Rose, en güvendiğim ve ilk tanıştığım Poseidon kızı. Babasının yanında duruyordu ki bu tüm çocuklarının Poseidon'un yanında duracağı anlamına geliyordu çünkü Rose onların liderleriydi. Babalarının yanında durmalarını anlıyordum ama birilerine bunu anlatmamız gerekirdi. En çömezlerini seçmeyi planlıyordum, ama en çömezleri Tom'dan çömez değildi. Poseidon'dan bir kafa sallamasıyla izin aldıktan sonra Tom'u kenara çektim. "Selam Tom. Sanırım Mitchie'nin bizi tanıştırmasından beri görüşmüyoruz. Eee, nasılsın?" diye başlayarak konuya girdiğimde Yon da Set'le konuşuyordu. Tom bana kekeleyerek cevap verdi, çünkü olabildiğince avcı halimle konuşmaya başlamıştım; yani erkeklerden nefret eden ve biraz da kibirli bir tavırla. "İyiyim Satellite, sen?" diye sorunca gülmemek için kendimi zor tuttum. Yeni tanışmış olsak bile insanlar bana Sat derlerdi, genelde ellite sadece formalite icabı olurdu. "Ben de iyiyim Tom. Olanlardan haberin vardır sanırım. Yani bizimle beraber kampa geliyorsun. Ablaların ve abin de peşinden." dedim sinsice bir gülümseme koyarak suratıma. Tom diğerlerine baktı. Kafasını iki yana hayır anlamında salladı. Bunu yapınca sinirlenmiş havasına bürünerek okumu Tom'a gösterdim. "Bilirsin acımam." dedikten sonra bir süre düşünmesi için onu yalnız bırakarak Lia ile Rose'un yanına gittim. "Kızlar, bugün süpersiniz." diyerek başladım konuşmama. Onları kandırmak değildi amacım, zaten kandıramazdım. Bir süre muhabber ettikten sonra Tom'a döndüm. Gülümsedim, o da zorla gülümseyince oğlunun babasına ve kardeşlerine karşı gelişini ve bizim yanımızda gelecek olma hikayesini büyük bir zevkle dinlemeye başladım.