Kampta dolaşıyordum. Fakat bir süre sonra bazı çığlıklar duydum ve o yöne yöneldim. İlerledikçe sesler artıyordu ve aralara at kişnemeleri de karışıyordu. Sesler Pegasus Ahırları'ndan geliyordu. ''Sanırım bir pegasus karışıklık çıkardı.'' diye geçirdim içimden. Fakat önümden birinin uçarak geçmesiyle işin ciddi olduğunu anladım. Onu takip eden ses ise öfkeli bir nefes sesiydi. Soluma baktığımda etrafını birkaç kişinin çevirdiği bir pegasus gördüm. Bembeyaz renkliydi fakat yeleleri siyahtı. Güçlü bir pegasusa benziyordu, yanına gelen herkesi bir kenara fırlatıyordu. O diğerleriyle uğraşırken ben onlara yardımcı olabileceğimi, onun arkasından dolaşarak fark ettirmeden onu yakalayabileceğimi düşündüm. O benim onun üstüne binmiş olmamın şaşkınlığıyla bir şey yapamayacak, diğerleri de onu yakalayacaktı. Yavaş yavaş yaklaşırken kendimi heyecanlı hissediyordum. Pegasusun üstüne zıplayıp tüm gücümle boynuna sarılmıştım. Pegasus tam da düşündüğüm gibi çok şaşırmıştı ama hareketsiz kalmamış, güçlü kanatlarını açarak yükselmişti. Herkes şaşkınlıkla bakarken ben o pegasusla göğe doğru yükseliyordum.
Pegasus yükseldikçe yükseliyordu. Benim ona söylediğim güzel sözlere, aşağıdakilerin bağırmasına rağmen durmuyordu. Ben ise korkuyla onun boynuna sarılmış, kötü sonumu bekliyordum. Bir süre daha yükseldikten sonra beni üstünden atmaya çalıştı. Ben bütün gücümle ona sarılmış, bırakmamaya kararlıydım. Fakat o birden dalışa geçip bir süre indikten sonra aniden yükselince dengemi kaybettim ve ellerim gevşedi. O da bunu fırsat bilip beni üstünden attı. Gökten yere hızla düşerken düşündüm, bir pegasus tarafından mı öldürülecektim? Kamp uzaktan görünmeye başlayınca beni görenler çığlık atmaya başladılar. Elimden bir şey gelmeyeceği için gözlerimi kapattım. Az sonra yere düşüp ölecektim. Ölmek nasıl bir duyguydu acaba? Ben bunları düşünürken aniden bir şey beni kavradı. Ne olduğunu anlamak için baktığımda az önce beni üzerinden atan pegasus olduğunu gördüm. Az önce beni öldürmek istemişti, niye şimdi kurtarmıştı ki? Ben de üzerinden düşmemek için ona sıkıca tutundum. Aşağıya indiğimizde birçok kişi beni alkışlıyordu. Ben ise yan bir şekilde durduğum pegasustan indim ve iner inmez de kustum. Bir günde bu kadar hareketlilik miğdemi bulandırmıştı. Ben kustuktan sonra pegasus arkamdan gelip bana burnunu sürttü. Ben de arkamı dönüp ona baktım. Az önce yaptığı şey için üzgün gibi görünüyordu ve sanırım özür diliyordu. Ben de gülümseyerek başını okşadım. ''Hiç önemli değil. Ama illa kendini affettirmek istiyorsan, benim pegasusum olabilirsin.'' O buna karşılık sevinmiş gibi göründü ve beni ittirip yere yıktı. Ben ise kahkahalar atıyordum. İşte, istemeden bir pegasus edinmiştim. ''Madem kabul ediyorsun, sana bir isim bulmak gerek. Beyaz bir gövden var ve bir tek yelelerin siyah. Gölgeyele nasıl bir isim?'' Olur der gibi kişnedi. Ben yine güldüm, iyi ki buraya gelmiş ve bu pegasusu zapetmeye çalışmıştım. Onu ahırdaki yerine götürdükten sonra kulübeme doğru yöneldim. Biraz dinlenmek iyi gelecekti...