Hava soğuktu. Üstümde bir battaniye ve üstünde bir yorgan. Yorganım kareli maviliyken battaniyem kırmızı düzdü. Doğruyu söylemek gerekirse yorganımı daha çok severdim. Üşümüyordum yemyeşil çadırımın içinde arkama dönüktüm. Gözlerimi açtığımda güneşin ışığı çadırdan biraz yansıyordu. Canım hiç kalkmak istemiyordu. Daha doğrusu hiçbirgün kalkmak istemiyordu.Elimi dışarı çıkardığımda anladım ki elim uyuşmuştu.Yolculuk yaptım tabi yorulmuşum hiç hareket edemeyince kolum uyuşurdu tabii.O an bunu düşünemeyecek kadar saf ve masum bakıyordum.Kalkıpta napıcaktım ki? Diğer kolumuda dışarı çıkardığımda saatim pırıl pırıl parlıyordu. Bakılmıycak gibi değildi. O anda bir sesler duydum. Yorgan ve battaniyeyi önümden attığım gibi dışarı çıktım. İki karga karşımdaki meşe ağaçında '' gak, gak!! '' diyip duruyorlardı. Bende birşey sanmıştım yerime çöktüğüm gibi darmaduman oldu yer yatağı. Yatağıma geri girdiğimde üşüdüm.Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu.Hayal dünyamda ilerliyordum.Uyandığımda heryerim ter içindeydi birden yataktan fırladım. Ne biçim bi kabustu bu?Ama Royces hiç beklemiyordu değildi. Nasolsa ilk gün belalar bu gün gelirdi.Yarım saat geçmişti ama o sanki bana 1 sene gibi gelip geçti. 1 yaş daha yaşlanmıştım o pis rüyalarda. Sinirim bozuktu bu gün hiç dışarıya çıkmak istemiyordum. Çünkü; bugün ilk günüydü ve belaları bulmak istemiyordum. Yorgundum yeniden yattım.