Eğlenceli bir yemek/görev 60

Kulübemde oturuyordum, içimde bir his vardı ama ne olduğunu kestirememiştim. Belli bir süre daha odamda oturduktan sonra fark ettim. Kahvaltımı saat 07.00'da yapmıştım. Aradan 7 saat geçmişti, kesinlikle içimdeki his açlık olmalıydı. Odama gittim ve hazırlanmaya başladım. Ne olur ne olmaz diye de yanıma saatimi aldım. Kulübeden çıkınca Afrodit kulübesine doğru yürümeye başladım, Claire'ı çağırıcaktım. Afrodit kulübesine varınca kapıyı çaldım. Önce içeriden hiç ses gelmedi ardından bir kız sesi duydum "Geliyorum, bir dakika". Bu sesi daha önce duymamıştım. Kapı açıldı ve sesin sahibi olan yeni kızla konuşmaya başladık
-"Merhaba ben Pers, sen kampta yeni olmalısın"
-"Evet yeniyim, daha dün geldim."
-"Tuhaflıklar kampına hoşgeldin. Claire içerde mi acaba ?" Kız belli bir süre içeriyi inceledikten sonra.
-"Yok, dışarı çıkmış olmalı onu en son ahırların orada görmüştüm" Kıza teşekkür ettim ve yemek gazinosunun yolunu tuttum. Yolda giderkende düşünüyordum: "Acaba Claire bana söylemeden nereye gitmiş olabilir ? Başına bir şey gelmişmidir acaba ? Umarım geri döner." Dalgınlıkla yemek gazinosuna doğru yürürken ileride yürümekte olan Sum'ı gördüm.
-"Hey Sum ! Nasılsın ?
-"İyiyim Pers, sen ? "
-"İyiyim, yemek gazinosuna gidiyordum gelmek istermisin ? "
-"Bende zaten oraya gidiyordum. Birlikte oturup birşeyler yeriz."
Sum ile karşılaştıktan sonra birlikte Yemek Gazinosuna doğru ilerledik. Yemeklerden çıkan o eşsiz kokular şimdiden burnumuzda yayılmaya başlamıştı bile.

Yemek Gazinosu'na giderken birden bir ses duydum. "Hey Sum ! Nasılsın ?" Bu ses Pers'e aitti. Arkamı döndüm ve "İyiyim Pers, sen ?" diye sordum. Kısa bir muhabbetten sonra ikimiz de çok acıkmış olduğumuzdan vakit kaybetmeden Yemek Gazinosu'na doğru ilerledik. Çabucak yemeklerimizi aldıktan sonra boş bulduğumuz bir masaya oturduk ve yemeklerimizi iştahla yemeye başladık. Yemekte spaghetti vardı ve bu yemeği komik bir biçime getiriyordu. Oldum olası spaghetti'yi doğru dürüst yiyemezdim zaten... Her tarafım ketçap olmuştu. Hemen bir peçeteyle ağzımı sildim. O sırada Pers'ün de aynısını yaptığını gördüm. "Yoksa sen de mi benim gibi bir spaghetti kurbanısın ?" diye sordum gülerek. Pers de güldü ve "Eh, sanırım öyle." dedi. Diğer yemeklerimizi de bitirdikten sonra sıra Tanrılar'a adak yapmaya gelmişti. Bunun üzerine Pers ile ayağa kalktık ve ateşin başına doğru sıraya girdik. Sıra bize geldiğinde ateşin üzerinde birden bir şekil belirdi. Bir anda herkes korkuyla irkildi. Bu şeklin ne olduğunu anlamak için başımı kaldırdığımda bir insan gördüm. Ama bundan tam olarak emin değildim. Yani, normal bir insan birden ateşin içinden çıkmazdı, değil mi ? Büyük bir şaşkınlıkla Pers'e döndüm ve "Bu da ne ?" diye sordum. O da benim gibi çok şaşırmıştı. Başını iki yana sallayarak "Bilmiyorum..." dedi. İşte şimdi neler olacağını çok merak ediyordum.

Olimposta dolaşıp buranın kuralların anlamaya çalışırken birisi yanıma geldi. "Hey, Hektor bu gün benim işimi yapmaya ne dersin ?". Gelenin kim olduğunu bilmiyordum fakat işinden kaytarmak isteyen birisi olduğuna emindim.
-"Ne işiymiş bu ?"
-"Bu gün melez kampındaki 2 meleze görev vermem gerek. Öğle saatlerinde yemeklerini yedikten sonra adaklarını yapacakken senin orada belirmen ve görevlerini söylemen lazım."
dedi ve görevlerini bana anlattı. Bu iş kafama yatmıştı "Neden olmasın, hem ilk tanrısal işimi de yapmış olurum. Sen hiç merak etme ben giderim" dedim. Hazırlandım ve öğlen saatini beklemeye başladım. Evimde oturmuş meditasyon yapıyor ve unuttuğum şeyleri geri hatırlamaya çalışıyordum. Meditasyon sırasında başımda bir sürü düşünce ve imajinasyonlar beliriyordu. Hepsi de unutturulan yaşamım hakkındaki bilgiler ve sahnelerdi. Derin meditasyon haline geçmişken kurduğum haberci çaldı. Şimdi melez kampının ateşi üzerinde belirmem gerekiyordu. Zaten hazırdım, düşüncelerimi topladım ve ateşin üzerinde görüntümün oluştuğunu hayal ettim. Belli bir süre sonra tam 2 çocuk adak verecekken ateşin üzerinden bir görüntü gördüm. Benliğimin bir kısmını transfer etmeyi başarmıştım. Orada bulunan herkes bana garip, garip bakıyordu. Çoğu da şaşırmış gibiydi. Şaşkınlıklarını atmaları için belli bir zaman tanıdım ve konuşmaya başladım. "Perseus Grace ve Summer K. Ramsey size söyleyeceklerim var. Kano Gölüne gelmelisiniz." Bunu söyledikten sonra ateşteki benliğimi geri getirdim. Bu basit işi bile yapmak beni çok yormuştu. Şimdi melez kampının içindeki Kano gölüne gitmeliydim. Bunu kendi varlığımla direk olarak yapacaktım. Kendimi daha fazla yoramazdım. Yerde lotus pozisyonundayken düşünmeye başladım ve ardından orada olduğumu hayal ettim. Birkaç saniye geçmemişti ki kendimi kano gölünde buldum. Melezlerin gelmesine daha vakit vardı şimdi oturup biraz dinlenebilirdim.

Bir dakika, doğru mu duymuştum ? Yani bu adam -ya da her neyse- Pers'ü ve beni Kano Gölü'ne mi çağırmıştı. Bu bir şaka falan olmalıydı. Etrafımda kamera gibi bir şey aradım ama yoktu. Zaten aslında bunun olmasına bu kadar şaşırmamam gerekiyordu. Melez Kampı'nda bunlar olağan şeylerdi. Bunları düşündükten sonra Pers'e baktım. Onun da kafası karışmış gibi görünüyordu. "Bu da neydi böyle ?" diye sordu. "Hiçbir fikrim yok." diye yanıtladım onu. "Tek anladığım bizi Kano Gölü'ne çağırdığı." Pers biraz durup düşündükten sonra "Peki Kano Gölü'ne gidecek miyiz ?" diye sordu. Bu konuda kararsızdım. "Bilemiyorum... Bu bir tuzak olabilir. Ama belki de doğru söylüyordur. Belki de gerçekten önemli bir şeyler söyleyecektir bize." dedim en sonunda. "Sanırım bir gidip bakmakta fayda var." dedi Pers. Başımı sallayarak ona katıldım. "Ama önce kulübemden çantamı almam gerek." dedim. O da "Tamam. Ben de kendi hazırlığımı yapayım. O zaman 10 dakika sonra burada buluşalım." dedi. Bunun üzerine kafamı sallayarak hızlı adımlarla kulübeme doğru gittim. İçeri girdiğim gibi dolabımdan çantamı çıkardım ve eşyalarımı içine doldurdum. Artık buna alışmıştım. O yüzden bu pek zamanımı almamıştı. Sonra çantamı ve ceketimi kaptığım gibi tekrar Yemek Gazinosu'na yöneldim.

Bu kamptaki görevlerin veriliş şekli git gide garipleşiyordu. Hızlı adımlar ile kulübeme yürürken düşündüğüm şey buydu. Kulübeme vardığımda etraf yine dağınıktı. Dağınıklıklar ve kirler arasında ilerleyerek odama vardım. Duvardaki bir noktaya bastırdım ve kontrol paneli geldi önüme. Güvenlik için yapılan göz taramasının ardından sesli komut aktifleştirildi. Odanın içinde büyülü eşyalarımı araken odaya seslendim "Kod 12 Aktifleşsin" Bunu söyledikten sonra yatağımın üzerine sırt çantam düştü. Hemen onu sırtladım ve gazinoya doğru ilerlemeye başladım. Oraya gittiğimde Kate beni bekliyordu "Özür dilerim oda çok dağınıktı" dedim. Anlayışla baktıktan sonra sordum "Gidiyoruz değil mi Kano Gölüne ?" Kate evet anlamında başını salladı. Anlaşmıştık, Kano gölüne doğru yürümeye başladık.

RP DEVAMI KANO GÖLÜNDEDİR !