A. Raina Lindgren Hermes'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 631 Kayıt tarihi : 01/12/10
| Konu: İlk Kez Karşılaşma ve Muhteşem Bir Hediye. C.tesi Ocak 15, 2011 1:35 pm | |
| - Spoiler:
1- Tanrı/Tanrıça ebeveyninle ilk karşılaşmanızın rpsini yaz. Mekan: Olimpos Konseyi Katılacaklar: Sadece sen.
14- Tanrı ebeveynin tarafından sana bir sihirli eşya verilmesiyle ilgili rp yazacaksın. Mekan: İstediğin yer Katılacaklar: Sen ve ebeveynin.
Sonunda kendime ayırabileceğim zamanım olmuştu. Ne yapabilirim diye düşünürken aklıma hiç görmediğim babamı ziyarete gitmek geldi. Evet, gidebilirdim... Daha önceden Empire State'ye Afroditin bizi çağırması üstüne Summer ve Yondaime ile gitmiştim ama babamla görüşmek gibi bolca vaktimiz yoktu. Kulübeme gidip aynamın karşısına geçtim ve hazırlanmaya başladım. Ciddi ve derli toplu birşeyler giymeliydim. Eh, ilk kez babamı görücektim ve beni pasaklı olarak bilmesini isterdim. Zaten böyle bir şeyi kimse istemez. Aklıma birden dolabımın arkalarında, yıllardır giymediğim ceketim geldi. Güzel bir kot, beyaz bir t-shirt ve üstünede siyah ceketimi giydim. Beni daha fazla resmi bekleyemezdiniz zaten. kot pantolonumun paçalarını çizmelerimin içine tıktıktan sonra kulübemden çıkıp hızlı adımlarla Pegasus ahırlarına gidip olayı iza ettikten ve sonrada izin aldıktan sonra Byul'u çıkartıp tenha ve açık bir alana doğru zorla ahırından çıkardım. Cebime zorlada olsa tıkıştırdığım şekerlemeleri Byul'a uzattım ve onun keyifle şekerlerini yerken seyrettim. Ardından üstüne bindim ve Empire State'ye doğru uçmaya başladık. Empire State'nin tekrar arka tarafındaki tenha alanda indim ve binanın ön tarafına geçip içeri girdim. Her zamanki gibi gıcık ve sinir güvenlik görevlisine tatlı tatlı bakıp kartı aldım. Asansöre binip 600. kata bastıktan sonra beklemeye başladım. Of! Asansörün kapısının kapanması bile yavaştı ama... Neyse, yaklaşık 10-15 dakika sonrasında Olimpos'a varabildim. İçeride fazla adım atalı çok olmamıştı ki omzuma biri elini koydu. Babam olmasının umuduyla arkama döndüm. Ve evet, karşımdaki adam babamdı. "Beni mi görmeye gelmiştin kızım?" diye sordu parlayan gözlerle ve tebessüm ederek. Evet anlamında başımı salladım ve güldüm. "Bu aralar sizin yanınıza gelmeye pek zamanım olmuyor." dedi hafif mutsuz bir şekilde fakat neşesini bozmayarak "Biliyor musun Stephanie, annene çok benziyorsun." diyerek devam etti. Tanrıların genlerinin çocuklarına geçmek gibi bir yanı yoktu, bunu biliyordum. Sadece gülerek karşılık verdim. Birden kafama dank etti, kimseye haber vermeden gelmiştim buraya. Çoktan birleri beni aramaya başlamıştır bile etrafta. Babama baktım ve "Şey, baba birileri ortalığı karıştırmadan ben geri dönsem iyi olacak. Fakat senden bana bir şey vermeni istiyorum." dedim hızlı hızlı. Konuşurken nefes almamam nefessiz kalmama neden olmuştu. Babamla karşılaşmam bile heyecanlanmama yetmişti sanırım. Eliyle elimi kavradı ve avucumun içine etrafı altınla sarılı, içinde parıldayan, mavi renginde değerli taşı olan bir kolye bıraktı ve "Bu kolyeyi asla boynundan çıkarma Amaranth. Bu kolye sayesinde zamanı üç dakika geri alabilirsin fakat kimse bunu anlamaz ve yaşananları sadece sen hatırlarsın. Veya zamanın yavaş ilerlemesini sağlayabilirsin. Fakat çok uzun süre kullanamazsın. Çünkü ne kadar uzun süre kullanırsen o kadar çabuk yorulmanı sağlar." dedi. Başımla onayladım ve asansöre yöneldim. Empire State Binası'ndan çıkıp pegasusuma bindim ve Kamp'a geri döndüm. | |
|