Paris,Paris,Paris...Güzel kokulu yemeklerin,destansı aşkların kenti.Güzelim kentte dolaşmak varken bendeniz müdürün odasında,müdürün volta atmasını izlemekle meşguldüm.O sırada kapı açıldı,giren annemdi.Annem çok güzel bir kadındır,beline kadar gelen uzun sarı dalgalı saçlara ve masmavi gözlere sahiptir.Ama ben ona hiç benzemem.Kahverengi saçlı,kahverengi gözlü biriyimdir.Tek fiziksel yönden ortak noktamız saçlarımızın uzunluğu denebilir.Annemin dediğine göre ben babama benzemişim."Müdür Bey,bu kez sorun ne?" dedi annem.Müdür duraksadı ve anneme koltuğa oturmasını işaret etti.Annem biraz gergin bir şekilde oturdu."Kızınız kendisine asılan çocuğu dövdü." dedi ve iç çekti lanet olası müdür."Anne,özür dilerim ama beni öpmek üzereydi.Üstelik ben o tıknaz çocuktan hoşlanmıyorum." dedim haykırarak.Müdür hemen atladı "Tıknaz dediğin çocuk bir seksen beş,ayrıca zayıf.Üstelik benim oğlum!".Anne baktım hemen ve fısıldadım "Oğlu mu?".Annem omuz silkmekle yetindi.Derin bir nefes aldı ve müdüre döndü "Onun adına özür dilerim efendim.Cezası ne olacak?".Müdür beni süzdü.Açıkçası müdür gerçekten de tıknazdı.Kravatında domates sosu vardı.Bıyıkları da her zaman ıslaktı.Miğdem bulandı."Bir ay uzaklaştırma alacak." dedi ve arkasını dönüp sinsi bir şekilde güldü.Anlaşılan orada ayna olduğunu farkında değildi.Anneme döndüm.Bu sefer şaşırmıştı.´Pekala.` diye mırıldandı ve beni kolumdan tutarak odadan dışarı çıkardı.Okuldan çıkıp arabaya binene kadar laf etmedi.Gerçi bindikten sonra da bir farkı olmadı.
Eve vardık.Kapıyı sinirli bir şekilde açtı.Çantamı komidinin üstüne fırlattı!Ardından koltuğa oturup 'yanıma gel' anlamında yanındaki yere vurdu.Yavaş yavaş başımı öne eğerek annemin yanına uslu bir çocuk gibi oturdum.Ama değildim."Jud,senin bir sorunun mu var,yani okulla ilgili?" dedi.Cevap vermedim,zaten sorunun cevabını biliyordu : Hayır.Benim sorunum okuldaki tuhaf çocuklarlaydı.Oldukça güzeldim ve de erkek fatmaydım bu da bütün erkeklerin dikkatini çekip beni popüler yapmaya yetmişti.Ama bana yapışan şu erkekleri özellikle de beni öpmeye çalışan sevimli(!) erkekleri hiç sevmiyordum.Erkeklerle beraber olup kızsal şeyler yapmak yerine futbol oynamayı tercih ederdim.Anneme baktım "Özür dilerim" dedim.Annem yüzümü okşadı ve "Babana çekmişsin." dedi.Açıkçası bunun konuyla pek alakası yoktu ve babam hakkında konuşmayı pek sevmezdi.Babam hakkında bildiğim tek şey sert ve yakışıklı bir tip olduğuydu.Ama madem bu konu açılmıştı "Anne,bana biraz ondan bahset lütfen." dedim.İlk başta gözleri açıldı,ardından masumiyetini ve sevimliliğini takındı.Gülerek "Bunu büyük ihtimalle inkar edeceksin,belki de inanmayacaksın ama senin baban bir..." sözü bir ´Takk´ sesi ile yarıda kesildi.Birbirimize baktık ve yavaşça ayağa kalktık-ikimiz de cesurduk anladığınız gibi.Sesin geldiği yere yavaşça yürüdük,yani mutfağa.Ben elime vazo aldım.Annem kaşlarını çatarak baktı fakat ben omuz silkmekle yetindim.O sırada bir ´´Woaarrrr`` sesi duyduğuma yemin edebilirdim, ama böyle şeyler sadece masallarda olur.En azından annem eni çekiştirip bahçeye çıkartana kadar."Ne oldu?" dedim annem beni şu büyük gövdeli koyu yeşil ağaçların arasına saklamaya çalışırken.Keşke o soruyu sormaz olaydım.Çünkü annem bana babamın kim olduğundan benim melez olduğuma kadar her şeyi ama her şeyi fısıltıyla anlattı.Açıkçası buna sevinmiştim.Ama düşüncelerimi yine şu canavarın sesi bozmuştu.Hemen arkamızda atlamak için bir yer vardı fakat aşağıda kaldırım yoktu.Ve arabalar çok hızlı geçiyordu.Yine de canavara yem olmaktan iyidir değil mi?Annemin kolundan tuttum ve beraber aşağı atladık.Kırmızı bir porsche bize tam çarpacakken durdu.İkimiz de şok olmuştu ama el işaretiyle teşekkür edip karşı taraftaki kaldırımlara çıkana kadar koşmaya devam ettik.
Kaldırıma çıkınca derin derin nefesler alıp vermeye başladık.Yanımızdan bir sürü bereli kişi geçiyordu,bu bize kim ya da nereli olduğumuzu anlatmaya yaradı.Annem sessizliği bozarak "Gitmelisin" dedi.Ona şaşırmış bir şekilde baktım ama ağzımı açıp konuşmama izin vermeden "Eve dönemeyiz,yani şu an dönemeyiz.Bu yüzden en yakın alıveriş merkezine gidip bir bavul almalıyız.Ardından da tişört ve benzeri seyahat malzemeleri.Seni Melez Kampı'na götürmek zorundayım.En azından hava alanına kadar." gözlerimin içine baktı ve alnımdan öptü.Sonra da el hareketiyle taksiyi çağırdı ve şoföre "Le centre commercial le plus proche." dedi(En yakın alışveriş merkezine.).Alışveriş merkezine varınca annem ücereti ödedi ve arabadan indik.
Almamız gereken her şeyi alınca alışveriş merkezindeki banklardan birine oturduk ve aldıklarımız bavula yerleştirdik.Havaalanına gittik biletleri aldık ardından da vedalaştık.Her şey bittikten sonra bekleme yerine gittim,başımı öne eğdim ve göz yaşlarımı sildim(evet ağlıyordum!).Uçağın hazır olduğu haberi alındıktan sonra aya kalktım ve uçağa giden kırmızı halılı , duvar yerine cam olan geçitten geçtim.
Her şey hallolmuştu artık.Ben uçaktaydım,yanımda kırmızı bereli estetik ve botoks yaptırmış gibi gülen hostesler gelip gidiyordu.Uçak kalkışa geçti.Artık tek düşündüğüm şey Melez Kampı'ydı.Acaba beni kabullenecekler miydi?Olan olmuştu bir kere,uçakta oraya doğru gidiyordum.Gerisini gelecekteki en düşünsün...