"Jess, Jess uyan...". Sandy' nin beni yavaşça dürtmesiyle uyandım. Ah tanrım yine derste uyuyakalmışım. Kafamı yavaşça kaldırmamla tarih öğretmenimle göz göze gelmem bir oldu. Bayan Nomsen başımda dikilmiş bana bakıyordu. Her zaman olduğu gibi beni azarlamaya başladı... Ahh sanırım yaklaşık 5 dakikadır azarlıyor. Bu kadın her seferinde söyleyecek bu kadar sözü nereden buluyor? Lafını kesip " Bayan Nomsen! Rica etsem dersten atma bölümüne geçsek?" dedim. Bayan Nomsen öfkeden kudurmuştu. "Seni ukala şey! Benimle bu şekilde konuşmaya nasıl cüret edersin!" diye bağırmaya başladı. Sıkıntıyla gözlerimi devirdim. Umursamaz tavrım Bayan Nomsen'i çileden çıkarmıştı. "Seni saygısız! Hemen çık dersimden!" diye bağırdı. Kalktım ve sınıf kapısına doğru yürümeye başladım. Arkamdan söylenmeye devam ediyordu. Sınıftan çıktım koridorda yürümeye başladım.
Hiç bir zaman "iyi çocuk" olmadım. Umursamaz biriyim. Yani böyle olmak daha kolay. Haksızlık etmeyin babasını hiç tanımamış biri olarak gayet iyi biriyim. Ayrıca annemin geçen yıl öldüğünü düşünürsek gayet iyiyim. Neyse bu konular hiç hoş değil konuşmaya bile değmez. Annem nasıl mı öldü? Annemle bindiğimiz uçak düştü. Yalnızca o öldü! Ben ağır yaralı olarak kurtuldum, ağır yaralılar vardı ama annem öldü... Sahip olduğum tek insan öldü. Ama annem binmek istemediğini söylemişti, çok ısrar etti binmemem için ama onu dinlemedim gelmezse yalnız bineceğimi söyledim neden istemediğini söylemesini istedim. Zamanı gelince anlatacağını söyledi. Ama onu dinlemedim inat etmiştim bir kere uçağa binecektim annem beni yalnız bırakamayacağını söyledi ve... Sonuç olarak inadımın bedelini ağır ödedim, annemi kaybettim. Ölümden döndüm... Ama çok sevgili babam baş sağlığına bile gelmedi ben yaralıyken nasıl olduğumu merak bile etmedi, ortada kaldığımı düşünmedi. Haberi yok diyeceğim ama imkansız her yerde haberi çıktı her yerde annemin öldüğünü söylediler. Mutlaka haberi vardı ama merak edipte gelmedi bile...
Şu an yurtta kalıyorum. İnanın güzel bir yer değil.
Çalan zil kafamdaki düşünceyi dağıttı. Sandy yanıma geldi " Jessi Bayan Nomsen seni sınıfta bırakmayı düşünüyor ondan özür dilesen iyi olur" dedi. "Sandy, Biliyor musun umurumda değil! O kadının dersi de kendi de çok sıkıcı! Unut gitsin Özür falan dilemeyeceğim." diye cevap verdim. "Tamam Jessi... Ben yalnızca seni düşünmüştüm" dedi üzgün bir ses tonuyla. "Bay bay Sandra" dedim soğuk bir tavırla ve yanından uzaklaşmaya başladım. Hayır, ben kötü biri değilim. O kız bana yardım etmek istemiyor. Beni takmıyor bile... Arkamı dönüp Sandy' ye baktım. Evet, tam tahmin ettiğim gibi "popüler kızlar"a yalakalık yapıyor. İşte tam da bundan söz ediyorum o tam bir yalaka!
Yurt odama Geldiğimde Julia yatmıştı. Saat 20.00 yi gösteriyordu. Bir saat sonra uyumamız için görevliler odamıza gelecek... Julia böyle erkenden uyumazdı hatta erkenden bizi uyutmaya gelenlere söylenip dururdu. Ama bunu düşünecek vakit yok uzun zamandır planladığım şeyi yapacağım. Bu sıkıcı ve kural dolu yerden kaçacağım. Annem den kalan para ile gideceğim. Düşünürken uyuyakalmışım.
Ertesi gün uyanıp Julia ile birlikte kahvaltı ettik aramız çok iyi olmasa da o tek arkadaşım. Kahvaltıdan sonra herkes okula gitti ben ise okula gider gibi yurttan çıktım ve bir taksiye bindim. Otele gitmek istediğimi söyledim. 100 metre kadar gitmiştik ki bir aracın bizi takip ettiğini fark ettim. Taksi şoförü de fark etmişti. Hızlandı. Ama biz hızlandıkça arkamızdaki araba daha da hızlanıyordu. Taksi şoförü otelin önünde durdu para dahi almadan beni indirdi ve hızla kaçtı. Peşimizde ki araç otelin önünde durdu ve içinden esmer sakallı ama benim yaşlarımda gözüken biri çıktı bana doğru yürümeye başladı. " Merhaba Jessica konuşalım mı?" dedi. "Kimsin sen?" dedim korktuğumu belli etmemeye çalışarak. " Seni canavarlardan önce bulmam çok iyi oldu gel konuşalım" dedi. Neler saçmalıyor bu aklını kaçırmış olmalı canavar da neyin nesi? "Hayır seni tanımıyorum beni rahat bırak!" dedim. Bu adam tam bir deli! " Bana izin ver seni korumalıyım Jess" dedi. Otelin lobisine oturduk. "Jessica çok acele oldu ama bunu bilmen gerek melez kampına gitmelisin burda güvende değilsin. Canavarlar kısa bir zaman sonra peşine düşecektir" dedi ve cevap vermeme fırsat bile vermeden konuşmasını sürdürdü. " Jessica sen bir melezsin. Anlatacaklarım inandırıcı gelmese de gerçekler bunlar... Baban bir olimpos tanrısı ve sen bir melezsin." dedi. Ve pantolonunu indirdi! Ahh tanrım bu imkansız gerçek olamaz nasıl bir saçmalık bu? Bu adam bir keçi mi? " SEN BİR KEÇİ MİSİN?" diye bağırdım! Herkes bana delirmişim gibi bakıyordu... Daha kısık bir sesle "Onlar bunu göremiyor mu?" dedim. "Ben bir keçi değil bir satirim Jess. Onlar sis yüzünden hiç bir şey göremezler sana her şey açıklanacak ama güvende olman için melez kampına gitmeliyiz" dedi. Olanlardan sonra inanmaya başlamıştım. Mitoloji gerçekti...
Melez kampı denen yere geldiğimizde bizi Kheiron diye biri karşıladı. Tekerlekli sandalye de gayet insana benziyordu. "Sen de keçiye dönüşebiliyor musun?" dedim. "Hayır Jess ben bir sentorum" dedi. Sandalyeden kalktı ve yarı at bir adama dönüştü. Tam bu sırada başımın üstünde bir şekil belirdi. Parlak ve ışıklı bir üçlü yaba... Kheiron önümde eğilerek Poseidon kızı olduğumu resmi bir dille söyledi. Şaşkınlıktan dilimi yutacaktım. Bir gün içinde yaşadıklarım çok fazlaydı. Ama mitoloji gerçekti ve babam bir tanrı...