Annemle ayrılmamdan bu yana yaklaşık dört saat geçmişti ve ben Melezler kampına ilk adımımı atıyordum. İlk izlenimlerime göre burası çok büyük olmalıydı. Nerede kalacağım hakkından pek fikrim yoktu ama en azından babamın kim olduğunu biliyordum ve bu sanırsam ona ait olan bir mekanda kalacağım anlamına geliyordu. Evet babamın kim olduğunu biliyordum, benim babam yüceler yücesi Zeus'un biricik oğlu Apollon'du. Onu hiç görmemiştim ama hakkında çok şey biliyordum. Buraya gelmeden önce normal dünyada kaykayla hareketler yapıp millete hava atmak haricinde tarih araştırırdım. Tabi o zamanlar araştırmalarımın gerçek olduğunu bilmiyordum. Babamı hiç görmesemde onu çok seviyordum ve yakın zamanda karşılaşmayı umuyordum, o gelmezsen ben giderdim onun yerine.
Ben babamı düşünüp yürürken karşıdan gelen bir kız sesi duydum ''Heyy merhaba Apollon oğlu, ben kulube lideri Ange Spike Russo. Melezler kampına hoşgeldin kardeşim.'' Onu takip etmemi istercesin bir el hareketi yaptı ve yürümeye başladık. Beni kulubeme kadar götürdü. Ufak bir kulubeydi ve tek başıma kalacaktım burada.
Kulubeden içeri girdiğimde yatağımı ve dolabımı gördüm. Pek sert olmayan bir yataktı ama uzanıp sefa sürmek yerine ilk olarak dolabıma eşyalarımı yerleştirmem gerektiğini düşündüm.
Bir iki dakika sonra tüm eşyalar dolaptaydı biri dışında. Ufak bir hançer belimdeki kemerde duruyordu. Dışarıda beni nelerin beklediğini bilemezdim ve bu nedenle tedbirli olmalıydım. Kampı keşfetmek için dışarı çıktım ve etrafta dolanmaya başladım.