engel olamıyordum. Kampın sonu yaklaşıyordu yani, sıkıcı bir yatılı okul yılı daha gelip çatmıştı. Yarından itibaren yavaş yavaş bavulumu toparlamaya başlayacaktım.
Bunları düşünmemeye karar verdim, daha kamp bitmeden önce önümüzde harika bir veda partisi vardı. Bu öyle bir parti olacaktı ki, kesinlikle bin yıl sonranın mitoloji efsanelerinde boy gösterecek, tüm duyanları hayrete düşürecekti. Düşünsenize, Olimpos konseyindeki Tanrı ve Tanrıçalar, eğlence fanatiği satirler, sevimli nemfler, biz kalıbına sığamayan melezler, herşey harika olacaktı!