Yavaşça gözlerimi açtım artık pes edercesine.Yatakta dönmek pek bir işime yaramıyordu zaten ama sabahın köründe kalkmak baya sinir bozucuydu.Hatta sabah bile denemezdi ki.Odanın camından ışık bile girmiyor,gökyüzü sanki lacivert guaj boyaya bir sıvı damlatılmış gibi hafif hafif aydınlanıyordu.Biraz daha gökyüzünü izledikten sonra yorganı üstümden atıp baş ucumdaki kıyafetleri giydim ve aynı hızla kendimi odadan dışarıya attım.Nereye gideceğimi yada nereye gitmek istediğimi bilmiyor,öylesine yürüyordum.Bir süre sonra beyaz bir şey gözüme çarptı.Hızla koluma yönelip zinciri çekmeye başladım.Uzaktan bana doğru koşuyordu sanki ve beyaz kocaman bir şeydi.Ejderha mıydı o?Ama dur bir dakika ejderhalar beyaz olmazdı değil mi?Hemde o kadar büyükte durmuyordu.Ya yavru falansa,gelişmemiş olabilir?Sonuçta tanrılar,titanlar,satirler ve benzeri inanılmayacak şeyler varsa ejderhada olabilirdi sonuçta.Bu düşünce kafama iyice yatmaya başladığında elimdeki zincire baktım.Eğer gerçekten bir ejderhaysa pek yardımı olmazdı değil mi?Kafamı kahkaha atarak geriye doğru attım,yavaş yavaş psikopat havama bürünüyordum yine.Hafifçe öne doğru eğilip bacaklarımı biraz açtım ve zinciri tamemen çıkardım.Beyaz şeyde gittikçe yaklaşmış ve daha da belirginleşmeye başlamıştı.Bir açılan kanatlarıyla artık onun bir ejderha olmadığını anlamıştım ama geç kalmıştım.Beyaz şeyin önünden çekileyip derken yere yapışmıştım bile.
Yerde yüz üstü yatılı dururken yanağıma doğru bir ıslaklık hissedip gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm şey kocaman,suratıma doğru yaklaşan pembe bir şeydi.İrkilip hızla ayağa kalktım ve ejderha sandığım beyaz şeyle,yani fazla tüylü olan pegasusla karşılaştım.Tatlı tatlı bana bakıyor ve sanki bir taraftanda gülüyordu."Ne bakıyorsun be!Hepsi senin yüzünden zaten!"dedim söylenerek üstümü başımı temizlerken.Pegasussa yanımdan bir ayrılmıyordu sinirlerim iyice tepeme çıkmıştı."Nesin sen ya!Hayatımda senin kadar tüylü bişey görmedim ben!" dedim aslında ona hakaret etmek istercesine.Pegasussa sanki hala gülüyordu.Biraz geri geri gitti ve tekrar üstüme koşmaya başladı.Kafamı sağa yatırıp ne yapmaya çalıştığını anladığımda iş yine işiten geçmişti.Hızla kendimi sol tarafa atmaya çalışsamda pegasustan kaçamamıştım.Ama pegasus bana çarptığında bir taraflara falan uçmamış,yere bile düşmemiştim çünkü pegasus tam önümde yere kapaklanmıştı.Sımsıkı kapalı gözlerimi açtığımda pegasusun halini görünce bir kahkaha attım.Daha sonra pegasusun gerip sesler çıkarmaya başladığını fark edince birden bire telaş yapmaya başladım.Yanına yaklaştığımda beyaz bacaklarından birinde kırmızı lekeler gördüm.Taşın tekine çizdirmişti anlaşılan.Kafamı sağa sola salladım ve derin bir nefes alıp sıkılmışçasına bıraktım.Elbisemin kolunu yırttım ve yarayı elimlede olsa temizlemeye çalışıp yaranın üzerini kapattım.O sırada pegasus hiç sesini çıkarmadan beni izliyordu.İşimi bitirip yanına oturdum."Bir mangada gördüğüm yaratığa benziyorsun ha.Oda böyle bembeyazdı.Neydi adı?Hah Byakuei.Oda senin gibi kabarık tüylü bir şeydi.Yalnız o ruhları yiyen ruhsal bi yaratıktı ve kızın tekine bağlıydı."dedim bitkin bir ses tonuyla ve yanından fırladım."Ben artık kaçar.Sende kendine dikkat et şapşal şey onlar senin için önemli" dedim yarasının olduğu yeri göstererek ve arkamı dönüp klübeye doğru yürümeye başladım.Bir anda arkamdan gelen sesler ve elimde hissettiğim yumuşaklıkla tekrar arkamı döndüm."Benimle gelmeyi bırak."Pegasus beni hiç dinlemiyor benimle ilerlemeye devam ediyordu.En son önümde tekrar koşmaya başladı ve yine yere kapaklandı."Anlaşıldı,senden kurtulamayacağız."