Ben başlığı yeni gördüm. Tüm katılımcılar içinde sanırım tek ben gördüm. Ben başlatıyorum Serena ile dövüş rpmizi.
Turnuva yapacağımız yer gayet güzel bir yere benziyordu. Düşündüğüm gibi değildi. 3 kapı olacak, içinde aslanlar olacak ve etrafta kanlar ve mızraklar olacaktı bana göre. Ama ben bunları hiç biliyorum. Gerçi turnuva olacağını ben ve arkadaşlarım da biliyordu. Bundan 2 dakika evel, turnuva olacağı haberi bütün kampı sarmış, bütün kamp Arena'yı doldurmuştu. Ben de katılımcı idim ve katılım listesinde karşımdaki ismi görünce şaşkına dönmüştüm. Bu imkansızdı! Eğitmenim benim rakibimdi. Hızla ikimizde Arena da yerimizi aldık. Kılıç yönünden her ikimizde iyiydik ama o benden 3 kat kadar iyiydi. Onu yetenek kullanarak kazanabilirdi ama; onun yeteneklerini bilmiyordum ve o benim yeteneklerimi biliyordu. Yapacak birşey yoktu. Dövüşün başlatılmasını ve "İyi Şanslar!" demesini bekliyordum hakemin. Serena suratıma gülüyordu. Benim suratımda ise hafif bir tebessüm vardı.
Dövüş çok geçmeden başlamıştı ve hakem ikimizden birine bakmadan "İyi Şanslar İkinizede!" dedi. İkimizde önce etrafta birbirimizin bir hareket yapmasını bekledik. Elbet birimiz saldırıda bulunacaktı. O kişi de ben olmuştum. Yeni kılıcımı ve benim yeni yeteneklerimi bilmiyordu. Kılıcım ağır, çift el bir kılıçtı ve bir kalkanı paramparça edebilirdi. Onun elinde bir kalkan ve bir kılıç vardı. Hephaistos Çocuğu olmamdan geliyordu sanırım bu özellik ama benim derim de kayadan sertti. Yeni bir savunma taktiği geliştirmiştim ve gerçekten işe yarayacaktı. Bu düşünceleri düşündükçe "Kazanacağım" düşüncem artıyordu. Üstüne koşarken silahı havaya kaldırdım ve en sert biçimde kalkanına vurdum. Kalkanı biraz kırılır gibi oldu. Sertliğini daha önce kimsede tatmamıştım. Saldırımı savuşturduktan sonra yana doğru kılıcımı savurdum. Bu sefer de kalkanı ile engelleyen Serena, bu sefer ne yapacaktı çok merak ediyordum. Bunun nedeni ise şu idi; kalkanı biraz kırılır gibi olmuştu ve sağlamlığını yitirmek üzere idi. Yürüyen bir dağ gibi idim ona göre. Boyum ve kilom ondan büyük, kılıcım daha sertti. Benim biraz duygusal olmamı bekliyormuş gibi bana biraz baktı. Daha sonra suratına doğru, salyalarım dökülürcesine kükrememden sonra üstüne doğru tekrar koştum. Bedenini, ben ona yakınlaşınca sağa çekti ve sol ayağını ayağıma doğru uzatıp çelme taktı. Yere düşecek gibi olduğumda ise arkamdan gelip hızla koştu. Ben bu anı bir yerden hatırlıyor gibi idim. Hızla arkama doğru, kılıcımı sertçe çevirerek döndüm. Kılıcı havaya uçmuş ve birkaç metre uzağa uçmuştu. Daha sonra sinirlenmiş olduğunu gösteren bir surat ifadesi ile üzerime koştu ve kalkanını karnıma çarptı. Daha sonra kılıcını almaya koştu. Karnımı pek acıtmamıştı ama kasıklarıma yakın bir yere vurduğu için eğilmiştim ister istemez. Kafamı sağa sola çevirdim ve kendime geldim. "Sanırım benden beklenmeyen şeyler bunlar değil mi?" dedim. Cevap vermedi. Çoktan kılıcını almıştı. Tekrar başlangıçtaki gibi etrafımızda dolaşıyorduk. Bu sefer ben daha çok haşmetli bir kralın yürüyüşü gibi yürüyordum. Miğferimin içinde olan upuzun saçlarım gözükmüyordu. Miğferimi çıkardım. İlk kez onunla karşılaştığım an aklıma gelmişti. Beni artık hiçbirşey duygulandırmıyordu. Saçlarım dışarı çıkınca miğferimi geri giymemle beraber üstüme doğru koştu. Kılıcım ile verdiğim karşılık ile sarsıldı. Gerçi bende onun kadar sarsılmıştım ve düşecek gibi olmuştum. Kılıcını çok sertleştirmişti artık. Üstüme tekrar koştu ve hızlı ve etkili darbeler indirmeye başlamıştı.
Dövüşün henüz başlarında olmamıza rağmen ikimizde nefes nefese ve acınası bir halde kalmıştık. Yüzüğümün olduğu parmağımı havaya kaldırdım ve "Tanrı Hephaistos'a sesleniyorum! Bana kudret, azim ve cesurluğunu ver!" dedim bağırarak. Bu bir çeşit yemindi. Yüzüğümün özelliğini kullanmıştım. Ardından kolumu alevlendirdim. Kılıcımı, belimin sağ tarafında bulunan kılıfına hızla soktum ve yumruğumu ona doğru tutarak koşmaya başladım. Bu yumruk ona gelirse canı fena yanacaktı. Gerçi gelmeyecek gibi görünüyordu. Hafif bir çekilme ile yere düştüm. Ayağını üstüme koydu. Bunu yapmamalıydı. Bir kız asla üstüme ayağını koyamazdı. Şimdi işini bitirmek için "Alev Tankı" olarak nitelendirdiğim bir saldırı yapacaktım. Onun dışında ilk önce onun saldırısını bekleyecektim.