" Here comes the rain again
Falling on my head like a memory
Falling on my head like a new emotion
I want to walk in the open wind
I want to talk like lovers do
I want to dive into your ocean
Is it raining with you?
Talk to me ? like lovers do
Walk with me ? like lovers do
Talk to me ? like lovers do
" diye mırıldanıyordum deniz kıyısında. Böyle sakin ve kendimi rahat hissedebildiğim yerde bu şarkı beni daha da rahatlatıyor düşüncelerimi pekiştiriyordu. Yine yalnızdım. Kampta tanışacak kimse göremedim. Elbette tanışacak birisi aramıyordum fakat kendimi boşlukta hissediyorum. Ruhsal olarak çok boştayım. Hades yerin dibinden çıksa kuşanmış bir hâlde onunda bile korkusuz savaşacak kadar korkusuzum ama kendime bir tane daha kalp veya kendime bir arkadaş bulamayacak kadar acizim. Aslında kendimi suçlamamalıyım. Yalnızdım. Bana eşlik eden sadece mistik ağaçlar ve ihtişamlı deniz canlılarıydı. Deniz kıyısına çok yakın bir bank gördüm oturmak üzere ilerledim. Bitkin düşmüştüm. Gözlerim düşük, bacaklarım vücudumu tutamayacak kadar zayıftı. Metrelerce derine dalabilen, uzun mesafe koşabilen birisi olarak kendimden utanmıştım. Ruhsal yalnızlık beni bu kadar etkilememeliydi. Kitaplarımda dost olamazdım veya kılıcımla...
Parlak ay büyük ve ihtişamlı hâliyle karşımda duruyordu. Sanki bana bakıyordu. Denize gölgesi o kadar yaklaşmıştı ki denizin gölgesi ayaklarıma düşecekti. Bank baya uzundu burada uyumayı düşündüm. Fakat burada uyuyunca başıma gelebilecek tonla iş vardı. Kendimi sağlama alarak ellerimi bakın arkasına attım ve denizi izlemeye devam ettim.