Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Her Şey Silah Mahzenimiz İçin

Aşağa gitmek 
5 posters
YazarMesaj
Lucianna Fackrell
Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Lucianna Fackrell


Mesaj Sayısı : 4356
Kayıt tarihi : 22/08/10

Her Şey Silah Mahzenimiz İçin Empty
MesajKonu: Her Şey Silah Mahzenimiz İçin   Her Şey Silah Mahzenimiz İçin Icon_minitimeSalı Ara. 21, 2010 10:12 am

"Biraz daha ister misin?" diye sordum Troy'a. İki kardeş ormanda oturmuş, kampta yasak olan güzide yiyecekleri; yani abur cuburları götürüyorduk. "Hayır, o baharatlı cipsten biraz daha yersem, kusacağım." cevabını verdi ve ikimiz de kahkaha attık. Bilgelik Tanrıçası'nın çocuklarıydık ama şu anda bunu pek belli ettiğimiz söylenemezdi. Karnımı zararlı yiyeceklerle tıka basa doldurduktan sonra hayatın gerçeklerine ve bugün yapmam gerekenler listesine döndüm. Sıkıntıyla bir nefes almam üzerine Troy, "Sorun ne?" diye sordu. Omuz silktikten sonra, "Kabuslarla dolu bir gece geçirdim, çok uykusuzum ve bugün arenada bir sürü ders vermem gerekiyor." dedim. Beni anladığını göstermek için suratına üzüntülü bir ifade yerleştirdi ve bu haliyle çok komik olduğu için beni güldürdü. Ama kardeşimin sıkıntısının bir nedeni daha vardı. "Senin derdin ne?" diye ben sordum bu sefer de. "Arena dedin de aklıma geldi. Geçen gün mahzenimizde dolanırken gözüme çarpan çok eksiğimiz vardı. Silah konusunda kulübemizi geliştirmemiz gerekiyor." dedi. Dudaklarımı şişirerek sözlerini onayladım. Arenadaki öğrencilerime silah yetiştirme çabasıyla tüm kılıç stoğumuzu tüketmiştim. Yakın bir zamanda atlatmış olduğumuz Titanlar Savaşı da etki etmişti tabii buna; Savaş Tanrıçası'nı temsil eden kulübenin büyük metal barakasının içi neredeyse bomboştu. "Haklısın. Şu Hephaistos çocuklarına çok özeniyorum." dedim. Tüm günlerini silah yapmaya harcıyorlardı ve ortaya kesinlikle mükemmel şeyler çıkarıyorlardı; kesinlikle bizden çok daha iyi silahlar yapıyorlardı. Troy adeta düşüncelerimi duymuş gibi, "Eh, onların babası Demircilik ve Ateş Tanrısı." dedi. "Değil mi ama? Olsun o kadar da. Tanrı Hephaistos hemen hemen her silahın mucidi zaten." diyerek kardeşimi onayladım.

Acaba, Demircilik Tanrısı'nın silah mahzeninde ne gibi harikalar vardı?.. Bu düşünceleri kafamdan uzaklaştırma çabasıyla Troy'a döndüğümde, işaret parmağını dudağına götürerek bana 'sus' işareti yaptı. Kaşlarımı çatarak etrafı dinledim ve şen bir kahkaha, ardından onu takip eden muzip bir ses duydum. Anlaşılan, misafirlerimiz vardı. Çıt bile çıkarmadan ayağa kalktım ve Troy'a beni takip etmesini işaret ettikten sonra, sesin kaynağına doğru ilerlemeye başladım. İki kız, coşkuyla konuşmaktaydı ve içimden bir ses, konuştukları konunun bizim çok ilgimizi çekeceğini söylüyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Troy Woodville
Athena'nın Çocuğu
Athena'nın Çocuğu
Troy Woodville


Mesaj Sayısı : 53
Kayıt tarihi : 25/10/10

Her Şey Silah Mahzenimiz İçin Empty
MesajKonu: Geri: Her Şey Silah Mahzenimiz İçin   Her Şey Silah Mahzenimiz İçin Icon_minitimeÇarş. Ara. 22, 2010 3:48 am

Bu kızlar, Tiff ve Elena’ydı. Onları takip etmeye başladık. Tiff heyecanlı bir şekilde konuşuyordu. Her zamanki gibi heyecanlı olduğu için yüksek sesle konuşuyordu. Tabii biz de dinliyorduk. Tiff, babasının arabasından bahsediyordu. Yani Apollon’un arabası, bir başka adıyla da Güneş Arabası. Bu araba aslında insanların ısı ve ışık kaynağı güneşti. Apollon her gün bu arabayla doğudan batıya doğru giderdi. Araba, her çeşit kara taşıtına dönüşebiliyordu. Uçan bir nesnenin sadece kara taşıtına dönüşmesi de tuhaftı doğrusu. Gerçi tanrıların işleri genelde tuhaf olurdu. Genelde son model, rahat, lüks bir marka arabaydı. Doğrusu, Apollon işini biliyordu.

Elena da -Tiff kadar olmasa da- heyecanla dinliyordu. Anladığımız kadarıyla Güneş Arabası’nı Hephaistos’un Tamirhanesi’ne götüreceklerdi. Nedenini daha bilmiyorduk. Ama nasıl olsa birazdan öğrenecektik. Daha biraz önce silahlardan konuşuyorduk. Şimdi de konu Hephaistos’un Tamirhanesi’ydi. Acaba bu bir tesadüf müydü? Yoksa tanrılar bize bir mesaj mı iletmek istiyorlardı? Ben ikinci ihtimali daha olumlu buluyordum. Biz Athena çocukları için –tabii Hephaistos çocukları için de- orası silah bakımından cennet gibiydi. Yani her Athena çocuğu orayı görmek isterdi. Ben de merak etmiyor değildim.

Aklıma heyecan, macera, aksiyon dolu bir fikir geldi. Lucy’yle aynı anda birbirimize baktık. Neredeyse onun orada olduğunu unutmuştum. İlk konuşan o oldu.
“Ne dersin, gidiyor muyuz?” Zaten Lucy hiç giriş cümlesi kullanmadan dalardı konuya, aynen şu anda olduğu gibi. Genelde aklımı okur, buna gerek duymazdı.
“Sorman kabahat, tabii ki gidiyoruz. Bizsiz macera mı olur?” bunu soru sorar gibi söylememiştim ama ikimiz de aynı anda cevap verdik.
“Tabii ki olmaz.” dedik ve güldük. Galiba biraz fazla sevinmiştik, çünkü sesimiz yüksek çıkmış, Elena’yla Tiff arkalarını dönmüş bize bakıyorlardı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Tiffany Trully
Apollon'un Çocuğu
Apollon'un Çocuğu
Tiffany Trully


Mesaj Sayısı : 1885
Kayıt tarihi : 11/10/10

Her Şey Silah Mahzenimiz İçin Empty
MesajKonu: Geri: Her Şey Silah Mahzenimiz İçin   Her Şey Silah Mahzenimiz İçin Icon_minitimeÇarş. Ara. 22, 2010 6:16 am

Bugün babam bana güneş arabasını emanet etmişti. Nedenini bilmiyordum ve merakda etmiyordum. Beni ilgilendiren tek şey güneş arabasının bende oluşuydu. Babam onu bana motorsiklet şeklinde vermişti. Sonuçta güneş arabası her taşıtın şekline girebiliyordu ve kampta kabilmesi için en matıklısı motorsiklet olmasıydı. Çok heyecanlıydım. Arabayı kullanmak için sabırsızlanıyordum. Tabi şunu da çok iyi biliyordum ki tek başıma eğlencesi çıkmazdı. Aklıma ilk Elena geldi. O, en iyi arkadaşlarımdan biriydi. Hemen Hephaistos kulübesine gittim. İçeri girdiğimde başta kimseyi göremedim ama sonra Ed ve Elena’yı demirlerle bir şey yaparken buldum. Elena çok sonra beni fark etti ve “Hoş geldin!” dedi. Gülümseyerek “Hoşbuldum. Benimle gelir misin?”  dedim. Elena şaşırmıştı ama hiçbir şey sormadan ellerindekileri bıraktı ve yanıma geldi. Beraberce kulübeden çıktık ve ormana doğru yürümeye başladık. Konuşmuyordum çünkü kimsenin duymasını istemiyordum. Diğer melezler duyarsa binmek isteyeceklerdi ve ben tek tek bütün melezlerin binmesini çekemezdim. Elena, “Beni öylesine mi çağırdın, yoksa önemli bir şey mi var?” diye sordu. Güldüm ve “Önemli bir şey için çağırdım ama anlatmam için ormana gidelim. Kimsenin duymasını istemiyorum.” dedim. Elena başını salladı. Yüzünden anladığım kadarıyla meraktan çatlıyordu.

En sonunda ormana vardık. Büyük bir heyecanla olan biteni Elena’ya anlattım. Elena da çok heyecenlanmıştı. “Benimde babamın tamirhanesine gitmem gerekiyordu. Güneş arabasıyla oraya gidelim mi?” diye sordu. Gülümseyerek “Süper bir fikir.” dedim. Tam bu sırada “Tabii ki olmaz.” diye bir ses duydum. Sesi Elena’da duymuştu. Sesin geldiği yöne baktığımızda Lucy ve Troy’u gördük. İkiside en tatlı halleriyle bize bakıyordu. Anlaşılan konuştuklarımızı duymuşlardı. “Bizi mi dinlediniz?” diye sordum. Lucy, “Hayır, kulak misafiri olduk.” dedi. Troy da “Biz de gelebilir miyiz?” diye Lucy’nin dediklerine ilave etti. Elena'ya baktım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Elena Martin
Hephaistos'un Çocuğu
Hephaistos'un Çocuğu
Elena Martin


Mesaj Sayısı : 445
Kayıt tarihi : 21/11/10

Her Şey Silah Mahzenimiz İçin Empty
MesajKonu: Geri: Her Şey Silah Mahzenimiz İçin   Her Şey Silah Mahzenimiz İçin Icon_minitimePerş. Ara. 23, 2010 7:57 am

Bugün abimle oturmuş demirden bir şeyler yapıyordum. Daha doğrusu çok özel bir silah yapmaya çalışıyordum ama tam olarak nasıl yapacağımı bilmiyordum. İşin kötüsü abim de nasıl yapılacağını bilmiyordu. Bunu tek bilen babamdı. Onun yana gitmek istiyordum ama gidemeyeceğimi çok iyi biliyordum. Mecburi deneme-yanılma yöntemiyle bir şeyler yapmaya çalışıyordum. Bir süre sonra Tiff geldi ve beni ağırdı. Beraber ormana gittik ve bana neden beni çağırdığını anlattı. Tiff babasından güneş arabasını almıştı. İşte, bu tam aradığım fırsattı. Bununla babamın arabasına gidebilirdim. Tiff’e babamın cephaneliğine gitmeyi teklif ettim. Tiff hemen kabul etti. Çok mutlu olmuştum. Sonunda bu silahı yapabilecektim. Yalnız bir sorun vardı. Bunu Lucy ve Troy da duymuştu ve onlarda bizimle gelmek istiyordu. Tiff ise hiçbir şey söylemiyor, sadece bana bakıyordu. Ne demem gerekir bilmiyordum ama mecburi "Peki siz de gelin." dedim. Lucy ve Troy birbirlerine baktılar ve gülümsediler. Sanırım hiçbir şey konuşmadan birbirleri ile konuşuyorlardı. Onlar Athena’nın çocukları olduğu için buna pek kafa yormadım. Tiff de kafa yormak istememiş olacak ki "Beni takip edin." dedi. Hep beraber ormandan güneş arabasının yanına doğru gitmeye başladık. Gerçekten çok heyecanlıydım. Tiff’e baktım. Onun da içi içine sığmıyor gibiydi. Tabii o da ilk defa babasının arabasına yani Güneş Arabasına binecekti. Ben bunları düşünürken birden "Böh!" diye bir ses duydum. Çok korktuğum için yerimden sıçradım. Sesin geldiği yöne baktığımda Calvin’i gördüm.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?" diye bağırdım.

Ne yapayım yüreğime inmişti. Derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Calvin Drake Westin
Hades'in Çocuğu
Hades'in Çocuğu
Calvin Drake Westin


Mesaj Sayısı : 233
Kayıt tarihi : 06/12/10

Her Şey Silah Mahzenimiz İçin Empty
MesajKonu: Geri: Her Şey Silah Mahzenimiz İçin   Her Şey Silah Mahzenimiz İçin Icon_minitimeCuma Ara. 24, 2010 8:45 am

Kampın içinde Tiffany’i arıyordum. Her yere bakmıştım ama yoktu. Tek tek bütün kulübelere girmeye başladım. Hiç birinde yoktu. En son Hephaistos kulübesine girdim ve Ed bana Elena’yla bir yere gittiler dedi. O da nereye gittiklerin bilmiyormuş. Bu kızların ikisi de nereye kaybolmuştu? Düşünmeye başladım. Nereye gidebilirlerdi? Aklıma orman geldi. Orman herkesten uzak ve benim bakmadığım bir yerdi. Ormana doğru yürümeye başladım. Etrafımı da sürekli inceliyordum. Çünkü buralarda bir yerde de olabilirlerdi. Elena ve Tiffany’i görmeden ormana vardım ve ormanın içinde onları aramaya başladım. Nasıl bulacağımı hiç bilmiyordum. Sonuçta orman çok genişti ve her yer birbirine çok benziyordu. Yaklaşık bir saat aradıktan sonra Elena’nın ve Lucy’nin seslerini duyar gibi oldum. Bu seslerin geldiği  yöne doğru gizlice yürüdüm. Ee, ne yaptıklarını çok merak ediyordum. Seslerin kaynağına vardığımda Tiffany’i, Troy’u, Elena’yı ve Lucy’yi sohbet ederken buldum. Bir yere gitmekten bahsediyorlardı ama nereye gideceklerini duymamıştım. Çok şükür ki beni hiç fark etmemişlerdi. Ormanın çıkışına doğru yürümeye başladılar. Bende onları gizlice takip ediyordum.

En sonunda dayanamadım ve arkalarına geçip "Böh!" dedim. Hepsi çok korkmuştu. Özelliklede Elena yerinden sıçramıştı ve "Sen ne yaptığını sanıyorsun?" diye bağırmıştı. Yüzleri o kadar komikti ki kendimi tutamayıp gülmeye başladım. Tam bu sırada Tiffany yanıma geldi ve ayağıma bastı. Refleks olarak "Ah!" dedim. Lucy, "Sakın bir daha bizi korkutmaya çalışma." dedi. Gülümseyerek "Tamam bir daha korkutmam. Ee, siz nereye gidiyorsunuz?" dedim. Herkes birbirlerine bakmaya başladı. En sonunda gözler Tiffany’nin üzerinde buluştu. Bunlar ne çeviriyordu? Tiffany arkadaşlarına 'yapacak bir şey yok' bakışı attıktan sonra bana döndü ve "Babam bana Güneş Arabasını verdi. Onunla Hephaistos’un tamirhanesine gideceğiz." dedi. Kısa bir süre Tiffany’e baktıktan sonra "Bende gelebilirim değil mi?" diye sordum. Tiffany iç çektikten sonra "Sensiz olur mu hiç." dedi ve arkasını dönüp tekrar yürümeye başladı. Bende arkasından "Tabii ki olmaz!" dedim. Herkes gülmeye başladı. Kısa bir süre sonra ormandan çıktık.



Ormandaki Rp Bitmiştir!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Her Şey Silah Mahzenimiz İçin
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Her Şey Silah Mahzenimiz İçin
» Benim için müjde..! Sizin için bilemem :)
» İlk silah.
» En Güçlü Silah...
» Silah Arayışım

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Melez Kampı :: Orman-
Buraya geçin: