Resim yeteneğim paslanmaya başlamış..

Amerikaya geldiğimden beri resim yapmaya ara vermiştim. Genelde natürmort ve balerin resimleri yapardım. Soyut resim yapmaya çalışmıştım ünlü ressamlardan özenip ama sonuç büyük bir hayal kırıklığıydı. Şimdi ise tekrar resim yapma olanağım vardı. Biraz paslanmış olabilirdim ama yine de resim yapma olanağımın olması bile beni heyecanlandırmıştı. Hızlı adımlarla bir tualin önüne oturdum. Ellerimle yağlı boyaların üzerinden geçtim.

" Sizi çok özledim.." dedim. Her ne kadar bunlar benim boyalarım olmasa da sonuçta boyalardı.
Tüplerdeki boyaları paletin üzerine sıktım. Kolay bir resimden başlayacaktım bu yüzden natürmortu seçtim. Gelirken yanımda meyveler, mavi bir örtü bir tanede eski vazolardan almıştım. Onları masanın üzerine özenle yerleştirdim. Eski vazoyu en arkaya onun etrafına mavi örtüyü buruşturup yerleştirdim. Elma, armut, limon ve portakalları da rast gele yerleştirdim. En son da kırmızı üzümleri koydum sağ tarafa. Birkaç tanesini de masanın ve örtünün üzerine serpiştirdim. Biraz geriye doğru çekildim ve hazırladığım şeye baktım gerçekten güzel görünüyordu. Palete biraz daha mor, kırmızı, turuncu ve sarı koydum. Vazo içinde biraz daha koyu yeşil. Tıpatıp aynısını yapmak istemiyordum bu yüzden vazonun rengini daha koyu yapacaktım. İlk önce düzenli bir şekilde vazoyu ve meyveleri yerleştirdim. Üzüm tanelerini dikkatlice yaptıktan sonra kumaş etkisini vermek için baya uğraştım. İşte paslandığımı buradan anlıyordum. Yakışıklı bir melez yanıma geldi. Onu tanımıyordum. Elimden fırçayı aldı ve paletteki açık mavi boyadan biraz aldı.

"Eğer kumaş etkisi vereceksen ilk önce açık renk ardından koyu renk kullanmalısın. Eğer renkleri aynı kullanırsan hiçbir anlamı olmaz kumaş kullanmanın." dedi birkaç kez bunu uyguladıktan sonra göz kırptı ve fırçayı bana geri verdi.

" Teşekkür ederim hatırlatman için biraz paslanmışım." dedim. Melez gülümsedi ve konuşmayı sürdürdü.

"Ne zamandır resim yapıyorsun?"
" Yaklaşık 5-6 sene.. Ama son bir sene hiç elimi bile sürmedim." dedim. Başını anlıyorum dercesine salladı ve etrafımdan dolanıp hazırladığım meyvelerin yanına gitti.

" Hey, sen napıyorsun? Tüm yaptıklarımı berbat edeceksin!" dedim ama melez hiç beni dinlemedi. Üzümlerden birkaç tane daha kopardı ve meyvelerin arasına, üzümün çevresine dağıttı. Yanıma gelip elini omzuma koydu.

" Böyle daha iyi oldu. Önceleri fazla yapmacık duruyordu." dedi. Bir şey demedim ve resim yapmaya devam ettim. Onun eklemelerini de tuale aktardıktan sonra meyveleri renklendirdim. Her şey bitmişti sadece fon kalmıştı. Sandalyemin arkasına yaslandım ve düşünmeye başladım. Tablodaki renklere uygun bir renk olsun istiyordum. Mavi çok kötü dururdu bu yüzden onu es geçtim. Aklımda renkler uçuşuyordu ama ben hiçbirini tuale yakıştıramıyordum. Yine kurtarıcı melez devreye girdi. Bu sefer yüksek sesle konuşmadı. Eğildi ve kulağıma doğru,

" Bence çok açık bir yeşil kullanabilirsin. Duvarlarda yer yer sarılar, turuncular kullanmalısın ama bu renkleri öyle bir birleştirmelisin ki birbirlerinden ayrı durmamalı, sırıtmamalılar. Duvarın görüntüsü eski gibi olmalı. İşte o zaman bu resim muhteşem olucak." dedi ve gülümseyip " Bence resimde yeteneklisin, devam etmeli ve bir daha ara vermemelisin." deyip göz kırptıktan sonra yanımdan uzaklaştı. Bende onun dediklerini birbir tuale aktardım. Fonu da bitirdikten sonra resmi kurması için bıraktım ve masanın üzerindeki eşyalarımı toplamaya başladım. Yanımda getirdiğim sepetin içine ilk önce vazoyu ardından katladığım örtüyü ve en üste de meyveleri koydum. Tekrar şövalenin başına geçtim. Boya tüplerinin ağızlarını kapatıp düzenlice kapın içine koydum. Fırçaları aldım ve tinerle silip bardağın içine bıraktım. En sonda temizlik bezine tiner döküp paleti temizledim. Her şeyi eski haline getirmiştim.

Sepetimi koluma astım ve tuali elime aldım. El işi alanından çıkarken dikkatle kapıdan geçtim. Kulübeme giderken tualimi çerçeveletip hangi duvara asacağımla kafamı meşgul ettim.