Amaçsızca masamda elmamla oynuyordum.Bir elimden diğer elime geçiriyor,ne yapsam diye düşünüyordum.Birden New York'ta arkadaşlarımla okuldan sonra durduğumuz dondurmacı geldi.Çilekli dondurma satardı.Şimdi aklım anılarımla dolmuştu ve canım ölesiye çilek istiyordu.Nereden bulacağıma dair bir fikrim yoktu.Daha sonra aklıma kampa doğru uzanan geniş çilek tarlaları olduğu geldi.Ama bu kesinlikle yanlış olurdu...Ya,bir iki tane olsa?Olmaz,mutlaka yakalanırdım...Ne olacak ki?Sadece birkaç tane...
Bunları düşünürken kulübenin girişine varmıştım bile.Son bir kez kulübeye baktım ve bu bana oradaki çileklerin ne kadar güzel olabileceğini hatırlattı.Ve kulübemden çıktım.Sanırım biraz yaramazlık yapmak herkesin hakkıydı.Tarlalara doğru ilerlemeye başladım.Neyse ki herkes kendi derdiyle meşguldü.Kimse fark bile etmeyecekti.
"Merhaba Ay!!" Sesle birlikte korkuyla omuzlarımı yukarı kaldırdım ve gözlerimi sıkıca kapattım.Daha sonra rahat bir nefes alabildim,gelen Aly'ydi.
"Ah,merhaba Aly."dedim.Bana göz kırptı ve gitti.Şimdi daha hızlı adımlarla ilerliyordum.Yaklaştıkça bu fikir giderek daha korkunç bir hal alıyordu ama ne yazık ki çilekler beni kendine çekiyordu.Göz açıp kapayana kadar tarladaydım.Çilekler çok güzel kokuyordu.Dayanamadım ve eğildim.Bir dala doğru elimi uzattım ama elim başka bir ele dokundu.Korkuyla elimi çektim.