Kulübemde sıkıla sıkıla oturuyordum. Pencereden dışarı bakarken duyduklarım beni hem sevindirmiş hemde üzmüştü. Plajdaki sular donmuştu ve buz pateni yapmak için ideal bir yer haline gelmişti. Oraya gidersem bende kayabilirdim ama benim ne yazıkki öyle bir şansım yoktu. Patenim yoktu da ondan! Hemde dışarısı buz gibi idi. Ama kendimi ne kadar sıkarsam sıkayım oraya gitmek istiyordum. Kendimi sonunda tutamayıp oraya gitmeye ve biraz olsun botlarım ile buz pateni yapmaya karar verdim. Hızla kulübe kapımı açtım ve koşarak çıktım. Yerdeki buzlardan kayarak gidiyor ve hızımı alır almaz düşüyordum. Artık bir hobi olmuştu düşmek. Her maceramda düşüyordum. Othyrs Dağında dört kez düşmüştüm bir seferinde. Bu nasıl işse? Yerlerin kayganlığı o kadar çoktu ki yerde uçarak durmadan sürükleniyordum. Kesin bu kadar yuvarlanmadan sonra nezle olacaktım. Burnum akmaya başlamıştı bile. "Biri beni durdursun!" diye bağıra bağıra plaja gelmiş ve bir kardan adama çarparak durmuştum.
Kışın gelmesiyle dolu olan plaj birden bomboş olmuştu. Sular donmuştu ve bazı melezler donan suyun üstünde paten kayıyor ve düşüp duruyorlardı. Köşeye oturmuş, kayıp düşen melezleri izleyip kahkahalar atıp gülüyordum. Aslında bugunü özel kılacak birşeyler yapmak istiyordum. Bu düşüncelerimden sonra karlar birden fırtına gibi yağmaya başladı. Ne yapacağımı bulmuştum. Hızla Pegasus Ahırlarına doğru yürüdüm. Plajdan çıkmadan gürültülü bir ıslık çaldım. Bir kişneme duyuldu ve Pegasusum hızla bana doğru gelmeye başladı. Cebimden çıkardığım şekeri havaya attım. Daha sonra üstüne binip havaya doğru uçmaya başladık. Karların yoğunluğu daha da artmıştı ve buzla birlikte yağıyordu. Pegasusum Wendy sanki çıldırmış gibi üstüne düşen her buz parçasından sonra kişnemeye başladı. Nereye doğru gittiğimi hiç bilmiyordum. Sıkıca tutunmaktan başka hiçbir yol yoktu. Hızlıca gittikçe ilerlediğimiz bir adaya geldik. Melez Kampı'nın dışına çıkmıştık ve savunmasızdık.