O gün normalden erken kalktım ve aynanın başına geçtim. Saçlarım karışmıştı ve göz altlarım da hafif bir morluk vardı hemen saçımı taradım yüzüme biraz makyaj yaptım ve Afrodit kulübesinden dışarı çıktım güneş henüz doğmamıştı ve zaten neden dışarı çıktığımı da bilmiyordum. Kampta daha ilk günümdü daha doğrusu ilk sabahım. Çünkü daha dün akşam kamp ateşinin başında sahiplenmiştim. Afrodit tarafından. Neyse. Aklımdan bunlar geçiyordu. Sonra birden kendimi ahıra benzer bir yerde buldum. İçeriden at kişnemeleri geliyordu. İçeri göz atmaya karar verdim. İçeride farklı renkte bir sürü at vardı.Ama bunlar bildiğiniz atlardan değil. Bunların resmen kanatları vardı. Kimisinin kanatları beyaz kimisinin siyah kimisinin ise benekliydi.Ama genelde kanatları kendi renklerinin daha açığı aya koyusuydu. Çoğunun kapısında adı ve sahibi gibi şeyler yazıyordu önlerinden geçerken bazıları kişliyor bazıları ise 'Sen kimsin ' der gibi bakıyordu ilerlemeye devam ederken ben beyaz bir atın önünde durdum adı ve sahibinin yazması gereken yerde hiç bir şey yazmıyordu. " Seni kimse almadı mı?" diye sordum.At bana hüzünlü bir bakış attı."İstersen senin sahibin ola bilirim " dedim. At birden kafasını kaldırdı ve bakışlarını bana dikti. "Adında Bulut olabilir mesela çünkü bulut gibi ben beyazsın " dedim. At kişnedi ve şaha kalktı sanırım bu 'Evet' demekti.