Yaz tatilinin ilk günüydü... Annemin yaptığı yumurtanın kokusu ta yatağıma kadar geliyordu. Babamla yaşamıyordum. Çünkü ben daha
küçükken bizi terk etti. Annem onun çok iyi olduğunu hep söylerdi. Saate baktım. Saat 11:36 idi.
''Uyanmamın vakti geldi!'' diye aklımdan geçirdim. Ardından kalkıp, yatağımı topladım ve mutfağa gittim. Annem:
''Günaydın Dante!'' dedi. Ben de:
''Günaydın anne!'' dedim.
''Yaz tatilinin ilk günü nasıl bakalım?'' dedi.
''Muhteşem!!!'' dedim.
''Her yıl gittiğin Zurit Kamp'ına bu sene gidemeyeceksin oğlum.'' dedi.
''Neden?'' diye telaşla sordum.
''Çünkü ne yazık ki orası kapandı'' dedi.
''Yani bu sene bir kampa gitmeyecek miyim?!!'' dedim.
''Elbette gideceksin! ''Milaz Kampı'' denilen bir kamp varmış. Belki oraya gidebilirsin.'' dedi. Üzgün bir ifadeyle
''Pekala'' deyip yemeğe koyuldum.
Kampa gitmek için hazırlandım. Kamp otobüsünün olduğu yere geldik. Birden şoför dikkatimi çekti. Bir an için yüzlerce
gözü olduğunu fark ettim. Bir daha bakınca şoför normal haline döndü. Saçmaladığımı anlamıştım. Annemle vedalaştıktan sonra otobüse bindim. Yanımda 16 yaşındaki sakalı keçi sakalına benzeyen birini gördüm. Ona
''Merhaba!'' dedim. O da
''Merhaba Dante!'' dedi. Çok şaşırdım.
''Adımı NEREDEN biliyorsun?'' diye sordum.
''Boşver, uzun hikaye... Kampa geldiğimizde anlatırım.'' dedi. Ben başımı sallayarak, çantamdam mp3 çalarımı aldım. Kulaklığımı taktım. Ardından müziği dinleye dinleye uyumaya başladım....
''UYAN DANTE!!'' diye bağırdı biri. Aniden uyandım. ''Ah sen misin?''dedim. Karşımda o keçi sakallı çocuk duruyordu. ''Kampa geldik!'' dedi.
Otobüsten çıktığımda iki tane Yunan bina sütünü gördüm. Şaşırdım. Keçi sakallıya:
''Yani... Milaz Kampı bu mu?'' diye sordum. Keçi sakallı:
''Milaz Kampı mı?!! HAHAHA! Kheiron gerçekten de iyi iş başarmış... Hem burası Milaz Kampı değil! MELEZ KAMPI'DIR!!'' Ben:
''Melez Kampı da ne demek? BEN KAÇIRILDIM MI? İMDAAAT!'' diye bağırdım. Keçi sakallı:
''Tanrılar aşkına.. Kaçırılmadın sen!!'' dedi.
''TANRILAR MI? HANGİ GEZEGENDEYİM BEN?!!'' diye şaşkınlıkla bağırdım. Aniden arkamda başka bir ses:
''Dünyadasın Dante!'' dedi. Arkamı döndüm... Arkamda yarı insan yarı at olan birini gördüm. Yüreğim ağzıma gelmişti. Zar zor nefes alabiliyordum. En sonunda daynmaya çalışsam da yere yığılıp bayıldım.
''Uyandı mı?'' dedi biri. Yarı at yarı insan olanının sesiydi. Gözlerimi zar zor açtım... ''Lanet olsun, ben neredeyim?'' dedim.
Keçi sakallı:
''Melez Kampı'ndasın. Ha, bu arada, adım James. Senin satirinim.'' dedi. Ben
''Melez de ne demek?'' diye sordum. James:
''Melezler tanrılar ve insanların birleşiminden oluşur. Fakat, benim tanrılar dediğim Olimpos tanrılarıdır.'' dedi. Ben:
''Yani Zeus, Hades falan?'' diye sordum. James:
''Evet. Sen bir melezsin. Fakat hangi tanrının oğlusun zamanla öğrenilecek. Zaten öğrendiğinde değişecek durum pek yok. Sadece külüben değişecek.'' dedi. Ben:
''Yani her tanrının bir külübesi mi var?'' diye sordum. Yarı at yarı insan olan:
''Dante, bu kampta kılıç eğitimi, savaş eğitimi ayrıca birçok ders alacaksın. Görevler alacaksın. Kampa girmeye hazır mısın?'' dedi. Ben:
'' Peki işin içinde dünyayı kurtarmak var mı?'' diye sordum. James gülümseyerek: ''Elbette var!'' dedi. Ben:
'' O zaman tabii ki girecem!!'' Hepimiz gülüştük...