Tarihi bir gezi... Tarihi canavarlar !

Olması gerekenden daha da sakin bir gündü.Tabii melezler için.Bunları, ben eğilip, kafamın üstünden bir antrenman kılıcı geçerken düşünüyordum.Güneşin parıltısı, Melez Kampı'na vuruyor, rengarenk bir ışıltı yayıyordu.Doğrusunu söylemem gerekirse bugün macera havamda değildim.Belki de öyleydim.Okçuluk alanına doğru yürümeye başladım.Arkadaşım Tiff'in orada olacağını tahmin ediyordum.Ama oraya gitmenin daha sonra büyük bir yanlış olduğunu anlayacaktım...


Tahmin ettiğim gibi Tiff okçuluk alanında antrenman yapıyordu.Geçenlerde yaptığımız kılıç antrenmanlarını düşününce ok kullanmakta ne kadar usta olduğunu şimdi anlıyordum.Nasıl olsa o Apollon kızıydı.Gülümseyerek Kılıcım Thésus'un bir yay olmasını düşündüm.Büyülü kılıcım, şimdi ise simsiyah bir yaydı.Antrenman oklarından alıp, Tiff'in yanına doğru gittim.Tiff beni fark etmemişti anlaşılan.Aslında ben Hephaistos çocuğu olduğum için, bir özelliğim de tüm silahları kusursuz bir şekilde kullanabilmem ve silah yapma yeteneğimdir.Hedef alarak, yayımı gerdim ve fırlattım.Ok, hedefin tam ortasına saplandı.Yani Tiff'in okunun hemen yanına.Tiff hemen arkasını döndü."Ah! Meraba Ed ! İstersen Gateway Kemeri'ne gidebiliriz.Bende aklımdan onu geçiriyordum zaten ama gidicek biri bulmalıydım" dedi mutluluk içerisinde.Ah! şu Tiff.Yine bir macera teklifi.Ama Tiff benim arkadaşımdı ve onu geri çeviremezdim."Tamam gidebiliriz" dedim yayımı tekrar kılıca dönüştürerek kınına geri koydum.Bir kaç dakika sonra pegasuslarımız ile havada uçuyorduk.Aslında mimari ilgimi çeken bir konu olmuştur.Metaller falan.Ama Gateway Kemeri büyüleyiciydi.Hele kuş bakışı bakıyorsanız ! Gözlerim açıldı.Gerçekten de müthiş bir yapıttı.O anda bakışlarım Tiff'e kaydı.Tiff de inanamaz gibi bakıyordu kemere.Yere indiğimizde, Kemer'e gelen turistleri görebiliyorduk.Belki de macera yaşamayacaktık.Küçük bir gezinin hiçbir zararı olmazdı.Ama Melezler asla güvende olamazlardı.Bunu yakın bir zamanda öğrenecektim...

Gateway Kemerine gelmiştik. Burası müthiş bir yerdi. Daha önce bir sürü mimari harika görmüştüm ama burası bambaşkaydı. Artık yerimde duramıyordum. Ed'i kolundan çekiştererek daha içerilere daldım. Her yer çok kalabalıktı. İlerlemekte az da olsa zorlanıyorduk. Yanımızda bir turist kafilesi vardı. Bu turist kafilesinin rehberi burayı anlatıyordu. Bilmediğim neler öğrendim neler. Asansörden yukarı çıkmaya başladık. Asansörden çıkarken Ed ile sohbet ediyorduk. İndik ve her yeri daha çok incelemeye başladık. Mağlum bir daha buraya gelemezdik. Ed ile yürüyorduk. Ed birden durdu. Adeta şok olmuştu.

"Ah, bu harika"

Ne demek istediğini anlamamıştım. Ed'in baktığı yöne baktım ve ben de şok oldum. İşte şimdi Ed'in ne dediğini anlamıştım. Karşımızda 3 tane Laistrygonia vardı. Her zamanki gibi başımız yine dertteydi. Ne zaman bir yere gitsem hep karşıma canavarlar çıkıyordu. Sorun bendemiydi ne, bütün uğursuzlukları çekiyordum. Sıra bu devlere gelmişti. Ne yapacaktık şimdi...

Şunu söylemem gerek.Üç dev karşısında hiç şansımız yoktu.Tahmin ettiğim gibi devler bize saldırmaya başladı.Kılıcımı elimde sıkı sıkı tutuyordum.Şansımız varmış ki devler çok yavaş haraket ediyorlardı.Ama devlerin ayaklarında ezilmek istemiyordum.Var gücümle koşmaya başladım ama burada koşacak fazla yerde yoktu zaten.Tiff'e

" Laistrygoniaları oyala "

diye bağırdım.Tiff dediğimden pek hoşlanmayacaktı ki yüzünü buruşturdu ve devleri kendine çekmeyi başardı.Daha önce hiç dev görmemişseniz devler lağam gibi kokuyorlar.Aşırı yavaşlar.Son olarak da hiç akılları yok.Ama onlar devdi yinede.Hiç olmassa şansımızı denemeliydik.Devler Tiff'e doğru hücum ederken bende bir tane devin sırtına çıkıp, boynuna oturdum.Bunu nasıl yaptığımı bilmiyordum ama Laistrygonia hiç hissetmemiş gibiydi.Kılıcıma iki metre boyunda oldukça keskin bir kılıç olarak hayal ettim.Artık elimde bu özelliklere uyan oldukça ağır bir kılıç vardı.Kılıcımı devin boynuna indirdim. Laistrygonia, acı içinde bağırarak beni sırtınadan attı ama ben dengemi korudum ve devin boynuna tekrar tırmanıp, kafasına ulaştım.Artık iki metre boyundaki ağır kılıcım bir hançere dönüşmüştü ve hançerimi devin iki gözüne de saplayıp, yüzünden aşağı, devin bedenini keserek indim.Dev acı içinde bağırarak, sarı bir toz bulutu ile patladı.Haha ! çok eğlenceliydi.Hançerimi tekrar Thésus'a çevirip, diğer iki deve doğru saldırdım.Tiff de eline yayını almıştı. Laistrygonia avlamak, sandığımdan daha eğlenceliydi.İçime büyük bir güç dolmuş gibi hissediyordum.Gülümseyerek, Tiff ile birlikte kafası karışmış iki Laistrygonialıya saldırdık...

Ed bir devi öldürmüştü. Sıra bana gelmişti. Güzel yay-ok takımımla devleri ok yağmuruna tutmaya başladım. Bir devin gözüne, kafasına, her yerine ok atım. En sonunda dev dayanamadı ve toz bulutuna dönüşerek yok oldu. Bu çok kolay olmuştuı. Ed ile birbirimize bakıp gülümsedik. Geriye sadece bir Laistrygonia kalmıştı. O da şaşkın şaşkın bakıyordu.

Bu sefer deve hançerimle saldırmaya karar verdim. Çünkü uzun zamandır hançer kullanmıyordum. Hançerde kendimi geliştirmek için bu çok iyi bir fırsattı. Antremanıma başlamak için hemen bileziğime bastım ve hançerimi elime aldım. Yay-ok takımımda tekrar kolye halini almıştı. Ed ile birlikte deve saldırmaya başladık. İlk atak yapan Ed olmuştu.

Ed kılıcını ardı ardına deve saplıyordu. Dev çok sinirlendi. Dev Ed'i fırlatmak için saldırıya geçti ama Ed hemen yana kayarak devin bu saldırısından kurtuldu. Bu arada ben de devin arkasından hançerimle saldırmaya başladım. Önce hançerimi devin bacağına sonra da sırtına sapladım. Ama dev ölmemekte ısrar ediyordu. Dev bana döndü ve ben de geriledim.

Ed kılıcını aldı ve deve tekrar saldırmaya başladı. En sonunda dev daha fazla dayanamadı ve toz bulutuna dönüşerek yok oldu. Üç Laistrygoniayı da öldürmüştük. Ed ile birbirimize bakıp güldük.

"Çak bi beşlik dostum"