Julia ile birlikte kulübede kalmaktan sıkılmıştık ve Melez Kafe'ye gidebileceğimizi konuşmuştuk. Kısa bir süre sonra üstümüzü giyinip Melez Kafe'nin yolunu tutmuştuk. Yolda ona espri yapa yapa Melez Kafe'ye gelmiştik. Pofidik oturaklardan birine kendimi bırakıp oturdum. Kardeşim ise kibar bir hanımefendi gibi pofidik oturağa oturdu. Buraya daha önce gelmediği suratından belli idi. Sağa ve sola bakıp durması yüzünden bütün dikkatler üstümüze çekilmişti. "Evet Julia, her zaman göreve ve savaşa giderim ama bazı zamanlarda dinlenmek bu iki felsefeden iyidir. Görev, macera ve savaş Bermuda Şeytan Üçgeni'ni oluşturuyor ama biz bazen bu Şeytan Üçgeni'ne 4. olan dinlenmeyi de ekleyebiliriz. Melez Kafe'ye hoş geldin kardeşim. Boş zamanlarını burda geçirmeni öneririm. Burda dilediğin kadar diyet kola içebilirsin. Gerçi senin daha çok diyete girmen gerek ama diyet kola da diyete girer." demiştim. Diyete girmesini söyleyince suratındaki gülümseme bozulmuştu ve bana tip tip bakmaya başlamıştı. Küçük burnunu yukarı kaldırınca oldukça çirkin görünmüştü ve onu gören erkek melezler korkmaya başlamıştı. "Julia, diyet kola ister misin? Tavuk eti kalmadı." dedim gülerek. "Gıcııık!" diye kısık sesle bağırdı. "Artemis Avcısı olmak nasıl bir histi Julia?" dedim gülerek. "Ölümsüz olmak güzel birşey olsa gerek. Bir gün Styks Irmağı'na girmeye çalışacağım ve bende ölümsüz olacağım. Sonra düşmanlarımın karşısına çıkıp onları tek tek yok edeceğim." bu sözlerimden sonra ürkmüştü ve sanki benimle düşman bile olmak istemiyormuş gibi "Evet ağabiciğim." demişti.