Bu güç sınırı daima dikkatimi çekiyordu kampta. Bizi devler, ejder suratlı adamlar, harpyalar ve en önemlisi titanlardan koruyan bir Ağaç idi bu ağaç. Diğer ağaçlardan tek farkı ve herkesin çok ilgisini çeken tarafı ise bir Güç Duvarı görevini yapması idi. Düşmanların kininden bizi daima koruyacaktı bu Ağaç. Titanlar en son geldiklerinde ne kadar zarar verselerde onarmıştı bu zararı ağaç. O gün hiç gözümün iönünden gitmiyordu. Vietnam savaşındaki pilotlar gibi düşünüyordum ve gözlerlerimi aynen anlatıyordum. Vietnam gibi bir savaştı. Hata daha kötüsü. Uçan yaratıklar havayı istila etmişti. Kara kuşatılmıştı. Ağaca durmadan saldırıyorlardı. Ağacın koruma duvarı biraz azalmıştı ve diğer taraftaki melezler ordan çekilmişti. Ares, duruma müdahale etmek için gelmişti. Lelouch adlı komutan ile durmadan savaşıyordu. Bende biraz yardım ediyordum. Darbeler ard arda geliyordu. Savaştaki herkes titan, melez hepsi durmuş, Lelouch ve Ares'in destansı kılıç savaşını izliyordu. Hayretler içinde idim ben de. Pegasusum beni ve diğer insanların ne yaptığını anlamasada heyecanlanmışcasına kişniyor ve izliyordu. İçimden acı cips alıp izlemek gelmişti nedense. Sonunda titan ordusunun kaybetmesi ve kalelerinin yıkılması ile savaş bitmişti. Melezler titanları kovalamıştı. Bölüğü yıkılan titanlar büyük bir üzüntü ile gidiyorlardı. O komutan, şu an ölü idi. Kimin tarafından öldürüldüğü bilinmiyordu ama, herkes onun ölümünü çok beklemişti. İçimden derin bir "Ohhh..." çektim. Bu ağaç ile daha birçok anım vardı. Onun Güç Duvar'ı hikayesini küçümsemiştim ilk başta. Ağaçtan geçince de onun gücüne inanmamıştım. Ama artık ona inanıyordum. Bir bitki olasada o da yaşayan bir canlı idi. Ona bir süre gülümsedikten sonra dersliğime doğru koşmaya başladım.