Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Jessica Adams2

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Cassandra Masen
Thanatos'un Çocuğu
Thanatos'un Çocuğu
Cassandra Masen


Mesaj Sayısı : 4293
Kayıt tarihi : 18/09/10

Jessica Adams2 Empty
MesajKonu: Jessica Adams2   Jessica Adams2 Icon_minitimePaz Ekim 31, 2010 11:17 am

Normal bir okul günü.. Sabah çalan saatin o tiz sesiyle uyandım. Göz kapaklarım ağır bir şekilde açılırken kapatmak için saatin düğmesini arıyordum. Zaman geçtikçe o tiz ses başımı ağrıtmaya başlıyordu. Sonra üvey annemin bana bağıran sesi duyuldu. "Jess, hemen kalk! Okula geç kalacaksın!" Onun o iğrenç sesine karışan tiz saat sesi artık sinirlerimi bozmaya başlıyordu. En sonunda saati alıp duvara fırlattım. Duvara çarparken parçalanışını izlemek o an günün en iyi kısmıydı. Üvey annem tekrar bağırmaya başlayana kadar bir süre kendime gelmek için yatakta oturdum. "Neler oluyor yukarıda? Yine saati mi kırdın Jessica? Bu kaçıncı saat kırışın?! Biz parayı yerde mi buluyoruz?!" o an ona evet diye bağırmak istedim. İnsanlar yere para düşürebiliyordu ve sen de onu görüp alıyorsun. Ama demedim. Babamı üzemezdim. O nasıl olduysa bu kadını seviyordu ve ne yazık ki ben de sevmek zorundaydım. Benden bir yaş küçük olan üvey kardeşim Aaron, okumak için gittiği yatılı okula bunu da götürseymiş ya. Ama olmaz ki. O kalıp bana hayatı zehir etmeli. Yoksa yaşamasının bir anlamı kalmaz. Tam o anda kapı açıldı ve oldukça sinirli görünen üvey annem içeri girdi. "Sen hala yatakta mısın? Kalk artık! Baban çıkıyor ve gitmeden önce seni görmek istiyor." o an üvey annemin beni kaldırmasını beklemeden yataktan fırladım ve koşarak aşağı indim. Babam kapıda ayakkabısını giyiyordu. Yine iş, yine toplantı. Bana çok az zaman ayırabiliyordu ve ben de onu çok özlüyordum. Sessizce yaklaşıp birden ona sarıldım. Neredeyse ikimizin de düşecek olması gülmemizi sağlamıştı. "Hey, böyle yapma. Bir gün ikimiz de yere kapaklanacağız" dediğinde gülümsedim. İşte böyle şakacı bir adamdı babam. Parmağımla burnuna vurduktan sonra "Peki babacık" dedim. O ise son bir kez bana sarıldı. Üvey annemi öperken bakışlarımı sadece babamın üzerinde tutmaya özen gösterdim ve kusmamak için kendimi zor tuttum. Babam gittikten sonra bana söylenen üvey anneme aldırmadan odama çıktım. Odama çoğunlukla kahverengi tonları hakimdi. Duvarlarda sevdiğim şarkıcının ve bazı filmlerin posterleriyle birlikte, aile fotorafları ile bazı doğa resimleri asılıydı. Duvar yeşil renklerine boyanmışken, dolabım, yatağım ve halım kahverengiydi. Çalışma masam yine yeşil tonlarındaydı. Üstünde babamla benim resmimiz, kalemlik ve bazı ders kitaplarım vardı. Hiçbir işime yaramadıkları ise ayrı bir konuydu. Bende ne yazık ki disleksi ve DEHB hastalıkları var. Bunlar yüzünden okulda derslerim kötü. Üvey annem çalışmadığın için diyor ama babam bu konuda bana hiç yüklenmiyor. Sanki bir şeyler biliyormuş gibi...

Dağınık olan odamda dolabımı açıp kıyafet seçmeye başladım. En sonunda siyah kolsuz bir t-shırt ve kot pantalon giydim. Akşam hazırladığım çantamı alıp dışarı çıktım. Yolda yürürken bir an boş bulunup çevreme bakındım. İçime izlendiğime dair bir his doğmuştu ama ben çevreme bakınır bakınmaz bu his yok oldu. Omuz silktim ve okula doğru yürümeye devam ettim..

Vardığımda dolabıma doğru yürüdüm. Ama bir şey durmama neden oldu. Dolabımın kenarına bir kağıt tutturulmuştu. Gizli hayran diye düşünmeme rağmen kağıdı alıp okumak için açmamla birinin omzuma dokunması bir oldu. Küçük bir şok çığlığı attım ama en yakın arkadaşım olan Valentine'yi görünce rahatladım. "O elindeki ne?" diye sordu meraklı bir şekilde. Ah Val. hiç değişmeyeceksin.. diye düşünmeme rağmen "Bilmiyorum şimdi okumak üzereydim." dedim ve açıp yazılanları okudum. Tehlikedesin, okul çıkışını bekleme, bu kağıdı okur okumaz starbucksın önüne gel "Neymiş?" diye sordu Val , hala yazılanı okumaya çalışıyordu. "Bir deli saçmalığı, dinle ben kendimi kötü hissediyorum. Revire gidip geleceğim tamam mı?" diye sordum. Val'in arkamdan bakan endişeli bakışlarını görmezden gelerek revire gidiyormuş gibi yaptım. Kimsenin beni görmediğinden emin olduktan sonra okuldan çıktım ve nottaki yere doğru koşmaya başladım. Normalde böyle şeylere inanmazdım ama iç sesim bana o kağıtta yazılan şeyleri yapmam gerektiğini söylüyordu. O anda sabah başlayan izlenme hissi daha da güçlendi. Çevreme bakınmama rağmen kimse yoktu. Çevremdeki insanları önemsemesem kimsin? Neredesin? diye bağırırdım ama kimsenin deli olduğumu düşünmesini istemiyordum. Belki de bu bana yapılan bir şakaydı. Okula dönmem gerekiyordu. Okula dönmek için yürümeye başladığım sırada birden kendimi ıssız bir sokakta buldum. Hangi ara gelmiştim ben buraya? Geri döneceğim sırada bir el ağzımı kapattı. Sonra bayılmışım.

Uyandığımda yatakta yatıyordum. Çevremde inlemeler ve yatıştırıcı şeyler söyleyen insanların sesini duyuyordum. Hemen kalkıp çevreme bakındım. Sanırım bir revirdeydim. Ama neden? Babam neredeydi? Üvey annemi görmeye bile razıydım. O sırada yanımda dikilen koyu tenli birini gördüm. Bana bakıyordu ben de ona. O anda nerdeyse çığlık atacaktım. Bacakları yerine.. Toynakları vardı! "Sen.. Sen nesin?!" diye sordum, biraz öfkeli, biraz meraklı, biraz ise korkmuş bir şekilde. Bana tedirgin bir şekilde gülümsedi. Sanki onu yumruklamamı bekliyormuş gibiydi. "Ben Klak." o anda beni bir gülme krizi tuttuğu için devam etmedi. Ne yapabilirdim ki? Klak ismi çok komikti. "Hey bu isim satirler arasında çok moda bi kere." dediğinde gülmem yerini şaşkınlığa bıraktı. "Ne? Satir mi? Güldürme beni. Biz şimdi neredeyiz? Tiyatroda falan mı? Yoksa hayal mi tüm bunlar" dedim. Satirler mitolojideki yarı keçi yarı insan yaratıklardı ama bunun gerçekte olması imkansızdı. "Bak seni buraya ben getirdim. Bayılttığım için üzgünüm ama seni ikna etmekle uğraşsaydım bir furia ikimizi de öldürecekti, tamam hayal gibi geldiğinin farkındayım ama bunların hepsi gerçek. Gel sana çevreyi göstereyim. Ondan sonra gerçek mi hayal mi bir karara vararsın." Bu sözlere gülüp geçerdim ama sözleri mantıklı gelmişti. Revire benzeyen yerden çıkmadan önce son bir soru sordum. "Bir saniye, burası neresi?" bu soruyu yeni sormuş olmama gülerek "Melez Kampı, Yarı Tanrıların eğitildiği yer." "Bekle neresi dedin?" o ise sadece "Görürsün" dedi ve beni dışarı doğru çekti.


yükseltmek için yazdım^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://camelot.hareketforum.org/
Athena
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Athena


Mesaj Sayısı : 5210
Kayıt tarihi : 16/08/10

Jessica Adams2 Empty
MesajKonu: Geri: Jessica Adams2   Jessica Adams2 Icon_minitimePaz Ekim 31, 2010 11:45 am

Yeni rp puanı: 90, tebrikler.


/Admin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://olimpos.my-rpg.com
 
Jessica Adams2
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Jessica Adams
» Jessica Adams
» Jessica Croft
» Jessica Croft (2.Rp)
» Jessica de Prada

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Karakter :: Karakter Oluşturma :: Rp Puanı Belirleme-
Buraya geçin: