"İşte kamptaki ilk günüm bitiyor." diye düşündüm plajda gün batarken. Hüzünlüydüm aynı zamanda şaşırmıştım. Burası farklı bir dünyaydı. Kaçmak istedim ama içimden bir ses buraya ait olduğumu söylüyordu.Derin bir nefes aldım. Burası çok hareketliydi ve melezlerin arasında çok güçlü bağlar vardı. "Acaba ben de birgün onlar gibi olabilir miyim?" diye düşündüm. Yapım gereği zaten sessiz biraz da hırçın bir kızdım. Kampa gelmeden önce de pek arkadaşım yoktu. "Her neyse !" dedim sesli bir biçimde ve sonra kimsenin beni duyup duymadığına baktım. İnsanları iyice kendimden kaçırmak istemezdim.
Güneş iyice batıyordu. " Artık gitsem iyi olacak" dedim kendi kendime çünkü daha kampı tam olarak bilmiyordum. Kaybolup canavarlara yem olmak istemezdim. "Hem belki de kardeşlerim meraklanmışlardır" diye düşündüm. Sonra tekrar içimden " Kardeşlerim..." diye mırıldandım. Hepsi çok yakın davranıyorlardı bana. Gerçek kardeş olmasak da kardeşim gibi hissediyordum hepsini. Kardeşlerimi düşünürken aklıma Sat'in bana kampı dolaştırırken söylediği şey geldi; "Herkesin gülüp eğlendiğine bakma. Bunlar iyi günlerimiz çünkü. Her an yeni bir savaşa, bir ayaklanmaya karşı hazırlıklı olmalıyız. Bu yüzden sende eğitimlerine başlamalısın."
Savaş, ayaklanma bunlar kafamı kurcalıyordu. Demek bu gördüklerim herşeyin görünen yüzüydü. Birden buranın benim tahmin ettiğimden daha zorlu biryer olduğunu anladım. Demek burası melezlerin sadece gülüp eğlendiği bir yer değilmiş. Belki seneye sağ bile çıkamayabilirdim. Bu düşüncelerle kulübeme doğru yürümeye başladım...