Bugün New York’ta birkaç işim vardı. Bunun için New York’a gidecektim. Erkenden uyandım ve yatağımdan kalktım. Hemen banyoya giderek elimi yüzümü yıkadım. Uykum yeterince açıldığında banyodan çıktım ve dolabımım kapısını açtım. İçinden bir kıyafet ve pantolon çıkardım. Üzerimi giyindikten sonra aynanın karşısına geçtim. Saçımı ve makyajımı yaptıktan sonra çantamı hazırlamaya başladım. İçine gereken her şeyi koyuyordum. Nektar, ambrosia… Hızlıca çantamı aldım ve odamdan çıktım. Ağabeylerime görünmeden kulübemden de çıktım ve doğruca pegasus ahırlarına doğru gittim. Ortalıkta kimse görünmüyordu. Herkes uyuyor olmalıydı. Hiç ses çıkarmadan pegasus ahırlarına vardım ve doğruca Troya’nın yanına gittim. Onu okşayarak bugün yapacaklarımızı anlattım. Kişneyerek beni onayladı. Gidip küp şeker aldım ve Troya’ya yedirdim. Sonrada onu ahırdan çıkararak hazırladım. Her şey tam olunca üzerine bindim ve sessizce havalandık. Yeteri kadar havada olunca uçmaya başladık. Havada bir kuş gibi süzülüyorduk. Rüzgar üzerime üzerime geliyordu ama hiç aldırmıyordum. Uzun bir süre daha uçtuktan sonra New York’a geldik ve uygun bir yer bulunca aşağıya inişe geçtik. Yere bastığımızda Troya’dan indim ve “Gidebilirsin dostum. İhtiyacım olursa seni çağırırım.” dedim. Troya bir kez kişnedikten sonra uçmaya başladı. Gözden kaybolasıya kadar onu izledim. Sonra yürümeye başladım. Fazla yürüyemeden cep telefonum çaldı. Başta bu sesin nereden geldiğini anlayamadım ama sonra cep telefonumu açık unuttuğumu anladım. Çantamdan telefonu çıkardım ve açtım. Arayan Julia’ydı. Nerde olduğumu merak etmişti. Ona biraz işim olduğunu ve New York’ta olduğumu anlattım. Sonra da telefonu kapatıp çantama attım. Konuşmayı kısa kesmeye çalışmıştım. Çünkü ne kadar çok konuşursam o kadar çok canavar benim izimi bulurdu. Yürümeme devam ettim. Buradan hemen uzaklaşmam gerekiyordu. En azından içimden bir ses böyle diyordu. Sokağın tam sonuna gelmiştim ki uzakta bana doğru gelen bir grup canavar gördüm. Sanırım bunlar drakondu. Arkamı döndüm ve koşamaya başladım. Savaşmak istemiyordum. Ancak başka üç drakon bu taraftan da önümü kesti. Artık savaşmaktan başka çarem kalmamıştı. Kılıcımı çektim ve savaşa başladım. Üçüyle aynı anda uğraşıyordum. Birinin kafasını kesmeyi başardım. Drakon anında buharlaştı. Sonra diğer iki canavarlara zarar vermeye başladı. En sonunda diğer grup gelmeden bunları öldürmeyi başardım. Hemen diğer gruba saldırmaya başladım. Bunlar iki kişiydi. Dolayısıyla da diğerine göre zorlanmadım. Kısa bir süre kılıç salladıktan sonra ikisini de yok ettim. Geriye iç canavar kalmamıştı ama eminim ki birazdan buraya başka canavarlarda gelecekti. Saatime baktım. Çok geç kalmıştım. Artık gitmeme gerek yoktu. Troya’yı çağırdım. Biraz bekledikten sonra Troya geldi. Hemen üzerine bindim ve uçmaya başladık. Kampa geri dönüyorduk.