Bu gün yapacağım hiçbir iş yoktu. Zaten canım o kadar sıkkındı ki, olsa da hiçbir iş yapamazdım. Dün kulübe temizliğinin verdiği yorgunlukla hemen uyumuştum. Rüyamda bir önceki bayrak kapmaca yarışını gördüm. Çok garipti, rüyamda, bayrak kapmaca hiç değişmemişti. Sanki birisi o olayları tekrar hatırlamamı istiyor gibiydi. Uyandığımda rüyanın verdiği sersemlik hala üzerimdeydi zaten. Hiçbir şey düşünmeden giyindim ve ormana gittim. Biraz uğraşarak bayrak kapmacanın en heyecanlı bölümlerinin geçtiği yeri buldum. Nehrin kenarında, ağaçların arasında, açıklık bir yer. Buradaki anılarımın verdiği hisle yumruğumu sıktım. Burada Ares ve Persephone çocukları ile mücadele ettimizi hatırlıyordum. Aklıma birden Adrian geldi ve yutkundum. O zamanlar çok kötü anlaşıyorduk. Zaten bayrak kapmacadan sonra her şey daha da kötü olmuştu. Sonra kamptan gitmişti; sanırım bir görev içindi, emin değildim. Ve bir daha dönmemişti. O zaman böyle kavga ettiğim kişilerle bile iyi anlaşmam gerektiğini düşünmüştüm, bir gün gittiklerinde, beni kötü hatırlamalarını hiç istemezdim.
Açıklık alanı arşınladım. Sonra bir ağacın yanına gittim. Ağacın gövdesine elimi koydum. Jess bize buradan ok atmıştı. Az kalsın bize geliyordu, son anda kurtarmıştım. Çalılıklarda hala bulunan bir oka baktım. O da Jess'in oklarından biriydi. O gerçekçi anıların yine beynimi istila etmesine izin vermeden oradan uzaklaşmaya çalıştım. Başım zonkluyordu. Derin derin nefesler almaya çalıştım ve kulübeme doğru gittim.