Öncelikle bu büyük ihtimal son rp yükseltmem olcak bende +85 alamamaktan memnun değilim. Kısmetse güzel bir rp yapıp alıcam.
Korkunç bir rüyadan kanter içinde kalkarak soluk soluğa bağırmaya başladı. Annesi iyiki uykucu biri idi. Yoksa artık kabuslardan korktuğunu ona anlatmak zorunda kalırdı. Çömelik oturuş pozisyonunda kollarını yukarı kaldırıp televizyon izlemeye çalışıyordu. Günlerden cuma gecesi idi. Cumartesiye hala 1 saat vardı. Bugün okulda yeni gelen fizik hocası tam anlamı ile onunla kafa buluyor ve göz göre göre herkezin gözündeki karizmasını sıfırlamak istiyordu. O anıyı hatırlamak bile gelmiyordu içinden. Penceresine doğru kafasını çevirip Ay'a baktı ve biraz olsun gülümsemeye başladı. Ayın hemen hemen her yerini ağacın üstündeki ağaç evi kaplıyordu. Bunu engelli arkadaşı Stew ile yapmıştı. Stew de vardı gördüğü kabusta. Tekrar anısını hatırlamaya başlayıp daldı.
Sabahın erken saatleriydi. Okula uykulu olarak gelmişti. Okulda hemen hemen her gün kavga olurdu. Olmadığı günlerde ise inek çocukların dolaba kapatılıp bütün dolaplara tek tek bakılması idi. Bütün dolaplar bir koridorda olduğu için bu arayış uzun sürerdi ve büyüjk ihtimal o dersin yarısı geçilince öğretmen henüz yeni gelirdi. O garip günde böyle başlamıştı. Her gün kavga, olmazsada ineklerin dolaba kapanması olurdu ama herkez kapıda sıraya geçmişti ve kimsede tık yoktu. Fizik öğretmeni onu görür görmez kulağına yapıştı ve saçlarını elinin arasına aldı. Hergün değişik bir saç stilli ile gelirdi ve bu genelde çok havalı olurdu. Hızlıca gelmişti fizik öğretmeni. Daha sonra konuşmaya başladı:
-Bu saçlar ne he? Bu okulda sanırım siz hiç disiplin görmemişsiniz. Özellikle müdür senden çok bahsetti. Hep kavga eder, çalışan arkadaşlarını dolaba kilitler ve dersi kaynatırmışsın. Ben kimseye benzemem genç adam! Benim dersimde ve başkalarının dersinde asla böyle şeyler yapamazsın ve yaptırtmam. Koridorlarda ve bahçede düzgün davranman için gerekirse öğretmenler ile bile konuşurum. Benden ve kurallarımdan korkmanı önermekten başka çarem yok şimdilik. Saçlarını da lavoboda düzelttikten hemen sonra yanıma gel ve bir saat geç çıkma cezasını al!
"Lanet olsun! Neden hep beni bulur böyle şeyler? Okul başladığından beri iri yarı çocuklar bana kabadayı kesilir, öğretmenler bana uslu durmam için cezalar verir ve bana hep bu cezalarda sırıtırlar, ben de döverim!" diye içinden geçirdi. Öğretmenlerin cezaları hafif olurdu ama bu öğretmen. Bir anda yanına gelmiş, saçlarını ve kulağını çekmiş ve bir anda beklemeden cezasını verip onu sıraya sokmuştu. Ders de onun dersiydi ve gözü hep onun üstündeydi. Görünüyordu ki onunla işi vardı bu fizikçinin. Fizikçilerin hepsi ona uyuzdu zaten. Isaac Newton bir fizikçiydi ve insan gibi davranıp kafasına düşen elmayı yeseydi belki bu fizikçi de olmayacak ve rahat edecekti. Ona küfürler savurduktan sonra zilin bitişini duydu ve hızla sınıfın yolunu tuttu.
İşte o zaman onu rezil edecek ve herkezin önünde kötü durumuna düşürecekti. O ders yine fizikçinindi. Saçlarını indirmiş, ayakkabılarını temizleyip gömleğini pantolonuna sokmuştu ve ceketini giyip kravatını sonuna kadar bağlamıştı. Sınıfa oturduğunda fizikçi hemen ona bakıp ayakta olan herkeze
"Oturun!" diye bağırarak komut verdi. Bir yandan da elini aşağı indiriyordu. Belki kadın olmasa ona vurabilirdi ama sabrı çok yüksek olabiliyordu. Masasına oturdu, defteri şimşek hızında imzalayıp etrafına baktı. Sınıf başkanına konuyu sordu ve kafasını aşağı yukarı durmadan salladı. Aynı zamanda herkez ödev olan yeri açtı. Sadece o açmamıştı. Zaten yapmamıştı. Hemen ona dönüp konuşmaya başladı:
-Eğer ödevini yaptıysan oku! Yapmadıysan okuyamayacağına göre yerine otur. Diğer öğretmenler de ödevini yapmadığını söylemişti zaten. Gel bakalım. Ben sana yapacağı biliyorum. Cümlelerini bitirir bitirmez okulu törende gibi toplamıştı ve...
Daha fazlasını düşünemeden kafasını sağladı ve uykuya döndü. Nasıl bir uykuysa? Pazartesi gününe kadar uyumuştu.
Dersler yine aynı geçiyordu. Fizik dersi o gün yoktu. Son derste fizik öğretmeni
"Benimle geliyorsun!" der demez kolundan tutup onu resim galerisine götürmüştü. Onu götürür götürmez galeride yarasa gibi bir yaratığa dönüşüp onu öldürmeye çalışmıştı. İşte o zaman engelli değnekte duran arkadaşı gelip keçi bacaklı birşeye dönüşmüştü ve kalemini eline alıp bir mızrağa dönüştürüp yaratığın boynuna atmıştı ve onu öldürmüştü. Hiç birşey söylemeden kendi evine onu götürüp sportif arabasına bindirip bilmediği bir yere götürüyordu. Biraz bilgi verici konuşma yapacaktı ki onun uyuduğunu görmüştü arkadaşı. Onu
"Melez Kampı" diye bir yere götürmüştü.