Ne yapacağımı bilemez bir haldeydim, Mia nerede olduğumuzu anlayamamıştı henüz. Buranın sirenlerin yaşadığı yer olduğunu anlar anlamaz kulaklarımı tıkamıştım, çünkü siren şarkısı insanı bir kez etkisi altına aldı mı, kendinize gelmeniz imkansızdır. Bu hissi hiç yaşamamıştım daha önce, aslında nasıl bir şey olduğunu bilmeyi çok istiyordum. O şarkıyı dinleyince hayalinizdeki hayatı gördüğünüzü, ve tüm benliğinizle sirenlerin yanlarına gitmeyi istediğinizi biliyordum. Sirenlerin yanına gitmek demek de, ölümle eş manalıydı. Ama nasıl bir duyguydu ki bu insana bir anda her şeyi unutturabiliyordu? Bunu bilmeyi o an her şeyden çok istedim, ama Mia'yı durdurmam gerekiyordu. Eğer ben de şarkının etkisine kapılırsam ikimiz de ölüme gidecektik. Hala dümeni kayalıklara doğru kıran Mia'ya bağırmaya başladım.
"Mia, geri dönmeliyiz! Oraya gidersek öleceğiz ikimiz de!" Ama beni duymuyormuş gibiydi. Yapabileceğim tek şey kalmıştı geriye, onu şarkının etkisinden kurtarmalıydım. Çantama acil durumlar için kulak tıkacı koymuştum, onlardan bir çift daha alıp koşarak Mia'nın yanına döndüm. Onları kulaklarına geçirdiğimde kendine gelir gibi olmuştu. Ama kendine gelmesi pek iyi olmadı açıkçası, çünkü şarkının etkisinden kurtulur kurtulmaz nereye doğru gittiğimizi anlamıştı. Ve bunu anlayınca da kulaklarımdaki şeylere rağmen duyabileceğim korkunç bir çığlık atıp dümeni bir anda çevirdi. Gemi yalpalayınca ben de dengemi kaybedip yere düştüm, şansa bakın ki kulak tıkaçlarımdan biri de düşmüştü. Şimdi şarkıyı duyabiliyordum. Bir an hayalimdeki gelecek geldi gözlerimin önüne; Olimpos'taydım, Titan Tanrı Kronos ise karşımda yenik düşmüştü, ona son darbemi vurup onu Tartarus'a geri yollamak üzereydim, zafer bizim olacaktı.
Bu kez de Mia benim yardımıma koşmuştu, kendime geldiğimde bir bacağımın geminin bir kenarından sarkmakta olduğunu gördüm, suya atlayıp kayalıklara kadar yüzecektim neredeyse! Kulak tıkaçları yüzünden Mia'nın ne dediğini anlayamadım, ama çok da önemi yoktu. Ne demek isteyebileceğini tahmin etmek hiç de zor değildi. Artık başımıza herhangi bir kaza gelmeden buradan ayrılmalıydık. Önemli bir görevimiz vardı, Poseidon'un yeraltı krallığını bulacaktık daha. Mia dümendeyken ben de yanında bir yere oturup çantamı karıştırmaya başladım. Babamın Poseidon'a iletmem için verdiği rulo kağıda bakakaldım. Onu okumamamı söylemişti bana, ama merakıma karşı galip gelemeyecektim. Kağıdı açıp okumaya başladım.
"Poseidon, en yakın zamanda görüşmemiz gerekiyor. Bu savaşta tarafsız olmak sana hiçbir yarar getirmeyecek. İki taraftan biri kazanacak, diğer herkes ise kaybedecek. Senin de aklı başında biri olduğunu biliyorum, Hades'in yaptığı aptallığı yapmayacağına eminim. Beni bul en yakın zamanda, birlikte bu savaşta hangi tarafta olacağımıza karar verelim.
Ares."
İçim burkuldu bu mektubu okuyunca, demek babamın Kronos'u tercih etme ihtimali vardı... Ve biz onun için bu görevi yapıyorduk. Yaptığımız bu görev belki de savaşın kaderini değiştirecekti, ama ya Poseidon ile Zeus'un değil de Kronos'un yanında savaşmaya karar verirlerse? Bu ihtimali düşünmek bile istemiyordum... Mektubu acaba Mia'ya da okutsam mı diye geçirdim içimden. O da zaten merakla bana bakmaktaydı, ne okuduğumu merak ediyor olmalıydı.
(Siren Körfezi kısmı bitmiştir.)