Lucianna Fackrell Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Mesaj Sayısı : 4356 Kayıt tarihi : 22/08/10
| Konu: Fackrell Ailesinin Faciası[2] Ptsi Kas. 15, 2010 11:21 pm | |
| 59- Serbest Kurgu Uğranması gereken mekanlar:1) Empire State Binası/Olimpos2) Othyrs DağıKatılacaklar: Stell, Jenny, Lucy."Ah, yapma ama Stell." dedim hayal kırıklığına uğrayarak. "Üzgünüm Lucy." cevabını verdi arkadaşım. Bizi getire getire Empire State Binası'nın giriş katına getirmişti. Direk konseyde beliririz de şu resepsiyonist ile uğraşmaktan kurtuluruz diye boşuna sevinmiştim. "Neyse gel hadi," dedim, "Başa gelen çekilir." Stell 'tamam' manasında kafasını salladı ve birlikte görevliye doğru ilerlemeye başladık. İşin tuhaf yanı, adam zaten biriyle yüksek sesle tartışmaktaydı. Daha doğrusu adam korkuyla bir köşeye sinmişti ama karşısındaki kahverengi saçlı kız ona hükmeden bir ses tonuyla bağırmaktaydı. Ve ben, bu sesin sahibini tanıyordum. Stell de benim gibi şaşkınlıktan ne yapacağını şaşırmıştı, en sonunda kızın bizi fark etmesi için "Jenny!" diye bağırdı. Kız ismini duyduğu anda arkasını dönerek bizimle göz göze geldi. Her şey biraz bekleyebilirdi, aceleyle yanına gidip ona sarıldım, Stell de aynısını yaptı ve üçlü bir sevgi yumağına dönüştük: Athena kızı, Hades kızı ve Zeus kızı. Hasret giderme faslı bitince Jenny, "Sizin ne işiniz var burada?" diye sordu. "Boşversene, her zamanki şeyler işte. Nedenini bilmeden Olimpos'a sürüklendik yine. Annemle görüşeceğiz." dedim. Stell sözlerimi onaylayarak başını salladı ve "Peki seni hangi rüzgar attı buraya? Aylardır görüşmemiştik!" dedi. Jenny bize eliyle bir 'boş verin' işareti yaptıktan sonra tekrar resepsiyoniste döndü. Gözlerinde şimşekler çaktığına yemin edebilirdim. "Anahtarı ver dedim, seni ucube." Adam son bir gayretle -yerde sürünerek- resepsiyon masasına ulaştı ve altından bir anahtar çıkararak Jenny'ye uzattı. Çarpılmaktan korktuğu belliydi, Jenny anahtarı kavradığı anda tekrar geri çekildi. "Bu-buyurun." dedi beceriksizce ve bize asansörü işaret etti. Stell durumdan zevk alıyor gibi görünüyordu -bunun için ona kızamazdım- "Bundan sonrasını biz hallederiz, ucube." dedi sırıtarak. Ah bu Üç Büyükler'in çocukları yok muydu? Hepsi birbirinden artist oluyorlardı. Yalnız Jenny biz görüşmeyeli işi ilerletmiş gibiydi. Sürekli yanında olduğum için Stell'deki değişiklikleri pek fazla fark etmediğimi anladım, eskiden buradaki görevliyle sohbet eder, hatta ona 'dostum' derdi. Kaşlarımı kaldırarak iki güzel kıza baktım ve "Yalnız bu 'küçük dağları ben yarattım' ayakları bana sökmez." dedim. "Ah, ayıp ettin Lucy, tabii ki." dedi Jenny, Stell sırıtmakla yetindi. Zaten bizim aramızda hiçbir zaman böyle şeyler söz konusu olmazdı. Asansör iğrenç bir reggae müzik eşliğinde 600. kata doğru yol alırken bir ara tıkandığımı hissettim. "Şey, içimde kötü bir his var. Sanki... sanki üzücü bir haber alacakmışız gibi hissediyorum." dedim sıkıntıyla. Stell de derin bir nefes alarak "Aslına bakarsan, bende de garip bir his var. Sanki bir kabusun içine sürükleniyormuşum gibi." dedi. "Ah, harika." diye mırıldandım omuzlarım düşerken, "Melezlerin hislerinde yanıldığı hiç olmuş mudur acaba?"(Stell veya Jenny. ) | |
|
Stella Fabiano Hades'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 915 Kayıt tarihi : 20/08/10
| Konu: Geri: Fackrell Ailesinin Faciası[2] Perş. Kas. 18, 2010 6:00 am | |
| Olimpos’a vardığımızda her zamanki mükemmel atmosfer yerine çok gergin bir Tanrılar grubuyla karşılaştık. Fark çok açık ortadaydı. Her zaman yukarıdan bakıp bizi aşağılayan tanrı bakışları bugün sanki dayak yiyip ağlamamak için kendisini zorlayan bir çocuğun bakışlarına benziyordu her birinin. Hatta Athena içeriye girdiğimizi görünce ayağa kalktı, fakat Zeus elini kaldırarak onu durdurdu. “Yaklaş Lucianna” dedi sessizce. Tamam, işte bu cümle hepimizi şoke etmişti. Zeus’un kendi kızını bile görmezden gelerek direk Lucy ile konuşması ortada büyük bir sorun olduğunu gösteriyordu. “Önemli bir göreve gitmeniz gerekecek. Ve bu görev daha önce gittiklerinizden biraz farklı. Kişisel bir görev sayılır” dedi Athena buz gibi bir sesle. Lucy’nin içini bir an bir endişenin kapladığını görebiliyordum. İçimden bir ses bu görevin ne yazık ki benimle ilgili olduğunu söylüyordu. “Othyrs dağında esir tutulan bir insan var… Hem bizim için, hem de senin için önemli bir insan Lucianna” dedi tekrar Zeus. İşte şimdi meraklanmıştım. “Kim?” diye sordum. Tüm tanrıların kafası önce bana, sonrada Lucy’ye döndü. “Baban Profesör Fackrell” Bu kelimeler öyle yabancıydı ki, bir an Lucy’nin gülmeye başlamasını yadırgamadım. Ama tanrılar bize şaka yaptıklarını söylemek için ayaklarına çağıracak değillerdi. “Çok komiksiniz. Neyse, şimdi asıl konu ne öğrenebilir miyiz?” diye sordu Lucy. Bu sefer Athena cevap verdi, fakat Lucy’ye bakan şefkat dolu gözleri benim üzerime kilitlenince öfke ve ‘seni atomlarına ayıracağım’ bakışlarına dönmüştü. “Çok sevgili arkadaşın Stella’nın geçen gün abilerinden kaçmak için babanın evini kullandığını biliyorsundur. Ve Stella’nın kokusunu alan bazı canavarlar babanı bulmuş ve kaçırmışlar” Athena’nın beni suçlayan sözleri üzerine Lucy bir an durakladı. Babasının evine gittiğimi elbette biliyordu ama o da benim gibi bu olayın böyle sonuçlar doğurabileceğini düşünmüyor olmalıydı. “Peki benim burada ne işim var?” diye bir ses duyuldu. Jenny nihayet konuşmuştu. Herkesin bakışları ona döndü… (Jenny J ) | |
|
Jennifer Amy Carter Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 242 Kayıt tarihi : 16/08/10
| Konu: Geri: Fackrell Ailesinin Faciası[2] Çarş. Ara. 15, 2010 1:40 am | |
| Babamın bakışları zahmet edip benim bakışlarımı karşıladığında bir an içim ürperdi. Sanki babamın yarattığı bir kasırganın içinde kalmış gibi hissediyordum kendimi. Daha önce Zeus’u hiç bu kadar ciddi görmemiştim, ben Olimpos’u yakmaya geldiğimde bile! “Sadece ikisini gönderemeyeceğim kadar tehlikeli bir görev” dedi babam. Sesinde bir tuhaflık vardı. Yüzündeki ciddi ifadeyi korumasına rağmen sesinde muzip bir ton vardı. Sanki fark ettirmeden eğleniyor gibiydi. “Bakıcıya ihtiyacımız yok bizim!” diye bağırdı Stella öfkeyle. Lucy’nin babasının kaçırılmasından kendisini sorumlu tuttuğundan emindim ve bu yüzden verdiği tepkiyi doğal karşılıyordum. Ama Zeus benim kadar ince düşünecek değildi. “Kes sesini Stella!” dedi sertçe ve parmaklarını şıklattı. İçeriye bembeyaz giyinmiş üç melez girdi. Her birinin elinde birer kutu vardı. İlk melez bana yaklaştı ve elindeki mavi kutuyu uzattı. Sessizce babama baktım. Başını sallayarak açmamı işaret etti.
Kutuyu açmamla Olimpos’un neredeyse tamamını mavi bir ışığın kaplaması bir oldu. Bir süre gözlerimi kırpıştırdım. Gözlerim ışığa alıştığında ise önümde mavi bir şimşek broşu duruyordu. “Seni koruması için” dedi Athena. Hemen ardından ikinci melez Lucy’ye yeşil kutuyu takdim etti. Lucy kutusunu açtığında yeşil ışıkların ardından baykuş motifli bir broş çıktı ortaya. “Kim olduğunu hatırlaman ve olacak olaylardan dolayı kimliğinden vazgeçmemen için” dedi Athena. Ya bunu fazla duygusal bir şekilde söylemişti, ya da benim kuruntumdu. Yine de Athena’nın bakışlarının hüzünlü bir edayla Stell’e kayması bence ortada büyük sorunların olduğunu gösteriyordu. Sonuncu melez Stell’e kırmızı kutusunu uzatırken sanki açma demeye çalışır gibi kafasını iki yana doğru salladı. Ama bunu fark eden Zeus meleze seslendi. “İşini yap ve kaybol!” Melezin gözlerinden yaşlar süzülmeye başlarken Stell kutusunu onun ellerinden aldı ve açtı. Tüm odayı dolduran cehennemin renginin ardından ortaya alev motifli bir broş çıktı. “Onları taktığınızdan emin olmam gerekiyor” dedi Athena ve elini havaya doğru kaldırdı. Elini kaldırmasıyla broşların yakamıza yapışması bir oldu. Ne kadar uğraşsam da çıkartmayı başaramadım. Fakat ben kendi broşumla uğraşırken Stell çığlıklar atarak dizlerinin üzerine düştü. Çok acı çektiği belli oluyordu ama sebebini bilemiyorduk. Lucy’nin bakışları bir hışım suçüstü yakalanmış çocuklar gibi başını öne eğmiş ve kulaklarını Stell’in çığlıklarına tıkayan tanrıça Athena’ya döndü. Bende Athena’nın Stell’in broşunun ne işe yarayacağını söylemediğini o zaman fark ettim. “Olduğun gibi dövüşmen için. Artık bir ölümsüz değilsin” dedi Athena başını kaldırdığında. Cevap veremeyecek kadar halsiz düşen Stella’nın yerine Lucy bağırmaya başladı. “Ona bunu yapamazsın!” Ama Athena yerine Zeus cevap verdi Lucy’ye. “Evet yapabilirim. Hades’in kızının artık olduğu kişiye dönmesinin zamanı geldi. Zaten yeterince abartıldı”
Hiç sesimi çıkartmadan Stell’e baktım. Mavi gözleri yine kırmızıya dönmüş, sanki ‘sana bunun hesabını soracağım Zeus!’ der gibi bakıyordu. “Güçlerimi ne zaman geri alacağım?” diye sordu ayağa kalkarken. Zeus’un elinde bir kum saati belirdi. “Son tanecik düşmeden önce Prof. Fackrell’ı evinde bulamazsam güçlerine sonsuza dek veda edeceksin” dedi ve kum saatini ters çevirdi. “Söylediğim gibi baban Ohtrys dağında esir tutuluyor. Acele etseniz iyi olur” dedi Athena çabucak. Tam tanrıların huzurundan ayrılacakken Zeus arkamızdan seslendi. “Dikkatli olun. Özellikle de sen Stella. Çünkü Prof. Fackrell’ı kaçıran canavar hiç beklemediğiniz bir yaratık olacak” dedi. Stella arkasına bile bakmadan koşarak asansöre ilerledi. Lucy’de onu takip etti ama ben bir süre için olduğum yerde kaldım. Kapanan kapının ardından tanrıların birbirine yükselen sesleri geliyordu. “Beni de bu işe karıştırdığına inanamıyorum Zeus” diye söylendi Athena. Ama Zeus onu dinlemedi. “Bu Olimpos’un iyiliği için Athena, benim kadar sende biliyorsun…”
“Hey Jenny! Gelmiyor musun?” diye seslendi Lucy. Asansöre doğru ilerlerken düşüncelerimi dağıtmaya çalıştım. Lucy duyduklarımı anlarsa yanlış hislere kapılabilirdi. Ama içimden bir ses olanların Bay Fackrell’ın kaçırılmasıyla hiçbir alakası yok diyordu… | |
|