Tumu ardına bakmadan koşuyordu.Çünkü biliyordu ki ardına bakacak olursa çok gerçekçi bir heykele dönüşecekti.Tumu hem ağaçların arasında koşmaya çalışıyor,hem de:
"Neden tüm belalar beni bulur yahu?"
diye düşünüyordu.Aslında gerçektende küçüklüğünden beri belaları mıknatıs gibi çekmekte üstüne yoktu.6 yaşındayken bir boz ayı büyüklüğünde köpek-ejderha karışımı bir yaratık onu kovalamıştı.Babasının yanına gittiğinde ise babası ona bunun sadece küçük,sevimli bir kaniş olduğunu söylemişti.11 yaşında babasıyla deniz kenarına tatile gittiği gün daha da beterdi.Denizde yüzerken kocaman,etçil bir denizatı onu kovalamıştı.Fakat babası ise denizatını sadece sevimli bir yunus olarak görmüş,üstelik bir yunusla beraber yüzdüğü için ona çok şanslı olduğunu söylemişti.
Fakat şimdi işler daha da kötüydü.Peşinde şu ana kadar gördüğü en korkunç yaratık vardı.işin kötü yanı yaratığa bakamıyor olmasıydı.Tumu disleksi sahibi olmasına rağmen mitolojik efsanelerinin hepsini biliyordu.Bu efsaneleri ona babası bir kitaptan okumuştu.Bu sayede karşısında daha doğrusu arkasında olan yaratığın bir medusa olduğunu ve medusaların insanları taşa çevirebildiklerini biliyordu.
Tumu bunun medusa olduğunu biliyordu ama bir medusanın Amerika'nın orta yerinde bir otabanın kenarında bahçe cücesi mağazası açması normal değildi ve olamazdı.Hala canavardan ölümüne kaçarken:
"Ben hangi akla hizmet evden kaçtım?"
diye soruyordu kendine.Aslında evden kaçmakta haklıydı.Çünkü babasının başına bela açacağını düşünüyordu.Ve yanılmamıştı.Evden kaçmadan bir hafta önce Tumu'nun 13. doğum günüydü.Ve babası ona bir saat hediye etmişti.Saati Tumu'nun koluna takarken:
"Bunu annen sana sen doğmadan önce almıştı.Sana bunu 13 yaşında vermeyi istiyordu.Ama seni doğurduktan sonra gitmesi gerekti."
demişti.Ayrıca eklemişti:
"Eğer bir gün başın tehlikeye girerse buradaki tuşa bas."
demişti.Tumu bunu bir şaka olarak düşünmüştü.Fakat şu anda gerçekten de başı çok büyük bir tehlikedeydi.Ve denemekten zarar gelmez diye düşündü.
Kafasında bu düşünceler geçerken çok yorulduğunu farketti.5 dakikadır koşmasına rağmen hala ormanın içindeydi.Önce arkasından gelen varmı diye kulak kesildi.Ayak seslerini duymayınca etrafına bakındı.Dört bir yanında ağaçlar vardı.Bazılarının boyları uzundu.Dalları ise seyrekti ve iğneli yapraklarla kaplıydı.Tumu tipik bir şehir çocuğu olmasına rağmen bunun bir çam ağacı olduğunu farketti.Normalde ağaçlardan pek anlamazdı.Zaten yaşadığı şehir olan New Jersey'de pek fazla da ağaç yoktu.
Bir anda çok düşündüğünü ve artık harekete geçmesi gerektiğini farketti.Çok uzun olmayan,dalları tırmanabileceği kadar sık olan ve yaprakları onu örtecek şekilde olan bir ağaç buldu ve zor da olsa ona tırmandı.Aslında tam zamanında tırmandığını farketti çünkü bir anda aşağıdan yılan tıslamalarına karışık ayak sesleri olduğunu farketti.Bir yandan aşağı bakmamaya çalışırken diğer yanda saatini kurcalıyordu.Sonunda ışık tuşuna bastığında ise...
Elinde bir hançer duruyordu.Hançer sapıyla beraber yaklaşık 30 santim uzunluğundaydı.Sapu tutmaya kolaylaştırsın diye deriden yapılmıştı ve gece karanlığında görebildiği kadarıyla gri bir deriydi.Kesen kısmı ise bronz tarzı bir demirden yapılmış olmalıydı.İşin hem güzel hem kötü yanı hançerin ışık yaymasıydı.Güzel yanı gece karanlığında çok azda olsa görmesini sağlıyordu.Kötü yanı ise aşağı taraftaki medusa da onu görmüştü.
Medusa onu görür görmez iğrenç bir sesle tısladı ve ağaca tırmanmaya başladı.Tumu kapana kısıldığını farketti.Aşağı inebilirdi ama medusanın gözlerine bakmadan bunu yapamazdı.O sırada aklına çılgınca bir fikir geldi.Üzerinde bulunduğu ağacın dallarında meşe palamutları vardı.Ellerinin ulaşabildiği yerdekileri topladı.Amacı bunları medusaya atmaktı fakat yüzüne bakmadan bunu nasıl yapacağını bilmiyordu.
O sırada bıçağı aklına geldi.Hatırladığı kadarıyla Perseus medusayı öldürürken kalkanını ayna gibi kullanmış ve medusaya kalkanından bakmıştı.Kalkan kadar geniş olmasada hançerinin işe yarayacağını düşündü.Hançerini doğru posizyona getirdi ve meşe palamutlarını ardarda atmaya başladı.Yaklaşık olarak 6-7 palamut toplamıştı.Fırlattıklarından iki tanesi kaçtı ama geri kalan 5 tanesi tam isabet oldu ve medusanın alnına geldi.Medusa kafasını korumaya çalışırken ellerini bıraktı ve yaklaşık 1,5 metreden aşağı düştü.Tumunun bulunduğu yer zeminden 2 metre kadar yüksekteydi.Medusa kalkamadan bir metre kadar aşağı indi ve tam doğrulurken medusanın üstüne çullandı.
Medusa bir kaç saniye rodeo atı gibi kıvrandı fakat Tumu güçlü bir vuruşla hançerini medusanın sırtına sapladı.Tumu medusadan kan çıkmasını bekliyordu fakat medusa toza dönüşüp kayboldu.Geriye yalnızca kafası kalınca Tumu kafasının ganimet olduğunu hatırladı.5 dakika kadar oturup dinlendikten ve düşündükten sonra kafayı almamaya karar verdi.Nede olsa onu koyabileceği bir poşet yoktu ve kafayı gören herhangi birini taşlaştırmak istemiyordu.
Tumu ormanda yürüdükçe o gün ne kadar da garip şeyler gördüğünü düşündü.Ama bu gördükleri sadece bir başlangıçtı...