Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Elena Martin

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Elena Martin
Hephaistos'un Çocuğu
Hephaistos'un Çocuğu
Elena Martin


Mesaj Sayısı : 445
Kayıt tarihi : 21/11/10

Elena Martin Empty
MesajKonu: Elena Martin   Elena Martin Icon_minitimePtsi Kas. 22, 2010 8:11 am

Okulda arkadaşlarım ile birlikte Beyaz Saray'a gidecektik. Çok heyecanlıydım ve biraz da korkuyordum. Çünkü her zaman belaları çekerdim. Yatağımdan kalktım ve elimi yüzümü yıkadım. Sonra dolabımı açtım ve en güzel kıyafetlerimi giydim. Aynanın karşısına geçip uzun, güzel saçlarımı tarayıp at kuyruğu yaptım. Hazır olduğuma kanaat getirdikten sonra kahvaltımı yapıp evden dışarı çıktım. Okula vardığımda bahçede sınıf arkadaşlarıma rastladım, heyecanlı bir şekilde sohbet ediyorlardı. Onların yanına gidip bende sohbete dahil oldum, o sıra da bize göz kulak olmakla görevlenen öğretmenimiz de bahçede göründü. Tüm öğrenciler sırayla otobüse bindik ve yola çıktık. Yolculuk beklediğimden daha sorunsuz geçti. Öğretmenimiz Bayan Modly'nin kafasına atılan patetes üzerine geçirdiği sinir krizini ve üzerine kaşıntı tozu dökülen minik bir çocuğun ağlamasını saymazsak yani. Eh, ne yazık ki belaları çekme konusunda mıknatıstan farksız olduğum için 'normal' olarak nitelendirilen okullarda genelde sorun çıkarırdım. Şu an da gittiğim okul; yedinci okulumdu ve 3 aydır buradaydım, benim için çok iyi bir gelişmeydi bu. Bir süre sonra Beyaz Saray'a vardık ve gezmeye başladık. Burası gerçekten harika bir yerdi. Umarım başıma bir bela gelmezdi de günüm çok güzel geçerdi. Hava sıcaktı ama çok da bunaltıcı değildi. Binanın girişindeki merdivenlerde durmuş, takım elbiseli bir adam dikkatimi çekti. Adam gözlerini dikmiş, bana bakıyordu. Bakışları hiç de arkadaş canlısı değildi, sanki beni delip geçeceklerdi. Ona daha fazla bakmak istemiyordum ama nedenini anlamadığım bir şekilde, bakmadanda duramıyordum. Bu adam da garip bir şeyler vardı. Ben grubumun en arkasındaydım. Sürekli bir yerlere girip çıkıyorduk. Burada çok şey öğrenmiştim. Birkaç saat boyunca Beyaz Saray koridorlarında gezdikten sonra, gitme vaktimiz geldi. Öğrenciler birer birer otobüse binmeye başladılar. Ben de binmek için hazırlandım. Önümde birkaç kişi vardı. Onları beklerken aniden biri beni çekip yere yapıştırdı. Ne olduğunu anlayamamıştım. Önümde garip bir yaratık vardı. Derisi sanki bir yanardağının krateri gibi sertti. Uzunca bir kuyruğu vardı ve bu kuyruğu sallanıp duruyordu. Buradan bakınca iğrenç görünüyordu. Ayağa kalkmaya çalıştım ama beceremedim. Canavar üzerime doğru geliyordu. Etrafımdakiler sanki yanıbaşlarında bir canavarla mücadele etmiyormuşum gibi, gayet normal davranıyor, birer birer otobüse binmeye devam ediyorlardı. Bir şeyler yapmalıydım. Ben bunları düşünürken aniden biri beni kaldırıp kolumdan tutup çekmeye başladı.

"Hadi, kaçmalıyız koşş!" diye bağırdı.

Yok yok bu bir rüyadı. Çünkü bu gerçek olamazdı. Beni kolumdan tutup kaldıran çocuğun ayakları keçi ayaklarıydı. Gözümü kapatıp tekrar açtım ama görüntü yine aynıydı. Keçi çocuğun yüzüne baktım. Saçı kıvırcık, küçük bir çocuk gibi görünüyordu. Gözlerindeki ifade de ise endişe vardı. Bu çocuğun dediğini yapmaya karar verdim. Çünkü başka bir seçeneğim yok gibi görünüyordu. Artık bütün gücümle koşuyordum. Canavarda arkamızdan geliyordu. Keçi çocuk yolun kenarında duran bir aracın camını kırıp içine girdi ve arabayı çalıştırmayı uğraşmaya başladı. Canavar bize doğru geliyordu. Bir şeyler yapmalıydım. Yoksa ben de keçi çocuk da ölecektik. Keçi çocuk bana bakmıyordu. Bütün dikkatini arabaya vermişti. Bütün gücümle Beyaz Saray'a doğru koşmaya başladım. Canavar tıpkı düşündüğüm gibi benim arkamdan geliyordu. Beyaz Saray'a yaklaştığımda girişin sol tarafında duran aslan heykeli dikkatimi çekti. Zihnimde "Heykeli kullan!" diyen kalın bir erkek sesi duydum. Bu sesin bana ait olmadığından emindim ama delirdiğimi düşenecek vaktim yoktu. Biliyorum bu çok ahmakçaydı ama yine de aslan heykeline doğru gittim. Sonuçta arkamda garip bir yaratık varken benden mantık beklemek çok saçmaydı. Aslan heykeline "Uyanma on altı. Canavarı öldür." dedim. Bu sözcükleri nereden bilip söylemiştim anlayamadım. Aslan heykeli hareket etmeye başladı ve heman arkamdaki canavara saldırmaya başladı. Ben de bundan fırsat bularak arabaya doğru koştum. Keçi çocuk benim yanında olmadığımı fark etmiş olacak ki bana doğru geliyordu. Kolumdan tuttu ve arabaya bindirdi. Çok şaşkın gibi görünüyordu. Galiba kendi bacaklarına rağmen aslan heykelinin canlandığına şaşırmıştı, hayret. Arabayı çalıştırdı ve gaza bastı. Arkama baktığımda canavarın aslandan kurtulup peşimize düştüğünü gördüm. Aslanda onun peşindeydi, harika. Son sürat gittiğimiz için canavar da aslan da arkada kaldı ve gözden kayboldu. Gerçekten çok hızlı gidiyorduk. Hemen emniyet kemerimi taktım ve sıkca tutundum. Saçım, kıyafetlerim darmadağın olmuştu ve başım çok ağrıyordu ama en azından yaşıyordum.

"Vay be, inanamıyorum. Sen otomotonu harekete geçirdin. Anlaşılan sen Hephaistos'un kızısın. Daha önce hiç bu kadar güzel Hephaistos kızı görmemiştim."

Otomoton ve Hephaistos kızı kelimelerini anlamamıştım ama bana güzel demesi hoşuma gitmişti.

"Sana 3 tane sorum olacak. Sen kimsin? Neden bahsediyosun? Nereye gidiyoruz?"

"Ben adım Lucas, satirim. Melez Kampına gidiyoruz. Senin baban bir Tanrı."

Lucas'ın ne demek istediğini yine anlamamıştım. Benim babam yıllar önce ölmüştü. Hem tanrı da olamazdı, çok saçma. Lucas benim inanmadığımı anlamış olacak ki dediklerini daha ayrıntılı anlatmaya başladı. Şok olmuştum. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Beynim inanma diyordu ama kalbim ve hislerim doğru söylüyor diyordu. Anlaşılan Melez Kampı'na gitmek zorundaydım. Oraya gidiş 5 saat sürermiş. Bu yolculuğun çabucak bitmesi için Lucas ile sohbet ediyordum. 3 saat gittikten sonra karnım acıkmaya başlamıştı. Bir yerde durmaya karar verdik. İleride bir lokanta vardı. Oraya vardık ve arabadan inip içeriye girdik. Bir masaya oturup siperişlerimizi verdik. Yemeklerimiz geldiğinde hızlı hızlı yemeye başladım. Gerçekten çok acıkmıştım ve buranın yiyecekleri çok lezzetliydi. Yemeklerimiz bittiğinde çok şükür doymuştum. Masadan kalktık ve arabanın yolunu tuttuk. Etraf çok sessizdi. En azından şimdilik. Arabaya tam varmıştık ki bir tıslama sesi duydum. Sesin geldiği yöne baktığımda şok oldum. Lucas da benim baktığım yöne bakıyordu.

"Bu da ne böyle?"

"Bu bir drakon."


Drakon bir daha tısladı ve bana saldırmaya başladı. Hemen yana kaydım ve drakonun ilk saldırısından kurtuldum.

"Elena kaçç!"

Lucas bağrıyordu. Onun dediğini uygulamaya karar verdim. Bütün gücümle yola doğru koşmaya başladım. Tıslama seslerine bakılırsa drakon hemen arkamdaydı. Durduğum an öleceğimi biliyordum. Bunun için çok yorulmama rağmen koşmaya devam ediyordum. Artık dayanamayacaktım. Bir süre daha koştuktan sonra araba sesi ve bir çarpma sesi duydum. Arkama dönüm baktığımda arabanın drakona çarptığını gördüm. Arabanın içindeki tabi ki Lucas'tı. Araba benim yanıma geldiğin de hemen bindim. Drakon yerden kalktı ve bize doğru geliyordu. Hiçbir hasar almamıştı ama çok sinirlenmişe benziyordu. Ben arabaya binip kapımı kapattığım an Lucas gaza bastı. Bu sefer daha da hızlı gidiyorduk. Arabanın içinde bir o yana bir bu yana savruluyordum. Birkaç defa kafamı fena halde vurdum. Lucas ise bir küfrediyor, bir özür diliyordu. Off, bu daha ne kadar böyle devam edecekti? Zira daha fazla devam ederse kafamda bir iç kanama meydana gelecekti. Sonunda bir yere sıkıca tutunmayı başardım. Gerçi Lucas da artık drakondan kurtulduğumuzu anlamış olacaktı ki yavaşlamaya başlamıştı. Çok da yavaşlamadı tabi. Melez Kampı'na varmamıza 2 saat kalmıştı. Bu kadarı bana çok fazlaydı. 2 tane canavardan kaçmıştım, babamın bir Tanrı olduğunu öğrenmiştim ve bilmediğim bir yere gidiyordum. Gözlerimi kapadım ve bir süre sonra uyuya kaldım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Athena
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Athena


Mesaj Sayısı : 5210
Kayıt tarihi : 16/08/10

Elena Martin Empty
MesajKonu: Geri: Elena Martin   Elena Martin Icon_minitimePtsi Kas. 22, 2010 8:42 am

Rp puanı: 90, tebrikler.


/Admin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://olimpos.my-rpg.com
 
Elena Martin
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Elena Martin
» Elena Martin
» Judette Martin(2)
» Elena Martin
» Elena Martin

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Karakter :: Karakter Oluşturma :: Rp Puanı Belirleme-
Buraya geçin: