Biraz dinlenmek ve dolaşmak bana göre her kahramanın hakkıdır. Long Island Kıyısı bu dolaşmalar için en uygun yerlerden biri idi. Bana sessizliği ve huzuru veriyordu. Bazen melezler sağda solda ebeveynleri ile dolaşırdı. Çoğu zaman onları gördükçe kıskanıyordum. Belki bu babamı son zamanlarda görmeyip kardeşlerime daha çok bağlı kalamamamdan dolayı kaynaklanıyordu. Cebimden buruşturduğum 2-3 kağıdı çıkarıp okumaya başladım. Antik yunanca birşeyler yazıyordu ama bunları okumak dahi umrumda değildi. Her iddasına vardım ki yine görevdi. Kampa geldim geleli görevler, eğitimler, pegasus bakımı ve biraz da macera vardı. Bu biraz macera da bana yetmiyordu.
Yine kendimi görevlerden alıkoyup Long Island Kıyısı'na geldiğimde karşımda Evlilik Tanrıçası Hera duruyordu. Melez kampında ilk defa görmüştüm onu ve Afrodit kadar güzeldi. "Kadar mı?" diyerek içimden geçirdim. Afrodit'ten de güzel gibi duruyordu. Ona bu hayran dolu bakışlarım ile beni küçümser bakışları birbirini kesiyordu. Ben güzelliği için değil, onun büyüklüğü için ona bakıyordum. Ama o büyük ihtimal bu yüzden beni yanlış anlamış ve bana bayağı kızgın gibi gözükmüştü. Yanlış anlamayı düzeltmek için konuşcaktım ama açıklarken kesin kekeler ve bu yüzden cezalandırılırdım. "İyi günler Tanrıça'm" dedim gülümseyerek. Kızgın ifadesi birden biraz daha yumuşadı.